“İlhamı Soysal” Akşam gazetesinin birinci sayfasında zehir zemberek yazılar yazıyor…
Genelkurmay Başkanı Orgeneral “Cemal Tural”ı kıyasıya eleştiriyor…
“İsmet Paşa”, İlhami’yi bir kokteylde görünce…
Tural’a bir telefon etmesini söylüyor.
Soysal, “Peki Paşam” diyor ama unutuyor.
Aradan birkaç hafta geçtikten sonra, bir toplantıda yine karşılaşıyorlar. İnönü hemen soruyor:
“Aradın mı?”
Neyi Paşam?
“Tural’ı aradın mı?”
Hayır…
Ara ara!..”
Birkaç gün sonra İlhami’yi yolda İlhami’yi yolda yürürken kaçırıyorlar… Kıyasıya dövdükten sonra da Eskişehir yolunda bir arabadan atıyorlar…
***
Yıl 1726
Paris’teki “Sull Dükü”nün konağında bir akşam yemeği veriliyor.
Çağrılılar arasında “Rohan Şövalyesi” de bulunuyor. Bir ara söze karışıyor. Ama bir delikanlı şövalyenin sözlerini acımasızca hırpalıyor!.. Hem de herkesin duyacağı biçimdeççç
Şövalye çok kızıyor, bir burjuva parçasını düelloya davet edecek değil ya!
“Gece kıstırıp, eşek sudan gelinceye kadar dövün…”
Ancak bir uyarıda bulunuyor:
“Sakın başına vurmayın, daha dişe dokunacak şeyler çıkabilir bu kafadan…”
Kimdir bu delikanlı biliyor musunuz?
“Geleceğin ünlü Voltaire’nin ta kendisi…”
***
“Ahmet Hakan”ı da çok uyarmışlar…
Ama dinlememiş…
Ya iyi korumuş ya da başına hiç vurmamışlar…
“Kafadan daha çok şeyler çıkar!”
Lanetlemekten, kınamaktan bıktık!
“Bunlar artık boş sözler!”
Tarihten iki ayrı örnekle…
“Geçmiş olsun Ahmet Hakan…”
/////////////////////////////////////////////////////////
Dede artık KORKUT’masın!
Vişnelik’te ve hemen parkın yanında oturduğumuz için görüp duyduklarımızı defalarca yazdık…
Bugüne kadar bir yetkiliden de yanıt almadık…
Okurlarımız anımsayacaktır…
“Rıdvan Karluk”tan Dede Korkut’a başlıklı yazımızla dile getirmiştik son durumu…
Zira Rıdvan Hoca’da Kazan’da gördüğü heykellerle kıyaslamıştı bizimkini…
“Ah Hoca ah!” demiştik:
“Dede Korkut’u yakından gördün mü?
Gece saatlerinde parkın yanında geçen sürücülerin korktuklarını duydun mu?
Hatta hemen karşı apartmanda oturan çocukların heykelden çok korktuklarını ve annelerine perdeleri bile açtırmadıklarını işittin mi?
“Yürüyüş için çok güzel…”
Ama gelelim, o heykel yok mu?
Adı üzerinde sanki:
“Korkut Dede!...”
***
Geçtiğimiz Salı günü köşemizde yer aldı bu satırlar…
Hemen ardından Milli Eğitim Bakanı “Nabi Avcı” Vali Güngör Azim Tuna ve beraberindekilerle gezmiş parkı… İncelemelerde bulunmuş…
Daha sonra da, gelen şikayetler üzerine “Dede Korkut” heykelinin başka bir yere taşınabileceğini söylemiş…
Hatta parka, çocukların katkısıyla yeni bir isim verileceğini müjdemiş!...
“Bekliyoruz Bakan Bey…”
//////////////////
Evlenip ne yapacaksın?
