Eskişehir'in en önemli merkezlerinden biri olan Çukur Çarşı, nicedir çöküntü alanı hâlindeydi. Kent merkezinde bulunan ve aslında çok kıymetli olan bu bölgenin hayatımıza kazandırılması için Büyükşehir Belediyesi kolları sıvamıştı. Şimdi duyduk ki, Çukur Çarşı'da dönüşüm başlayacakmış. Darısı Eskişehir'de politik kaprislerden dolayı, birileri tarafından engellenen diğer dönüşüm projelerinin başına.
AK Partili Meclis üyelerini biz halk olarak, "Yılmaz Büyükerşen yönetimi her istediğini yapamasın, Belediyede bir denetleme mekanizması olsun" diye seçtik. Ancak anlaşıldığı kadarıyla AK Partili Meclis üyelerimiz, "Büyükerşen yönetiminin hataları varsa muhalefet edilsin" diye değil de, "CeHaPe'li Büyükerşen hiçbir şey yapamasın" diye düşünmüşler. Bu yüzden de son seçimde çoğunluğu kaybettiler. Neyse ki Belediye Meclisi'nde çoğunlukta olan CHP'liler, Çukur Çarşı'nın kentimize yeniden kazandırılmasının önünü açtılar.
Biz Eskişehirliler Çukur Çarşı'mızı çok severiz. Umarız bir an evvel kavuşuruz...
Aşının dünyanın 5 ayrı bölgesinde bulunmasıyla birlikte içimizi kaplayan umut, yerini endişeye bırakıyor. Hepimiz aşının gelmesiyle birlikte sihirli bir değneğin hayatımıza dokunacağını, işlerin bir anda düzeleceğini düşündük. Ancak şu küçük gezegen üzerinde 7 buçuk milyar insan olduğumuzu ve bunlara ikişer doz aşı verilmesi gerektiğini hesaplamadık.
Şimdi Türkiye'de yaklaşık 3 milyon aşı bulunuyor. Her bir vatandaşa iki doz aşı verileceği hesaplanırsa, bu aşılar ancak sağlık çalışanlarının işine yarar. Bu gidişle "Mart – Nisan aylarında işler düzelmeye başlar" öngörümüzü Haziran – Temmuz'a ertelemeliyiz. Bunu hükumetin beceriksizliği olarak değerlendirmiyorum. Amerika'da aşı randevuları ertelendi. İspanyollar ve İtalyanlar da aynı durumdalar. "En iyi durumda olan ülke biziz. Dünya Türkiye'yi kıskanıyor" palavralarını bir köşeye bırakıyorum. Bizden daha iyi durumda olan ülkeler elbette var. Yani kıskanılmıyoruz. Bu tip propogandalara zaten artık inanan pek kalmadı. Ancak, "Berbat durumdayız, bizden daha kötüsü yok" diyenlerin de yaptıkları kara propoganda.
Belli ki yaz aylarının ortalarına kadar bu sıkıntıları çekeceğiz. En büyük yardımcımız yine maskelerimiz ve mesafelerimiz olacak. Elbette hijyene de çok önem vereceğiz. Başka çaremiz yok.
Osmangazi Üniversitesi'nin çalışkan bilimadamları, Eskişehir'de bir ilke imza attılar. Doçent tıp doktoru Cengiz Ovalı ve meslektaşlarını tebrik ederiz. Gerçekleştirdikleri başarı kim bilir belki bu satırların yazarının veya bu haberi okuyan sizlerin imdadına yetişecek...
Doktorlarımız, bir hastanın kalp kapakçıklarını, herhangi bir kemiği kesmeden değiştirmeyi başarmışlar. Böylece hasta, ameliyattan çok kısa bir süre sonra normal hayatına dönebiliyormuş.
Peki doktorlarımız nasıl mı tedavi yöntemi geliştirmişler? Yapılan açıklamanın küçük bir bölümünü paylaşayım sizinle; "Göğüs kafesi açılmadan minimal invaziv yöntemle hastanın aort ve mitral kalp kapakçıklarının..." gibi kelimelerin nesini anlatayım ki?
Aslında bu yazıları okurken tek kaşımı kaldırıp, "Hmmm. Çok mantıklı..." diye mırıldanıp, bir şeyler anlıyormuş taklidi yapabilirdim. Ama siz yabancı sayılmazsınız; inanın doktorlarımızın açıklamasından hiçbir şey anlamadım. Anladığım tek şey kahraman ve başarılı doktorlarımızın bir derdimiz olduğu zaman Hızır aleyhisselam gibi imdadımıza yetişecekleri. Başarıları daim olsun...
Allah sevdiği kuluna önce eşeğini kaybettirir sonrada buldururmuş .
bir kurtardınız bütün şehir balık koktu ikinci kez kurtarırsanız bütün Türkiye balık kokar aman kalsın
Porsuğun kenarı ayyaşlar, serserilerden geçilmiyo zaten
Yorum yazarken sayfa yenileme hatası var lütfen düzeltelim
aşı hakkında verdiğimiz bilgilendirmeler sonucu bazı şeyleri anlamaya başlamışsınız. 2 gün önce Avrupa daki aşı konusunda en son ülkeyiz diye yazmıştınız.
Hee kendinizi avutun bir fidan diktiniz mi acaba hep laf hep laf külahıma anlatın
Herşey,dua ediyoruz ve gökten yağıyor, yılmaz hoca hiç ağaç dikmedi. Hatta porsuk çayı için 400 gün dua ettikte anca o hale gelip güzelleşti