Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olduktan sonra ilk yaptığı icraatlardan birisi, “kendisini genel başkan seçenleri” bir bir görevlerinden almak ve partiden uzaklaştırmak oldu…
Biliyordu ki, “vefalı davransa” istediklerini yapamayacaktı! İpler asla onun elinde olmayacaktı!
Yıllar içinde Kılıçdaroğlu, parti içinde kendi diktatörlüğünü ilan etti… Elbette bunda “kral öldü yaşasın yeni kral” diyenlerin de payı fazlaydı…
Son dönemde öyle bir noktaya geldi ki, artık partinin kurullarının bir önemi yoktu. Milletvekillerinin, Parti meclisinin, MKYK’nın, genel başkan yardımcılarının hiçbir önemi ve yetkisi yoktu. Tüm yetkileri kendinde toplamıştı…
CHP içinde bir danışmanlar ordusu vardı ve ne olacağına onlar karar veriyordu. Adayların belirlenmesi, protokoller, ittifaklar…
Bütün önemli kararlar parti dışında alınıyordu.
CHP’de adeta bir paralel yönetim oluşmuştu!
Kılıçdaroğlu’nun parti ile ilişkisi kesileli çok olmuştu. Bu nedenle kurultayda alınan sonuç kesilen bu ilişkiyi resmileştirdi…
Gitmesini bilmek bir erdemdir. Koltuğu bırakıp gitmek zordur ama zamanı gelince bırakırsanız gurur ve onuru da yanınıza alırsınız. Kılıçdaroğlu parti içinde bir diktatördü! Ne yazık ki diktatörlerin gidişi pek iyi olmaz!
İşte Kılıçdaroğlu, ikinci turda seçimden çekilecekti! Ama dalkavuklar ordusu buna bile müsaade etmedi. Son ana kadar yanlış yaptırmaya devam etti!
Ve diktatörler her zaman Brutuslerini yanında taşır…
Sezar’ı bıçaklayanlardan biri de Sezar’ın en sadık adam Brutus’tür. Kendisine “Sezar’ı severdin neden sende bıçakladın” sorusuna şu yanıtı verir:
-Sezar’ı severim ama Roma’yı daha fazla severim…
Hançer kısmını günümüze uyarlarsak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz…
Kılıçdaroğlu’nu hançerleyenler, ihanet edenler, ateşi görmesini sağlayanlar, kuşkusuz Kılıçdaroğlu’nu seviyorlardı. Ama CHP’yi daha çok seviyorlardı.
MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı’nın birkaç gün önce yaptığı açıklama dikkat çekiciydi…
-Ankara’daki keresteciler sitesinde 1500 Afgan çalışıyor. Ay sonu elden paraları verilir. Birisi bu paraları toplar, olduğu gibi Afganistan'a gönderir. Türkiye her ay milyon dolarları bu şekilde kaybediyor.
Ve asmalı bir de öneri sunuyor:
-Kaçak çalışan göçmenler kayıt altına alınsa, Türkiye ekonomisine çok ciddi değer olacak!
…/…
Verdiği örnek sadece Ankara’da bir siteden…
Türkiye genelindeki sanayi sitelerini bir düşünün. Rakam oldukça büyük! Sanayi sitelerinde çalışacak işçi bulunamıyor… İşletmelerin büyük çoğunluğu kaçak işçi çalıştırmaya yönelmiş durumda. MÜSİAD başkanı, kaçak işçilerin kayıt altına alınarak çalıştırılmasını istiyor…
Özeti…
-Biz zaten çalıştırıyoruz, kaçak olmasın, yasallaşsın diyor…
Birbirine benzeyen iki kelime:
-İtibar...
-İktidar...
Siyasetçiler ve devleti yönetenler bu bakımdan ikiye ayrılır...
İktidarda kalmak isteyenler...
İtibarlı kalmak isteyenler...
Gitmesini bilmezseniz “itibarlı kalamazsınız”
Herkesin cehennemi farklıdır. Sadece alev ve acıdan oluşmaz. Asıl cehennem, yolunda gitmeyen hayatındır.
Yeni başkanla başarılar gelmesi gerek