Görüşler
Duyarsızlık
"Hayır, okumuyoruz” başlıklı dünkü yazımıza "okuyanların günahı ne?" biçiminde tepkiler de aldık...
Onlar için de bir anımızı yineleyelim...
Bulunduğu ilde ne olduğundan habersiz, bir günlük yerel gazete bile okumayan ya da okumuş gibi görünen bir yöneticiden ne beklersiniz?
Kocaman bir "hiç" mi?
Yolda karşılaşıyorsunuz...
Önce "selam", sonra "ne var ne yok" derken acı baklayı yapıştırıyor:
"Yahu dünkü yazına bayıldım, ne güzel döktürmüşsün ama!"
Şöyle buruk bir tebessümden sonra, "Ne yazısı kardeşim, tam bir yıldır yazmıyoruz ki!” diyoruz ama, çok daha pişkin bir yanıt alıyoruz:
"Haaaa! Geçen yılki olabilir!",
………………
Duyarsızlık, kişinin önce kendini sonra yakın çevresini aşarsa, hatta toplumun geniş kesimine yansımaya başlarsa bunun ölçüsü ne olabilir?
Adam, aynı duyarsızlığı yine devam ettirirse ne yapabilirsiniz?
"Herhalde, yine kocaman bir hiç!"
……………
Özellikle yerel gazete hepimizin bir parçası, yaşadığımız yerin aynasıdır...
Ama bakıyor muyuz?
Ya da gerçekten okuyanlarımız nasıl değerlendiriyor?
Sık sık karşılaştığımız sorudur:
"Yazıyorsunuz da ne oluyor?”
Bu sorunun altında çok şey yatar:
"Kim dinliyor ki, akıntıya kürek çekiyorsunuz!"
Doğru…
Neler yazılıyor, neler çiziliyor…
Eskiden, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" denilirdi.
Ya şimdi?
"Bu kadar duyarsızlık olur mu?"
Daha geçenlerde haykırmıştı bir kadın:
"Fenerbahçe kadar olamadık…”
…………..
Kısacası "duyarsızlık" çağın ayrı bir hastalığı…
Bir gün hesabı sorulur...
Tıpkı..
"Yazımıza bayılan bürokrat gibi!.."
Uyanın artık..
“En azından sıra size gelmeden!..”
Oruç tutabilmenin dayanılmaz sıcağı
Şaka değil, 37-38’i gösteriyor bazen sıcaklar…
16 saate yakın bir zaman ve oruç tutuyorsunuz…
Geçen gün "Kim 500 milyon ister” programında bir soru:
"Çocuklara öğleye kadar tutturulan oruca ne denir?"
Yarışmacı bayan seçeneklerden "Talim etme" şıkkını söyledi ve elendi... İlk kez duymuştuk...
Meğer, "Tekne" imiş doğru yanıt...
Oysa, çocukluğumuzda annemiz bize "3 gün tutun yeter, önüne bir sıfır da benden" derdi...
Ne günlermiş...
Orta ve liseli yıllarımızda çok kolaydı oruç tutmak.. Öğlene kadar yat, öğleden sonra ver elini bir
Sinemaya…
“3 film birden…”
Son film biter iftar vakti gelirdi…
Bugün bunaltan sıcaklardan anımsadık bu günleri…
Hele Diyarbakır’daki bir haberi okuyunca "pes" dedik:
"Sabah 6’dan, akşam 6’ya kadar tarım işçisine gündelik 25 lira yevmiye…"
Hem de 44’e varan sıcaklıkta...
Bir de parantez açmışlar:
"12 yaşından küçüklere yasak..."
Bu insanların içinde oruç tutanları bir düşünün…
Eskişehir bile yanıyor...
Allah, orucunu tutanlara güç ve sağlık versin diyoruz… Ve de kabul etsin... Gerçekten şaka değil...
Bu sıcaklarda kolay mı?
Yaşlılık üzerine
Tıpta, "18-35" arası "genç.."
"35 ila 70" arası "orta yaş.."
“70 ila 90" arası "yaşlı.."
"90 üstü çok yaşlı" olarak kabul ediliyor...
Ancak, siz kendinizi hangi grupta hissediyorsanız, o yaştasınız demektir...
Saim Güven
Günün Sözü
İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır.
Goethe
Özdeyiş
Deneyim, çok acımasız bir öğretmendir.
Önce sınav yapar, sonra ders verir.
V.Saunders
Demirel’in uzakdoğu seferi
Rahmetli Terlikçi Vasfi bir ramazan günü anlatmıştı:
"Başbakan olmak lazım" diye başlamıştı : "Görüyon mu Demirel’i? Sahura kalktı ve uçağa bindi... Pakistan’a vardığı zaman zaten oranın saatine göre iftar olacak..."
Tebessümle karışık, "Ama Ramazan 30 gün değil mi?” diye yanıt vermiştik...
"Ben de biliyorum oğlum ama” dedi:
"Geriye kalanlar zaten seferi..."
Günün Olayı
Eskişehir’de CHP’li kadınlar çizmeleri çekmiş...
Bugün iktidarın silmeye çalıştığı "İsmet İnönü" sağolsaydı..
"Eskişehir'e gelip kutlardı..."
Balthör
Günün Biberi
Porsuk Çayı'nda toplu balık ölümleri görülmeye başlamış...
Eski valimiz "Bahaaddin Güney"in kulakları çınlasın... Balıklar hala ölüyor…
"Günahını almışız!..”
Gerilim
Savaş, ava çıkmak gibidir.
Ama savaşta tavşan da ateş eder.
Charles De Gaulle
Günün Şiiri
Netsem
Gölde uykuda yalnızlıkta
Duyuluyor sesim
Daha uzar sokakların sessizliği
Daha yansır
Netsem
Netsem ısıramam ki
Ben isterim tadını doymuşluğun
Rüzgar mı olur
Düşünceler mi olur bilemem
Yavaşçacık
Ayakları mı siyah eli mi siyah
Dişlerime ta uzaktakini
Sevmek anlamak dinlemek
Yok etmek biraz
Biraz katmak yalnızlığıma
Koparmak kocaman geceyi
Ağza girdiği kadar...
Fazıl Hüsnü Dağlarca (Varlık-1958)
Temel düşündükten sonra!
Temel, ıssız dağlarda gezerken ayağı kayar ve uçurumdan aşağı düşerken bir ağaca tutunur.
Tek eli ile asılı durumda başlar bağırmaya:
"Kimse yok miduuuur? Kimse yok miduuuur?”
Dakikalarca bağırır…
Biraz sonra yukarıdan bir ses gelir: "Eeeey kulum Temel" der:
"Bundan sonra iyi bir kul olmaya söz verirsen, içki içmezsen, çapkınlık yapmazsan, kumar oynamazsan seni kurtaracağım…"
Ve ses kesilir…
Temel, biraz düşünür ve tekrar bağırmaya başlar:
"Başka kimse yok miduuuur? Başka kimse yok miduuur?"
Yalancıyız
Asker, "Karım çok hastaymış komutanım" deyip izin ister… Komutan güler, "Karından gelen mektubu ben de okudum, öyle bir şey yazmıyordu" diye karşılık verir. Asker, selam verip kapıdan çıkarken döner ve "İkimizde yalancıyız komutanım" der:
"Çünkü ben evli değilim!"