Eskişehir çiftçisi yalnız

Geçtiğimiz günlerde Milletvekili Emine Nur Günay ile Tarım Bakanlığı makamında bulunan Bekir Pakdemirli'nin bir fotoğrafı yayınlandı. Fotoğrafın altında da "Eskişehirli çiftçi yalnız değil" ibareleri yer alıyordu. Açıkçası hükumetimizi arkamızda görmek bizi çok sevindirir.

Tarihte görülmemiş bir ekonomik krizin içindeyiz. Buna bir de korona virüs eklendi. Avrupalı ülkeler vatandaşlarına, "Al da harca" diye paralar verirken, biz Türklerin boynu bükük kalıyordu.

Ne yalan söyleyeyim; insanın dar günlerinde arkasında bir kuvvete ihtiyacı oluyor. Bir büyüğe, bir babaya mesela...

Ancak Hükûmet Baba'yı yıllardır arkamızda görmüyoruz. Son olarak IBAN numaralı dağıtıp, "Allah rızası için 10 lira... Allah ne muradınız varsa versin, Allah tuttuğunuzu altın etsin..." dediklerinde hayallerimiz yıkılmıştı. Allah insana babasının aczini göstermesin...

Son olarak Eskişehirli çiftçilere yeraltı sulaması için fatura kesildiğini öğrendiğimizde neye uğradığımızı şaşırdık. Açıkçası ilk etapta buna inanmamış, "Hükûmeti eleştirmek için yalan söylüyorlar" diye düşünmüştüm. Ancak çiftçimize kesilen faturaları görünce, gözlerime inanamadım. Burada o faturalardan birini sahibinin izniyle paylaşıyorum. Söz konusu fatura İYİ Parti eski İl Başkanı Ramis Tunca'nın annesi Hatice Tunca adına kesilmiş. Pek çok çiftçimiz, "Aman benim adım karışmasın" diye korkuyor ki, bu da ayrı bir konu zaten. Eğer ki bir memlekette alın teriyle çalışan namuslu çiftçiler hükûmetten korkuyorsa, o memleketin çivisi çıkmış demektir.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa sulama kuyularına fatura kesilmiş. Sayın Pakdemirli'nin başında bulunduğu bakanlığı tebrik etmek gerekir. Toprağın altındaki suya bile salma vermeyi akıl etmişler. Artık "Pes Ya Hu!" demeyi bıraktık, "Helal olsun!" diyoruz...

Öyle az buz da değil, dekar başına 15 lira istiyorlar.

Şimdi burada sorulması gereken soru şu; Ne hakla?..

Hükûmet ne hakla çiftçisinden para istiyor?

Kuyuları açan hükûmet mi?

El cevab; Hayır!..

Kuyuları açan çiftçimizin ta kendisi. Kuyuların kazması, drenajı maliyeti olduğu gibi çiftçimizin. Ama aynı çiftçiden kuyu için dekar başna 15 lira istemesini biliyoruz; Ne hakla!..

Peki kuyuların alt yapı desteği hükûmetten mi?

El cevab: Yine hayır!..

Kuyuların tüm alt yapı desteği de çiftçiden. Elektriğini hükûmet değil çiftçi ödüyor. Altyapı direği, teli, pompası yine çiftçiden. Ama asrın hükûmetimiz para istiyor. Soruyoruz; Ne hakla?..

Bizi yenenin çenesi düşüyor

Giresun Teknik Direktörü Hakan Keleş, "Daha iyi yerlere gelecek kalitede bir takımız. Süper Lig'e çıkacağız" açıklamalarında bulunmuş. Dikkatinizi çektimi bilmiyorum; ancak o hafta Eskişehirspor'la kim maç yapsa, aynı camiadan maç sonunda iddialı açıklamalar geliyor. Bu kervana Giresunlu Hakan Keleş de eklenmiş. Ne diyelim? Konuşana değil, konuşturana bakmak lazım...

Bir fıkra da benden

Her zaman fıkra anlatanlara özenmişimdir. Ama oldum olası beceremedim bu işi. Özellikle köşe yazılarında fıkralara yer veren ve okurlarını güldürmeyi başaran meslektaşlarıma hep özenmişimdir. Müsadenizle ben de bir fıkra anlatayım; Ama önce gerçeklerden bahsedelim.

Eskişehir Emniyetine bağlı ekipler, bir yol araması yaparken 26 kaçak göçmeni yakalamış. Göçmenler sahte yolculuk belgeleri ve bilumum sahte evrakla seyehat ediyormuş. Otobüs şoförü ve kaçaklar hakkında gerekli işlemlerin başlatıldığını da hatılatayım. Şimdi diyeceksiniz ki, "Ne fark eder kardeşim? Memlekette Türk'ten başka kim varsa kapıları açtık..." Siz de haklısınız elbette.

Geçen sene Sayın Hükûmetimiz, "Göçmenleri Suriye'ye geri göndereceğiz. Orada dağlarda şehirler kuracağız. O şehirlerin parasını da başka ülkelerden tahsil edeceğiz" demişlerdi hatırladınız mı?

Fıkra burada bitti. Şimdi gülebilirsiniz...

Yılmaz Vural'dan iyi haber

İki ayrı dönemde Eskişehirspor'un Teknik Direktörlüğünü de yapan Yılmaz Vural'dan iyi haber geldi. Bir süredir korona tedavisi gören Vural'ın yoğun bakımdan çıkarıldığını ve sevenlerine selam verdiğini öğrendik. Eskişehirli sevenleri olarak selamını alıyor ve acil şifalar diliyoruz.

Tebrikler Jandarmaya

Eskişehir Jandarması definecilere göz açtırmıyor. Son olarak 6 mezar hırsızı Sivrihisar'da kaçak kazı yaparken yakalanmışlar. Aslında kaçak kazı yapanların tamamına 'Mezar Hırsızı' demeyi seviyorum. Fakat bu seferkiler kelimenin tam anlamıyla mezar hırsızıymış.  Roma İmparatorluğu zamanında kalan eski bir mezarlığı talan eden hırsızlar yanlarında 1 adet yivsiz tüfekle 30 kilogramlık potasyum gübresi getirmişler.

Şimdi diyeceksiniz ki "Gübrenin ne alakası var?" O tip gübreler çok küçük bazı değişikliklerle patlayıcı hâline getirilebiliyor. Bu miktarda gübreyle 25 kilogram civarında TNT patlayıcısına eşit bir infilak yaratmak mümkün. Yani adamlar, "Kazmayla – balyozla etrafı parçalar, hazinelere el koyarız. Baktık karşımıza duvar çıktı, patlatıp geçeriz" diye düşünmüşler.

Öncelikle Jandarmayı tebrik edelim. Ancak suç üstü yakalanan 6 zanlının sadece birinin hapishaneye gönderildiğini de üzülerek öğrendik. O bir kişi de daha önce başka bir suçtan arandığı için hapse atılmış. Muhakkak suç işleyenlerin yaptığı yanlarına kâr kalmayacaktır. Ancak ufak cezalarla kaçak kazıları önlemek de imkansız. Arada sırada çıkarılan "Bahçeli affı" gibi şeylerden ise hiç bahsetmiyorum bile...