Dört yıldır akıl hastanesinde olan adam, sakin duyuyor, sorulara aklı aşında cevap veriyomuş… iyileştiğine hükmetmişler… Başhekim yanına çağırarak sormuş:
“Seni taburcu edeceğiz, çıkınca ne yapacaksın?”
Hasta, “Bir sapan bulup camlara taş atacağım” demiş.
Başhekim de zile basıp “Alıp bunu koğuşuna götürün” karşılığını vermiş…
Altı ay sonra yine iyileştiğini düşünerek başhekimin yanına çıkarmışlar. Doktor aynı soruyu sorunca, hastanın gözü birden parlamış:
“Evleneceğim..”
Peki, evlenip ne yapacaksın?
“Gerdeğe gireceğim…”
Eeee?
“Külotunu çıkartacağım…”
Sonra?
“Külotun lastiğini alacağım, sapan yapıp camlara taş atacağım…”
//////////////////////////////////////
Temel hasta
Tıp Fakültesi kliniğinde profesör hastayı örgencilerine gösterir:
“Bakın çocuklar, tipik bir skrofulos görüyorsunuz. Burun şiş, gözler çarpık, dukdklar sarkık…” Derken yataktaki Temel fena halde bozulup atılır:
“Yaa Doktor.. Sen sanki dünya güzelisin be!..”
///////////////////
Kıssa-dan
İnternetten önce, insanların oturup birbirleriyle konuşması üzerine etki eden son teknoloji “yemek masası” idi…
Clay Shirky
///////////////////////
Günün sorusu
Ahmet Hakan’ın ağzının payının verilmesini isteyen, koruma görevini savsaklayarak yaşama geçmesini kolaylaştıran iktidar, şimdi olayın sorulularını mı cezanlandıracak?
Ali Sirmen
////////////////////
Gerilim
Panik havası kendini kof cesaret, içi boş kabadayılıkla gösterir.
“Döveriz, acıdık da onun için hayattasın” gibiysinden…
“Asıl içi boş kendisidir!”
/////////////////////////
Kötü rüya
Gazeteciler neden sık sık saldırıya uğrar?
“Birileri gerçeklerin yazılmasında ya da söylenmesinde hoşlanmadıkları için…”
Son kurban “Ahmet Hakan” için artık eski politikacı sayılan “Bülent Arınç” saymış tweetlerde:
Geçmişten bugüne, basına, gazetecilere, gazete sahiplerine yapılan gizli- açık tehdit, baskı ve hedef göstermelerin kötü sonuçlarını görmüştük.
Gazeteciler, yine kendi camialarından, eski – yeni medya patronlarından ya da gazetecilerden tehdit gelmesi de ayrı bir facia.
“Bu kötü rüyadan bir an önce uyanmamız dileğiyle…”
***
Bu sözler “Bülent Arınç”a ait…
Artık tarihe karıştı herhalde…
“Şeyinin şey ettikleri!”
//////////////////////////////////
Günün şiiri
Halay
Dört davul gördünüzse birine vurun
Bir esmere vurun klik- klak
Klik – klak dört esner buldunuzsa
Yollarda halay kurun
Dört davul gördünüzse üçünü alıb
Üç esmere alın klik- klak
Klik- klak dört esmer sevdinizse
Koşup ayaklarında tutun
Bir davula koşun klik – klak
Klik – klak üç zurna aldınızsa
Hayalın başında durun
Dört esmer sevdinizse bine vurun
Salih Birsel (Varlık – 1959)
/////////////////////////
Günün olayı
Suriyeli sığınmacılar “Türkiye’de köle gibi çalıştırılıyoruz” diyorlar!
Suriyelilerin “Esad rejimi daha iyiydi” diyerek Suriye’ye kaçması yakındır!
///////////////////////////
Günün biberi
Ankara’da belediye otobüsü faciasında 12 kişiyi yitirdik ya…
Melih Gökçek, hac organizasyonunu bıraksa da kazasız belasız otobüs işletmeyi denese!
Akif Kökçe
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...