Dünya Süt Günü
Dünyaya geldiğimiz gün bilmeden tanırız sütü...
Anamızın ak sütünü kana kana emeriz...
Sütsüz analar bebeleri için analık bulurlar, kimi analar da..
"Ölçüleri bozulmasın diye!.."
Sonra, kapımıza gelen sütçüleri tanırız...
Su katılmamış "helal sütü" bulabilene ne ala!
"İnek az verse bile güğüm dolar!"
İlkokula başladığımız yıllarda tozunu tanıdık sütün... Elimizde bardaklarla okula giderdik...
"Barış Gönüllüleri"nin getirdikleri dozlardan oluşan süt, kazanlarda kaynatılır, teneffüslerde içilirdi...
Ne de olsa "Amerikan sütü", bizim ineklerden farklı olur diye düşünürdük...
"Eğitim böyle veriliyordu!"
……………
Hacı annemizin bir sarı ineği vardı...
Bayram günlerinde Bozüyük'te erkenden kalkar, ineği sağışını izlerdik...
Koca koca memelerden, "fışt-fışt" süt akardı...
Dünya nereden nereye geldi...
İnekler şimdi makinalarla sağılıyor. Hatta iyi süt vermeleri için müzik çalınıyor...
İsteyen "vals", isteyen "tango.."
İsteyen "Rock sütü" içiyor!..
Hollanda da inekler en çok "Amadeus Mozart"ın bestelerini seviyorlarmış... Bizimkiler daha zevkli: "Süt gelir güldür güldür..
Gel biraz beni güldür!.."
İlerleyen yaşlarda sütün adı aslanlaşır...
"Aslan sütünün tadı da bir başkadır!"
Ama bazıları için sütün ömrü bitmez, sadece memesi değişir... İnek sütü yerine..
"70’lerde arı sütü içerler!.."
Tarih kitaplarında yeri vardır :
"Katherina o kadar ateşliymiş ki,
Baltacı Mehmet Paşa sütsüz kalmış!"
………
Bilemiyoruz, "Dünya Süt Günü"ne bir katkımız oldu mu?
"Sağılacak sütü olanların, günü kutlu olsun!"
Bir de berberlik mi?
Napolyon, Sevil kentini kuşatmıştı. Valiye de bir ültimatom gönderdi:
"Üç gün içinde teslim olmazsanız saç ve sakalınızı keserim!"
Vali, Napolyon'un böyle bir şey yapamayacağını bildiği için cevabını göndermekte gecikmedi:
"Siz Fransa imparatoru, İtalya kralısınız. Bu unvanlara bir de Sevil Berberi sıfatını eklemek sizi rahatsız etmeyecek mi?"
Gerilim
"Evlilik" denen şey "fare kapanına" benzer. İçindekiler, dışarı çıkmak için çabalar. Dışarıdakiler de etrafında dört dönerek, içeri girmek için...
Giovanni Verya
Günün Olayı
En azından direnerek haklı olduğumuzu kanıtladık, halkın en az yüzde 70’i yargılamaya inanmıyor. Sıra sessizliği bozmakta. Bakarsınız o da çok uzun sürmez. "Zira bu kadar sessizlik insanı yorar..."
Mustafa Balbay
Günün Biberi
Okuması giderek daha da zorlaşan bir gölge savaşının çapraz niyetleri ile bilgi kirliliği içinde zarlar yeniden atılıyor.
"Tanrı bu başdöndürücü hızlanmanın sonunu hayır etsin!"
Nilgün Cerrahoğlu
"Yeter artık, olmaz dedim!"
Delikanlı sevgilisini akşam eve bırakır. Evin önünde masum bir fısıltıdan sonra ateşlenir ve bir elini duvara dayayarak seslenir:
"Beni öper misin?"
Kız, "Deli misin evin önünde annemler görür" der.
Delikanlı ısrarlı:
"Ne olur canım bu saatte kim görecek, hadi seni çok seviyorum."
Kız, "Ben de seni ama olmaz" diye karşılık verir.
Bu sözler devam edip giderken bir ara aniden merdivenlerin ışığı yanar ve kızın küçük kız kardeşi belirir...
Küçük kız, "Babam öpecekse öpsün diyor" diye başlayıp devam eder:
“Yoksa ben öpecekmişim, o da olmazsa kendisi gelecekmiş öpmeye, ama o hayvan oğlu hayvana da söyle, elini diyafon düğmesinden çeksin dedi..."
Bu sefer de...
İki eski dost yolda karşılaşmışlar. Sarılıp kucaklaştıktan sonra, biri sormuş :
"Evlenmedim. Ne yapayım, hangi kızı anneme gösterdimse, hiçbirini gözü tutmadı. Geçen yaz turnayı gözünden vurduğumu sandım. Çünkü kız anneme benziyordu ama yine olmad!"
-Neden?
"Bu sefer de babam istemedi!.."
Bir başka onurumuzdur Önder
Bir baba düşünün...
Yaşamına fotoğrafçılıkla başlıyor.
Genç yaşlarında gurbete çıkıyor, çalışıyor, para biriktiriyor ve Eskişehir'e dönüyor...
Bir fotoğraf stüdyosu açıyor.
