Şinasi Kula yazdı
Kimi zaman projeleri ya da gündeme konu başlığı olmuş sorunları açıklamak üzere basın toplantıları yapar Sayın Yılmaz Büyükerşen. Muhabirlerin dışında özellikle köşe yazarlarına da davet gönderir. İşte böylesi zamanlarda bilirim ki ya çok önemli bir projeyi tane tane vurgular yaparak anlatacaktır. Ya da Büyükşehir Belediyesi ile ilgili bir konuda görüşlerini köşesinde açıklayan bazı yazarlara sitemle karışık bilgilendirmelerde bulunacaktır.
Aynen de böyle oldu…
Hem yeni bir proje vardı gündeminde, hem de tramvaylarla ilgili teknik bilgilerden uzak olduğunu iddia ettiği bazı yazarlara göndermelerde bulundu. Tramvayın tekerlek aralık mesafesinden, tarihçesine dek bilgilendirmede bulundu. “Siz açıp sormuyorsunuz, bari ben anlatayım” başlıklı incesazdan dokundurmalarla mesajını göndermek istediği yerlere yolladı…
Teknik bilgiler sıkar beni, ayrıntı gibi gelir.
İşin özünü kavramayı, anlamayı ve bunun sonucunda da(toplumsal menfaatler bağlamında) iyiliği ya da kötülüğü doğrultusunda kararımı veririm. “Süper Kent Projesi” başlangıcında ufak tefek belirsizlikler olsa da Eskişehir hayrına müthiş bir proje. Yetmiş beş bin kişinin ikamet edeceği son derece modern bir kent. Özel bir kent…
Şehrin güneyindeki Kocakır Bölgesinde bulunan 838 hektar alanı kapsayan bir proje.
18775 adet konut
1342 ticaret yapısı
1 adet hastane
1 adet kültür merkezi
42 adet aile sağlık merkezi
75.000 nüfusa yetecek kadar okul, kişi başına 41 metre karelik yeşil alandan söz ediliyor. Her konut başına 36 metre kare sebze-meyve yetiştirilecek arka bahçe ve bina çatılarında güneş panelleri olacak, çöpler enerjiye dönüştürülecek. Süper Kent alanının güneyinde çevre yolu olacak, ulaşım ise elektrikli ve hibrit otobüslerle sağlanacak…
En güzel yanı da, söylenenlere baktığımızda bu projenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile uyum içerisinde olacağıdır. On küsur yıl önce tramvay projesinin açıklandığı yıllarda bunun gerçeğe dönüşmesini hayal edemeyenler ne düşünüyordur şimdilerde!
Hayalini kurduğumda güzel bir son bekliyor Eskişehirlileri…
SİZİN SESİNİZ
Baz İstasyonları üzerine görüşlerinizi alayım!
Paylaşımını gördüğümde(sosyal paylaşım sitesinden) hemen araştırma gereği duydum. Profilin incelediğimde kendisi ile bilgiye ulaştım hemen. 1991 yılında DEÜ Hukuk Fakültesi’nden birincilikle mezun olan Yrd. Doç. Dr. Münevver Aktaş, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevini yürütmekte. Paylaşımında ise şunları açıklamış: Arkadaşlar dün baz istasyonlarıyla ilgili bir yazımı sizlerle paylaştım. Çok ilgi gösterdiniz, teşekkür ederim. Az önce bu konunun uzmanı DEÜ Tıp Fakültesinden bir hocamızla konuştum. Kendisinden çok değerli bilgiler aldım. Ve aldığım bilgilere göre (dünkü yazımda çok az yazmışım, düzeltiyorum).
Türkiye'de şu anda 30.000 baz istasyonu varmış. 4,5 g teknolojiye geçişle bu sayı 90.000 artacakmış. ve böylece toplam baz istasyonu sayısı 150.000'e ulaşacakmış…
***
Teknolojinin nimeti ile birlikte külfeti de hayatın bir gerçeğidir.
İletişimin inanılmaz biçimde hızlı seyri ile birlikte uzakları yakın ediyor insanoğlu her geçen gün. Bırakın yurt içini; yurtdışındaki sevdiklerinizle, yakınlarınızla dahi her gün görüntülü görüşerek uzakları yakın edebiliyorsunuz. Dünya gerçekten giderek küçülüyor bir bakıma…
İyi de her nimetin bir de külfeti gerçeği var, bunu göz ardı etmek de olası değil. HES adı altında yurdun çeşitli yerlerinde kurulan hidro elektrik santralleri başta olmak üzere, enerji üretmek adına kurulan nice kaynaklardan geriye kalan iç karartıcı görüntüler ne olacak peki? Bunlar bir de üçüncü boğaz köprüsünü de ekleyebilirsiniz tabii. Bedel olarak yitip giden dünya güzeli yüz binlerce ağaçların boylu boyunca kesilmiş hallerini belleklerimizden silmek olası mı? Yazımın girişindeki açıklamayı yapan insanlar bilim insanları, akademisyenler. Laf ola torba dola cinsinden muhabbetlerden kaçınırlar onlar genellikle. İlimin, bilimin ışığından feyiz alıp konuşur açıklama yaparlar. İçlerinden bazılarının da tam tersine açıklamalarda bulunup birbirlerine ters düştüklerini görsek de, büyük bölümü kapitalizme ruhunu teslim etmeyen, yeşillere tapmayanlar olarak aklın ve hakkın yolundan sapmadıklarına inananlardanım! Ne diyor genç bilim insanı Münevver Aktaş; Türkiye'de şu anda 30.000 baz istasyonu varmış. 4,5 g teknolojiye geçişle bu sayı 90.000 artacakmış. ve böylece toplam baz istasyonu sayısı 150.000'e ulaşacakmış…
Getirilerinin yanı sıra götürülerini hesap edecek muhakeme kaldı mı bu toplumda bilmem ama güzelim türküdeki şu dizler böylesi zamanlarda hep aklıma geliverir…
Yemen yolu çukurdandır
Karavanam bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir…
OZANCA
Saçların uçuşurdu rüzgârdan
Yanından seni seyrederdim
Güneş yakardı, deniz yanardı
Sen konuşurdun, dinlerdim…
Gülerdin
Susardın, düşünürdün
Benimle el-ele yürüdün
Yol biterdi.
Görmezdim seni
Zaman yıl yıl geçerdi
Uzaktan, çok uzaklardan
Seni seyrederdim… Özdemir ASAF