Şinasi Kula yazdı
Öncelikle zihnimdekileri ya da bir başka tanımlama ile yüreğimdekileri paylaşmamda yarar var. Havaların ısınması ile birlikte geçtiğimiz hafta sonu sokakların insan seli olması, mekanların dolup taşması, taksicilerin harıl harıl müşteri taşıması sonsuz mutlandırdı beni. Yaşama sevincim arttı bu görüntülerden ötürü…
Böylesi bir dönemde esnaf kardeşlerimin hangi koşullarda, ne güçlüklerle mücadele ederek ekmek teknelerini nasıl yaşattıklarını empati kurup anlayanlardanım. Uzun yıllar önce İzmir’de öğretmen iken, yediğim sürgün sonrası istifa edip küçücük bir dükkânda esnaflık yapmak üzere yeni bir yaşam tercihi yapmak zorunda kalmıştım. Ondan önce de Polatlı’da minik (başarısız) esnaflık deneyimlerim olmuştu. Bir dükkânı (işletmeyi) işletemeyip başarısız olmanın ve devren satılık tabelası asmanın hüznünü bilirim inanın. O gün bu gün bir mekanda ne zaman “devren satılık” tabelası görsem içim sızlar…
Cuma gecesi yarim ve benim için anlamlı bir gece idi. 1 Nisan bizim evlilik yıldönümümüzdür. Gece hayatından neredeyse tamamen kopmuş bir çift olarak hiç değilse o günü bahane ederek farklı bir mekanda baş başa bir gece geçirelim istedik. Hele ki bazen sokağından yürüyerek gezdiğimiz Barlar Sokağı’nda birkaç kez kokoreç yemekten başka bir vesile ile herhangi bir mekana gitmedik sayılır. Sayılır diyorum yârimle sadece bir kez sevgili Bahar Bilen arkadaşımızın nitelikli mekânında baş başa bir gece geçirmiştik. Barlar Sokağı dışında da bir kez de Teras Balık’ta çok hoş bir gece geçirmiştik. Lakin evlilik yıldönümümüzde fasıl eşliğinde felekten bir gece çalmak üzere günler öncesinden güdümlenmiştik bir kez! Arkadaşlarıma danıştığımda az mekânda fasıl olduğunu öğrendim. Telefonla yerimizi ayırtıp 21.00 sıralarında rezervasyon yaptırdığımız mekâna gittik. Barlar Sokağı insan cıvıltıları ile şenlenmişti ve mekânların dolup taşması az önce saydığım gerekçelerden ötürü bizi ziyadesi ile mutlandırmıştı. Bu mutlulukla girdiğimiz mekân da sımsıcak geldi tabii. Ayrılan yerimize oturduğumuzda sağ olsun mekan sahibi de nezaket kuralları içerisinde hoş geldiniz diyerek karşıladı…
Çok şey güzeldi yaşadığımız gecede.
Mezeler, ortam, servis, ilgi…
Keman-kanun ve ritm sazdan oluşan üçlü gurup (gençler) güçleri ve dağarcıkları ölçüsünde müzik aktivitelerini sürdürdüler.