Yakınına dostuna yazıyor-çiziyor!
Gün geliyor kimse borcunu vermiyor.
Tutuyor, elindeki balta ile stüdyoyu kırıp geçiriyor. Sonra bir gazeteye giriyor, daha sonra da zamanın Akademi matbaasına... Hak isteyen arkadaşlarının yanında olduğu için kovuluyor...
Tutuyor, Gökçekaya'ya gidiyor...
Barajın yapımında İtalyanlarla çalışıyor.
Dönüyor, bir başka gazetenin karanlık odasında görev yapıyor. Gün geliyor gazete kapanıyor ve rahmetli "Selami Vardar"ın zamanında belediyeye giriyor...
İşi yine fotoğraf uzmanı…
Başkan değişiyor, Türkiye karışıyor, elinde "Cumhuriyet" gazetesi olduğu için ölümle tehdit ediliyor, parkbahçelere veriliyor..
"Yazın çöp, kışın kar temizlettiriliyor!"
Ama o yılmıyor ve iki pırlanta çocuğunun eğitimi için eşi ile birlikte her şeye katlanıyor...
"Tabii büyük onuruyla..."
Bu insanın adı "Ramazan Özen", yetiştirdiği çocuklardan biri de "Önder Özen..."
Önder, futbol oynamış ve Spor Akademisi'ni bitirmiş bir genç... Öğrencilik yıllarında Gençlerbirliği Paf takımını çalıştırmış ve şampiyon yapmıştı... Daha sonra Fenerbahçe'de 7 yıl süreyle yardımcı antrenör olarak görev yaptı... Bugsaşspor'u çalıştırdıktan sonra ise önce Lig TV ve ardından NTV'de spor yorumcusu olarak görev yaptı...
Ve Önder Özen Beşiktaş'ta "Sportif direktör" oldu...
Eskişehir’in bir başka onurudur “Önder..."
"Keşke babası da görseydi" diyemiyoruz...
Çünkü o görüyür...
"Başarılar Küçük Önder..."
"Bak bakalım eşek nerede?"
Adam eşeğini çok seviyormuş ama artık yaşlanmış. Karısıyla düşünüp bir yavru almaya karar vermişler. Eşeği at arabasına bindirip düşmüş kasabanın yoluna...
Bir çiftliğe gelmiş ve derdini anlatmış. Hemen bir eşekle çiftleştirmişler. Köyüne dönmeden önce görevliye sormuş:
"Hamile olup olmadığını nereden anlayacağım?"
"Çok basit" demiş yetkili:
"Sabah kalkınca bak. Eğer çamurda yatıyorsa hamiledir..."
Adam dönmüş köyüne ve ertesi sabah dışarı çıkıp eşeğine bakmış... Çamurda değil... Hemen atmış arabaya ve tekrar kasabaya götürmüş... Bir kez daha çiftleştirmişler... Üç- dört derken canı sıkılmış adamın artık ve beşinci gün yataktan karısına seslenmiş:
"Bak bakalım hanım, eşek çamurda mı?"
Kadın bakmış ve "Ne çamurda,ne de başka yerde" demiş...
Adam heyecanlanmış:
"Peki, nerede be kadın?"
"Arabaya binmiş" demiş karısı:
"Galiba seni bekliyor!.."
Balık avında
Adam sabah kahvaltısında çayını yudumlarken karısı yumuşak bir sesle "Aşkım" demiş:
"Geçen gün balığa gitmiştin ya!"
"Evet" demiş adam "Ne olmuş?"
Kadın, “O balık var ya o balık'" demiş:
"Dün gece seni aradı bitanem!"
Laiklik ve Kılıç
"Turgut Özal" bir tarikat üyesi olduğu söylenen "Haşim Kılıç"ı Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçti Haşim Kılıç seçildiğinin ertesi günü bir gazetecinin:
"Siz laik misiniz?" sorusuna:
"Laikim" diyemedi, "polemiğe girmeyelim" gibi laflarla soruyu geçiştirdi...
"Haşim Kılıç’n hukukla en ufak ilgisinin olmadığını, kendisinin yüksek ticaret mezunu olduğunu da ekleyelim."
Bu satırları 1 Aralık 1990’da Milliyet’te dile getirmiş üstad "Melih Aşık..."
Sakıncalı atama 23 yıldır gündemde.
Yine ne demiş?
"Laiklik adı altında bazı maskaralıklar ortaya çıktı..
Sözleri CHP'lilerce tepkiyle karşılanmış ve istifası istenmiş...
Kimbilir kaçıncı istek?
Günün Şiiri
Sizin olsun
Küçük görürdünüz insanları bile
Bu şehir sizin için şehir değildi
Bu bahar, bu hayat da öyle
Sanırdınız kanatlanacak günleriniz
Saadet inecek rüya rüya
Geç ayılıttı sizi
Şu taşı toprağı diş bileyen dünya
Ben kaskatı gördüm
Çevremde buldum ne buldumsa
Daha beter şeyler düşündüm hep
Daha beter
Karımı süsledi, çocuklarımı büyüttü
Alnımdaki ter
Masalları sizin olsun hayatın
Bana gerçekleri yeter…
Oğuz Kazım Atok (Varlık-1955)
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...