Görüşler
Milattan tam 400 yıl önce..
"Valentin" adlı Papazın Roma İmparatoru "Claudius"la girdiği gizli savaş "Dünya Sevgililer Günü "nü yaratmış…
. Bazıları yakınacaktır:
"İnsanların sevgili düşünecek hali var rnı?"
Neden?
"Şu ülkeye bakın, ne hale geldik!
Genelkurmay eski Başkanı bile içerde..."
………
Oysa..
"Tarih ne büyük sevgilere kucak açmıştır..."
Bazıları..
"Azizleri bile kıskandırmıştır..."
Yalnız kendilerini değil, koca bir toplumun kaderini sevgiye boğan sevgililer yaratmıştır tarih…
Örnek mi?
"Rahşan-Bülent aşkı..."
………
Bir başka görüşte..
"Sevgi var olmuş ne olacak!"
Yalnızca bir aşkla bütünleşmiş bu sözcük?
Mümkün değil!..
Sevginin her türlüsü vardır…
En güzeli de..
"İnsan sevgisidir..."
Öylesine insanlar vardır ki, tapılacak sevgiye çok az gelirler.
Kişisel değil..
"Toplum sevgisiyle ölümsüzleşirler..."
Örnek mi?
"Mustafa Kemal Atatürk..."
Yalnız kurtarıcı değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu...
Yaşama veda ettiği gün, 19 milyon Türk'ün dışında tüm dünyayı ağlatan bir insan...
"Böyle bir sevgi olabilir mi?"
………
Yine de "Sevgililer Günü"ne ayrı bir duygu ile bakarız...
Belki de..
"Unutulan sevgililer için..."
Ne diyor bazıları?
"İnsanların sevgili düşünecek hali var mı?"
Olmalı, mutlaka olmalı...
Özünde "insan sevgisi" olduktan sonra..
"Sevgililerin Günü de kutlanmalı..."
Gerilim
Arap dünyası, yeni “Kurt” dizisini de çok sevmiş…
“Kültür yapısı benzer ülkelerde, zevklerin uyuşması normaldir…”
Balthör
Kolsuz Yaşar'dan
Yakında yayalara kaç promil alkolle sokağa çıkma izni verecekler abi!..
Cuk
"Meyve ye mutlu ol..."
Niye biz hep ayvayı yiyen, niye hep ayılar yiyor armudu?
"Öyleyse, niye mutsuzuz be!.."
Bu bina nedir acaba?
Anadolu'dan gelen öğrenci "Hukuk Fakültesi"ne kaydını yaptırır. Büyük şehrin güzelliği aklını başından alır ve dersleri pek önemsemeyip gezip tozar aylarca...
Yıl sonuna doğru babası ziyaretine gelir. Birlikte şehri gezerlerken Beyazıt'a giderler. Genişçe bir bahçeye girerler ve babası büyük binayı göstererek sorar:
"Burası ne oğlum, hastane mi?"
Oğlan, "Ben de bilmiyorum baba, birine soralım" der...
Tam o sırada da yanlarından geçen bir gence sorarlar...
Genç, "Bu bina mı?" der:
"Hukuk Fakültesi..."
Okumadın mı yazıyı?
Büyük bir parka giren ufaklık, çimenlerin ve çiçeklerin üstünde koşup oynuyormuş.
Park bekçisi düdüğünü çalıp seslenmiş:
"Oğlum okumadın mı tabelayı? Çimenlerde yürümek yasak!"
Çocuk, "Haklısın amca ama" demiş:
"Ben yürümüyorum ki, koşuyorum!..”
Günün Şiiri
Upsoro
Deniz ortasında gücünü yitirmiş
Yorgun bir kuş gibi
Perişan ve tutsak
Göğün duvarlarına çarpar
Durmadan öpüşleri güme gider
Bulvarlarda
Tıkır tıkır işler kalçaları
Her öpüşte koca bir gül açar
Saçlarının en karanlık yerinde
Kemalettin Koca (Varlık-1959)
Gazetecinin görevi burada başlar!
Geçtiğimiz hafta içinde "Trakya Restaurant”ta yapılan üst düzey yöneticilerin toplantısı büyük merak konusu oldu...
Yorum üzerine yorum yapıldı…
Arkadaşlarımızın pek çoğu fena halde kızmış olmalı ki, kıyasıya eleştiriler yaptılar...
Özü de şu:
"Ne konuşuldu, ne yapıldı?"
Ve de kalkan hazır:
"Kamuoyu çok merak ediyor!”
Şöyle bir gözlüyoruz da, kamuoyunun öyle uzun uzadıya bir merakı yok!..
“Kim nerede yemiş, kim nerede içmiş?”
Magazin sayfaları zaten doyuruyor artık!..
Sorular sürüyor:
"Bu toplantının gündemi yok muydu?"
Ya da..
"Basit de olsa bir açıklama yapılamaz mıydı?"
Hatta..
"Canımız sıkıldı toplandık" denemez miydi?
Güzel esprilerle sürüp gidiyordu arkadaşlarımızın görüşleri...
Biliyorsunuz..
Milletvekilleri, belediye başkanları ve oda başkanlarına kadar üst düzey yöneticilerin katıldığı bu toplantı ikinci kez yapılıyor..
Birincisinde ev sahipliğini ESO Başkanı "Savaş Özaydemir" üstlenmişti...
İkincisini ise Büyükşehir Belediye Başkanı "Yılmaz Büyükerşen" üstlenmiş...
Kusura bakmasınlar ama, arkadaşlarımızın eleştirilerine bir açıdan katılmıyoruz...
Efendim..
"Neden gazeteci alınmıyor?"
Ve de..
"Neden bir açıklama yapılmıyor?"
İşte buna.. “Gazetecinin görevi burada başlar” denir…
"Neler konuşulduğunu, neler görüşüldüğünü ara bul kardeşim…”
Gazetecinin görevi bu değil mi?
Günün Balı
"Kiremitten su damlar,
Bir kız verin adamlar,
Bir kız bize çok mudur?
Mahlenizde yok mudur?"
Vardır da..
"Belediyeciye kız vermezler!”
Durmaz Aydoğmuş
Günün Sorusu
Haftanın bomba olayı gibiydi:
"MİT, Taraf gazetesine neden cephe açmış olabilir?"
Yanıt: Kıskançlıktan...
"Zira gazete istihbarat konusunda bazen MÎT'i atlatıyordu...
Haldun Ertem
Başbuğ’un bilgisayarı
Genelkurmay eski Başkanı Org. "İlker Başbuğ" açıkladı:
"Odamda bilgisayar bile yoktu..."
Acaba bu satırların yazarı gibi çağa ayak uyduramadı mı? Yoksa bilgisayardan çıkan malzemenin suç haline dönüştürüldüğünü bilerek odasına cihaz sokmadı mı?
Bu soruların yanıtını Melih Aşık veriyor:
"Sanırız ikincisi..."
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...