Meyhane deyince benim belleğimde kırıntıları kalan bir fotoğraf vardır. Nubar Terziyan’ın oynadığı Türk filmlerindeki o klasik meyhaneleri hayal ederim hep. İzmir’de bir zamanlar mükemmel bir örneği olan “Akif Baba” adlı mekanı keşke bizim işletmeci kardeşlerimiz görebilselerdi! Ya da son örnek olarak (eğer kaldıysa) Bab-ı Ali gelir ilk aklıma. Fasıl sazları, sahneleri minicik de olsa özel yerlerinde sıralanır. Belirledikleri herhangi bir makam üzerinden öncelikle birkaç peşrev ile ortamı ısındırır. Daha sonra klasik eserlerden örneklemeleri toplu ağızla (en az üç dört vokal) söyleyerek geceye hazırlar müşterilerini. Fasıl bu adı üzerinde, bir kişinin değil kişilerin toplu icra ettiği müzik biçimi. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru da popüler olan nice şarkılar gök kubbeyi bir hoş seda olarak çınlatır…
Meyhanenin spesiyalleri on beşer dakika otuzar dakika ara ile azar azar bırakılır tabaklara deneyimli garsonlar aracılığı ile. Hani tadımlık dedikleri türden (sevgili Bahar Bilen sürdürüyor bu geleneği ama orada da fasıl eksik)…
Beni ve yarimi müteessir eden tek olay sanırım bir Eskişehir gerçeği değerli okurlar! Bu konuda aylar önce özel bir gece yaşananları köşemde yazdığım için birilerinin canını sıksam da, yarimle özel gecemizde gittiğimiz mekanda da aynı sıkıntıyı yaşadık maalesef. Sigara dumanına boğulduğumuz bir ortamda tüm şevkimiz kaçtı. Şevkimizle sınırlı değil kaçan, biz de erken saatlerde evimize kaçtık. Kaldığımız iki saat içerisinde dahi evimize gittiğimizde saçlarımızdan elbiselerimize dek leş gibi sigara dumanı kokuyorduk… Kesinlikle işletmecileri hedef göstermiyorum bu net! Kendinden başka hiç kimseleri düşünmeyen bencil insanların dayatmaları; kural tanımamalarının ve sonradan görmüşlüklerinin bedelini işletme sahiplerine ödetmemeliyiz kanımca. Çağdaş insan zaten insan olmanın gereği ile mekan sahiplerini zor durumda bırakmaksızın, “sigara içirmezsen gelmem” terbiyesizliğini ele alıp şantaj yapmaksızın gereği gibi eğlenir yer içer gider…
Eskişehir gerçeği dedim az önce anımsarsanız.
Bu örnekleme sadece birkaç eğlence mekanı ile sınırlı değil görüşündeyim. Neden bilmiyorum ama genelleme yapıldığında istisna hallerin dışında bir Eskişehir gerçeği gibi. Bir kez daha söylüyorum ki burada mekan sahiplerinden önce biz yurttaşlar duyarsızlığımızı gözden geçirip onları zor durumda bırakmamak adına bencillikten arınmalıyız…
Şunu bir kez daha anladım ki gece hayatı bize göre değil.
Armudun sapı üzümün çöpü nakaratlarını dillendirmektense, yarim ve kedilerimle mabedimde kalmak yeğ…
SİZİN SESİNİZ
Türk’ün Çuvalla İmtihanı…
Sayın Hasip Sarıgöz bir ordu mensubu. Bunun yanı sıra yazar ve aydın kimliği ile ülke gerçekleri karşısında elini taşın altına koyanlardan…
Çanakkale’de yaşayan bu dostumuz ile sosyal paylaşım sitesi aracılığı ile tanıştık. Daha doğrusu astsubayların sıkıntılarını gündeme getirdiğim “Gündönümü” adlı televizyon programımın hemen akabinde tanıştık…
“Bu kitabı okurken maalesef gururlanamayacak, sevinemeyeceksiniz ve gülümseyemeyeceksiniz” diye ön mesaj ile başlıyor kitabına. Ve şöyle bitiriyor; siz Türk tarihindeki çuval olayının sadece Süleymaniye çuval olayından ibaret olduğunu mu sanıyorsunuz? Öyle ise çok yanılıyorsunuz!
“Türk’ün Çuvalla İmtihanı” adlı kitabı okumanızı içtenlikle öneriyorum saygın okurlarıma…
OZANCA
Kanadımı yapıp, göklere bırak
Döneceğim geri olsa da ırak
Gidip dönmez, diyorsun yolda şaşarak
Başaracağım öğretmenim, sen ardımdan bak.
Akan nehir sen olacaksın yollarımda
Kokan leylak sensin bahar ayında
Güven bana öğretmenim, sen emin ol da
O yaşlı gözlerin kalmasın yolda.
Senden su götüreceğim kuru Gül'lere
Benden selam söyle uzak ellere
Korkma öğretmenim düşmem dillere
Güneş olacağım karanlıklara…
Müjgan GÖKDENİZ
Not: Ahmet Tabak isimli değerli öğretmen arkadaşıma, gözleri görmeyen ama gönül gözü ile dünyayı gören Müjgan Gökdeniz adlı öğrencisi tarafından (yıllar önce) yazılmış bir şiirdir…