Cumartesi akşamı Olimpiyat Stadyum’unda ruhunu kaybetmiş bir takımın biçare çırpınışlarını gördü gözlerimiz.
Sabah erken saatlerde İstanbul’daydık. Sevgili Aytaç Ersoy ve Hakan Kalkır ile birlikte Eskişehirspor’un bu deplasman öyküsünü güzel bir şekilde noktalayacağından emin olarak koyulduk yola. Ancak umulanla bulunan arasındaki fark bariz şekilde hissettirdi kendini. İstanbul’da yitik bir öykünün kahramanlarını biraz kederle izledik, biraz da sitem ettik takımı bu hale getirenlere.
Öncelikle maçın Ordu’da değil de İstanbul Olimpiyat Stadyum’unda olması ilk başta avantaj gibi gözükse de, ulaşımın zorluğu bu avantajı bitiriyor. İnanın İstanbul’a gitmek, stadyuma ulaşmaktan daha kolaydı bizim için. Sanıyorum taraftarın pek ilgi göstermemesinin en büyük nedenlerinden biri de bu. Tabi Eskişehirspor o kadar iddiasız, o kadar heyecansız bir görüntü sergilemiş ki, bırakın taraftarı bizim grup dışında sadece iki Eskişehirli gazeteci vardı koskoca Olimpiyat Stadyumunda.
Sık sık Stadyum’un önünden Eskişehir’e bağlandık. Oradaki atmosferi yansıtmak istedik ama inanın kayda değer bir heyecana ortak olamadık bir türlü. Zaten sayıca az olmamız, stadyum görevlilerinin cehaleti ve işgüzarlığı yüzünden yaşadığımız sıkıntılar, buna TSYD yetkililerin umarsızlığı eklenince daha maç başlamadan büyük bir stres bulutuna girmiş olduk.
2+2 = 4 değilmiş
Maç kadroları elimize ilk ulaştığında kısa süreli şaşkınlık geçirdik. Savunmadaki hataların faturası ne hikmet ise Servet değil Diego’ya çıkartılmıştı Ersun Yanal tarafından. Oysa Diego geride kalan haftalarda kendinden çok Servet’in açıklarını kapatmakla uğraştı. Ama Ersun hoca Denizlispor’dan beri vazgeçemediği öğrencisi Servet’i yine ilk 11’e koyarak ödüllendirmekle Eskişehirspor’un sonunu getirmeye kararlı gözüküyordu. Üstelik başka takım bulamadığı için Eskişehirspor’a gelmiş ve şehir ruhunu çok da umursadığını düşünmediğim bir ismin daha gelir gelmez kaptan olarak takımın başında sahaya çıkması beni acayip şaşırtıyor. Hayır, bu takımda yıllardır forma giyen ve taraftarın çok sevdiği isimler varken neden Servet? Ve neden aynı hata da ısrar ediliyor anlamak zor. Maç başladıktan sonra görüyoruz ki haklıyız. Servet adam adama oynamasına rağmen her iki golde de rakibinin kafa vuruşlarına buyur geç diyerek Eskişehirspor’un yenilgisinde başrolü oynayan adam oldu.
Herkes kaleci Boffin’e yükleniyor ama geçmişte uzun yıllar kalecilikten ekmek yemiş biri olarak şunu çok iyi biliyorum, kalecinin kalitesi önündeki savunmaya ve onlarla iletişime bağlıdır. Görünen o ki Boffin önündeki savunma adamlarına haklı olarak pek güvenmiyor ve aradaki iletişimde sıfır. Bu da Eskişehirspor’un neden gol yeme konusunda bu kadar cömert olduğunu kanıtlıyor.
Hakem hatalı ama golü kim atacak
Hakem kararlarının bazılarında haklı olsa da Eskişehirspor’un aleyhine pek çok düdük çaldı ve kartlar konusunda biraz yanlıydı kararları ancak bu yenilgiyi hakeme bağlamak büyük haksızlık olur. Çünkü 90 değil 190 dakika oynasak gol atmaya dair en ufak bir umudumuz olmazdı. Zira koca maç boyunca bizi heyecanlandıran, olur mu dedirten bir tek atak bile olmadı. Nihui ileride tek başına çaresizleri oynarken, Ersun Yanal dakika 80’de kurtarıcı olarak Diego’yu sahaya alıyordu. 2- 0 geridesin ve son değişiklik hakkını bir savunma oyuncusundan yana kullanıyorsun, bu aman 3-0 olmasın diye yapılan bir değişiklik anlamına gelmez mi?
Gidenleri çok ararız, çoook
Belki burada oynarken sık sık eleştirdiğimiz futbolcuları bile mumla aramaya başladık ve görünen o ki sezon boyunca yoklukları çok hissedilecek. Ersun hoca’nın raporu doğrultusunda gönderilenler gittikleri takımlarda başarılı bir futbol ortaya koyuyor ve keşke gitmeseydi dedirtiyor bizlere.
Bülent Ertuğrul, İveşa, Volkan Yaman ne yaptığı henüz bilinmeyen Pele, Nadaraviç, Koray Arslan, Serdar Özbayraktar ve Batuhan Karadeniz gitti ve yerine alınanlar ortada. Madem bu adamları gönderiyorsun ona göre transfer yap, daha iyisini al ama nerde?
Ersun yanalın asıl amacı gitmek mi?
Kimse kusura bakmasın ama gidişat beni kurtarırken aklıma bazı huzursuz sorular da geliyor. Ersun hoca ile bu işin olmayacağını cümle âlem gördü ve anladı. Hatta Ersun Yanal’ın da artık Eskişehir’de durmak istediğini pek düşünmüyorum ve gitmek için yani tazminatını alarak gitmek için bilerek mi bu hataları yapıyor diye düşünmeden edemiyorum.
Lige böyle bir başlangıç yapmak takımdaki özgüven duygusunu da zedeliyor, yönetimin bir an önce enine boyuna düşünüp, gereken hamleyi yapması gerektiğini düşünüyorum. İş işten geçtikten sonra yapılan hamle, kaza yaptıktan sonra açılan hava yastığı gibi olacaktır. Düşme potasında kederli bir Eskişehirspor değil, her maçında kazanma arzusu taşıyan bir Eskişehirspor için daha da geç kalmayın.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...