AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun Osmangazi İlkokulu ve ortaokulu ile ETİ Kanatlı Sosyal Bilimler Lisesi’nin bulunduğu arazinin, yeşil alan daralması yüzünden mahkemelik olduğunu duyurmasının ardından yaşanan tartışmalara son noktayı Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt koydu.
AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun Osmangazi İlkokulu ve ortaokulu ile ETİ Kanatlı Sosyal Bilimler Lisesi’nin bulunduğu arazinin, yeşil alan daralması yüzünden mahkemelik olduğunu duyurmasının ardından yaşanan tartışmalara son noktayı Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt koydu.
Büyükşehir Belediyesinin 2006 yılında çoğunluğu oluşturan AK Parti’li Meclis üyelerince “bu alanın yeşil alan olarak kalması ve okul arazisinin daraltılmaması” konusunda karar aldığını ifade eden Başkan Kurt, tüm bu tartışmaların o bölgede yer alan lojman binalarından vazgeçmemek uğruna yapıldığına dikkati çekti.
Soru şu:
Milli Eğitim Müdürlüğü mevcut imar düzenlemesiyle söz konusu okulun yıkılıp yerine yenisinin yapılmasının önünde engel olarak duran bu lojmanlardan neden vazgeçmiyor?
Başkan Kurt’un da işaret ettiği gibi, bu lojmanlar neden bu kadar önemli?
Bu konudaki iddialar yenilir yutulur cinsten değil.
Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin ikamet ettiği lojmanlar meselesinin altından bir çapanoğlu çıkacak gibi görünüyor.
Bu iddiaları biraz açayım...
Osmangazi Okulunun arkasındaki yeşil alanın iptal edilip, daha sonra o alanın satışa sunulacağı ve bu haktan burada ikamet eden lojman sakini Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin yararlanacağı…
Lojmanda ikamet edenlerin kıymetli bölgede taşınmaz sahibi olmasının hedeflendiği ciddi şekilde konuşuluyor.
Başkan Kazım Kurt ile inatlaşmanın da bu uğurda yapıldığı öne sürülüyor.
Lojmanın burada olmasının okullara da bir faydası yok. Çünkü lojmanda bu okullarda görev yapanlar değil, Milli Eğitim yöneticileri kalıyor.
Eski Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt’tan bu yana tüm İl Milli Eğitim Müdürlerinin bu lojmanlarda kaldığı ifade ediliyor.
Bir diğer soru şu?
Satılığa çıkarsa öncelikli olarak bu lojmanları alma hakkı kime ait?
5 Aralık 2017 tarihli ve 30261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7061 sayılı konun ile lojmanların satışı yasal düzenlemeye bağlandı.
Kanun, lojman satışlarında, lojmanlarda oturanlara öncelikli alım hakkı tanıyor.
Yasanın “Öncelikli Alım Hakkı” başlıklı 8. maddesine göre, “Kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulan kamu konutlarından ihalenin yapıldığı tarihte; adlarına görev, sıra ve hizmet tahsisli kamu konutu tahsis edilen (şartlı tahsisler dahil) ve fiilen konutta oturanlar öncelikli alım hakkına sahiptir. Öncelikli alım hakkı sahipleri bu hakkı sadece bir kamu konutu için kullanabilirler.”
Yoksa…
Milli Eğitim Lojmanlarının yıkılmaması için canhıraş bir şekilde ortalığı ayağa kaldıranların niyeti bu lojmanlardan konut sahibi olmak mı?
Öyle ya…
Eskişehir’in en kıymetli yerinde bu konutlar satılığa çıktığında öncelikli alım hakkı bu lojmanlarda oturanlara ait.
Yasa böyle diyor.
Bu meselenin altından pis kokular geliyor, umarım bu iddialar doğru değildir.
Eğer öyleyse durum çok vahim.
Açıköğretim tasfiye mi ediliyor?
Anadolu Üniversitesi’nin, kurulduğu 1982 yılından itibaren dünyasının sayılı mega üniversiteleri arasına girmesini sağlayan Açıköğretim Fakültesi’nde çok acayip işler oluyor.
AÜ’nün kaynak yetersizliği gerekçesiyle Türkiye genelindeki 90’dan fazla binasının satılığa çıkartılması yönündeki çalışmaları bu köşeden duyurmuştum.
Şimdi de Açıköğretim kadrosunda bulunan, aralarında rektör yardımcılığı ve dekanlık yapmış önemli isimlerin de bulunduğu onlarca akademisyenin kadroları Açıköğretim Fakültesi’nden çok farkı fakültelere aktarılıyor.
İletişimciler tarafından kurulan ve tarihsel süreçte çok farklı bilim insanlarını bünyesinde bulunduran, Türkiye’nin en önemli kurumları haline gelmesini sağlayan öğretim üyelerinden bahsediyoruz…
Açıköğretim Fakültesı̇ bünyesindeki anabilim dallarının kapatılması gerekçe gösterilerek önceki gün Rektör oluruyla yapılan görevlendirmeler sonucu Açıköğretim kadrosunda 160 öğretim üyesinden sadece 27 hoca kalmış.
Kadro değişiklikleri sürecinde açık ve uzaktan eğitimi doçentlik bilim alanı olarak kabul ettirilmesini sağlayan ve sinema ve televizyon alanında doktora ve doçent olan öğretim üyelerinin kadroları İletişim Bilimleri Fakültesi’ne aktarılırken…
Yine Açıköğretim sisteminde uygulamalı iletişim alanından doçent olan öğretim üyelerinin kadroları Açıköğretim Fakültesinin yeni kurulan açık ve uzaktan öğrenme anabilim dalında kalması çok manidar.
Bu gelişmeler “Türkiye’nin göz bebeği Açıköğretim tasfiye mi ediliyor?” sorusunu gündeme getiriyor…
Yazık.