Merhaba sevgili okurlar. İlk yazımda sizler için yazıldığı günden bu yana edebiyatımıza katkıları devam eden, sanat dallarının her türünde bugün dahi etkilerine rastlanan eser, İlyada destanını ele almak istedim. İlyada yirmi sekiz yüzyıllık süreyi aşan batı edebiyatının ilk edebi metinlerinin birleştiği, Troya Savaşı’nın başlama sebebi olan ve son 51 gününü ele alan, 16 bin dizelikten oluşan bir eser. Ancak sıradan kurgu ile yazılmış bir eser değil. Troya Savaşı’na ilişkin efsaneleri toplayan, eski Yunanlıların geleneklerini içinde barındıran aynı zamanda yunan dini ve felsefesiyle ilgili biz okurlara önemli bilgiler aktaran, dönemin Ege ve Çanakkale tarihi, coğrafyası hakkında da verdiği öneklerle mitoloji sevenleri kendine çekmeyi başaran bir eser İlyada. Antik Yunan’da her türlü bilginin kaynağı olarak görülen İlyada, konu ettiği döneme ışık tutan ve hatta yazıldığı dönemlerde kutsal kitap olarak sayılan önemli bir destan. İçeriğinden bahsedecek olursak;
TROYA VE AKHİLLEUS
İlyada Truva prensi Paris’in Akha krallarından Spartalı Menelaos’un eşi Helene’yi kaçırmasıyla başlar. Menelaos, bunu gururuna yediremeyerek Truvalılara savaş açar. Troya Savaşı’nın başlamasının en büyük nedenlerinden biridir bu. Fakat tek neden bu değildir. İlyada’nın yazıldığı dönemde bir kadının kaçırılması savaşı başlatacak önemli bir olay olsa da destanda bu olay biraz abartılarak diğer nedenleri gölgede bırakmıştır. Helene’nin kaçırılması üzerine Akhalar büyük bir ordu toplayarak Troya kentinin önüne gelir. Menelaos, kardeşi Agamemnon’u da çağırmıştır. Miken kralı Agamemnon’un tek derdi vardır; oda Truva’yı almak. Bu bakımdan savaşa seve seve katılır. Tanrıların da savaşa katılmasıyla ortalık iyice kızışır. Sonrasında savaşlar bir başlar bir sona erer. Akhilleus da (Savaşın kaderini belirleyen kişi aynı zamanda) savaşa katılanlar arasındadır. Okuduğum bir yazıda İlyada’nın Troya destanı olmaktan çıkıp Akhilleus destanına dönüştüğü yazıyordu. Çünkü Akhilleus çok güçlüdür ve Truvalılar ondan çok korkmaktadırlar. Fakat Agamemnon’un Akhilleus’un payına düşen ganimeti alması üzerine Akhilleus küser ve savaştan çekilir. Akhilleus’un savaştan çekilmesi ve Zeus’un başına buyruk hareketleri Truvalılar için önemli bir adım olacak ve saldırıya geçmelerine olanak yaratacaktır. Savaşta akrabasını kaybettiğini öğrenen Akhilleus öfkelenerek kendine yeni bir zırh yaptırır ve daha güçlü bir şekilde savaşa tekrar katılarak Troyalı kahraman Hektor’u öldürür. Onu arabasına bağlayıp Troya surları çevresinde sürükler.
KİBRİN SAVAŞI
Destan sonunda insafa gelerek Hektor’un ölüsünü babası Kral Priamos’a geri verilmesi ile biter. İlyada’nın asıl konusu budur ve destanın yirmi dört bölümü boyunca bu olayın akışını okuruz. Tabi bu olayın yanında değişik önem ve uzunlukta başka ek olaylarda destanının içinde anlatılır. 16 bin dize boyunca dört büyük savaş ele alınır ve genellikle savaş sahnelerinin kırılma noktaları birkaç dizede anlatılırken geri kalan dizelerde savaş sırasındaki konuşmalardan bahsedilir. İlyada’da Troya savaşının öncesi ve sonrası hakkında bilgi alacağını düşünen okurlar hayal kırıklığı yaşayabilirler. Yazının başında da bahsettiğim gibi bu destan savaşın sadece son 51 günlük kısmını ele alır. Homeros’un İlyada’da insanları ölüm makinesine dönüştürmesi, tanrıları da insan gibi zayıf ve kusurlu göstermesi gözden kaçmayacak bir detay. Bu destanı okurken kibrin ve hırsın sonunun bazen hiç beklenmediği kadar büyük olaylarla hatta bir savaşla sonuçlandığına tanık oluyoruz.
Kısaca aslında İlyada bir benlik anlayışının romanı…
Yaklaşık 700 sayfa olan kitap, ilk başta korkutsa da 40 sayfalık kadar giriş bölümü dikkatlice okunduktan sonra geri kalan kısımlar okuyucuyu kendine çekmeyi başarıyor.