Emine Nur Günay açıklık getirdi

AK Parti Milletvekili Emine Nur Günay, 17 Şubat'ta yayınlanan "Bu müjdeyi AK Parti vermeliydi" başlıklı yazımız için, bilgilendirme yapma inceliğini gösterdi. Öncelikle şeker üretim kotasının artırılması çok sevindirici bir gelişme. Eskişehir'deki çiftçilerimiz bolca şeker pancarı ekiyor ve bu işten gayet güzel para kazanıyoruz. Üretim kotalarının artırılması hayırlı bir gelişme. Bir önceki yazımda da hükumetimizi tebrik etmiştim. Şimdi bu tebriği yineliyorum. Bir ekonomist olan Profesör Günay, nicedir çiftçimizin sorun ve taleplerini yetkili makamlara ilettiğini belirtti. Elbette şeker üretim kotasının artırılması Sayın Günay'ın tek başına yapacağı bir iş değil. Fakat kırsal kalkınmaya ehemmiyet veren Günay'ın bu konuda önemli katkılarının olduğunu da biliyoruz. Emine Nur Günay şeker üretim kotalarının artırılacağını doğruladı. Ancak ortada resmi bir yazı olmadığını, resmi yazının ilgili kurumlara gelmesinin an meselesi olduğunu söyledi. Yapı olarak iş resmiyete dökülmeden kamuoyuyla paylaşılmasının doğru bulmadığını da sözlerine ekledi.
Netice itibarıyla güzel bir haberi kimin verdiği, ikincil derecede önemli bir konu. Fakat AK Partili dostlarımızın yaptıkları güzel çalışmaların da reklamını yapmaktan kaçınmamaları lazım. Siyaset böyle bir şey; iyi işlerinizin reklamını yapmak ayıp değil. Sayın Günay'a hassasiyetinden ötürü teşekkür eder, başarılı çalışmalarını ilgiyle takip ettiğimizi ilave ederiz. Siz güzel işler yapmaya devam edin. Varsın en büyük eleştirimiz, "Reklamınızı yapın" demek olsun.

Zafer Tuna'nın oldu 

İYİ Parti'de Tepebaşı seçimlerinden sonra Odunpazarı seçimleri de nihayetlendi. İl Başkanı Mehmet Ektaş ile birlikte hareket eden Zafer Tuna, seçimleri kazanarak iki sene boyunca ehliyet almış oldu. 230 oy alan Tuna, rakiplerinin aldığı oyu yaklaşık olarak ikiye katlayarak büyük bir başarı gösterdi. Kendisini ve çalışma arkadaşlarını tebrik ederiz. Tabii İYİ Parti'deki kongre süreci sona ermedi. Ancak hem Tepebaşı'nda hem de Odunpazarı'nda ipi göğüsleyen listeler Mehmet Ektaş'ın listeleriydi. Dolayısıyla Mart'ta yapılacak İl Başkanlığı seçimlerinin neticesini tahmin etmek çok güç değil. Bütün partilerde il ve ilçe başkanları olur. Ancak teşkilatsız yönetimler, ordusuz generallere benzer. Bana kalırsa söz konusu kongre süreci İYİ Parti açısından teşkilatların şekillenmeye başlaması açısından faydalı oldu. Mahalle delegelerinin özgür bir ortamda seçilmesi, mahallelerde bir teşkilatlanmayı beraberinde getirir. Şimdi Eskişehir teşkilatının önünde koskocaman iki sene bulunuyor. Bu süreç içerisinde bir erken seçim olmayacağını da kimse kimseye garanti edemez.

İş Bankası'na ne olacak?

Kamuoyunu son zamanlarda iyice meşgul eden konulardan biri de İş Bankası'na ne olacağı. Öncelikle CHP'nin iş bankasına ortak olduğu, para içinde yüzdüğü koskocaman bir yalan. İş Bankası olduğu gibi kamu bankasıdır. 1924 yılında eski bir ittihatçı ve bankacı olan Celal Bayar tarafından kurulan bankanın ortaklarından biri de Atatürk'tü. Atatürk bankalarındaki hisselerin Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'na vakfedilmesini vasiyet etmiş. Peki Atatürk bu parayı nereden bulmuş? Milli Mücadele yıllarında Hint Müslümanları kendi aralarında 675 bin lira gibi önemli bir para toplayarak Mustafa Kemal Paşa'ya verir. Elbette o para olduğu gibi Kurtuluş Savaşı'na ayrılır. Daha sonra bu paranın 250 bin lirasıyla İş Bankası kurulur. 1 milyon liraya kurulan İŞ Bankası'nın hisselerinin 4'te biri Atatürk'ün olur. Banka kısa süre içerisinde çok gelişir. Atatürk buradan gelen parayla ülke genelinde tarımı destekleme çiftliklerinin kurulmasını emreder. Hani bugün AK Partili dostlarımızın sata sata bitiremedikleri çiftliklerden bahsediyorum. Atatürk 1938 yılında mukadderatın yaklaşmakta olduğunu hisseder ve bankadaki hisselerinin Türk Dil ve Tarih kurumlarına vakfedilmesini vasiyet eder. Hisselerinin başına da CHP'nin atayacağı yöneticilerin gelmesini ister. Şimdi bu İŞ Bankası'nın hazineye el konulmasını tartışıyoruz. Türkiye'nin ekonomisini düzeltmek için, para piyasalarından farklı şeyler yapmak lazım. Hele ki el koymak çok tehlikeli bir süreci tetikler. Son olarak İtalyanlar bir bankadaki hisselerini satarak, ülkemizden kaçtılar. Yine yabancı bir banka Türkiye'den çekileceğini açıkladı. Batan gemiyi fareler terk ediyor anlayacağınız. Burada yabancı finans kuruluşlarını fareye benzeterek içinizi rahatlatabilirsiniz. Ancak geminin batmakta olduğunu da unutmamak lazım. O gemi batarsa hepimiz boğuluruz. Yanlış işler yapıyoruz. Hem de çok yanlış işler...