Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş şu sıralar pek bir gündemde, öyle değil mi?
Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş şu sıralar pek bir gündemde, öyle değil mi?
*
Öyle.
*
Dolu dolu gündemde hem de!
‘Dolu’dan kastım, toplumun her kesimi, Kesikbaş’ın çıkışları karşısında görüş beyan ediyor.
Haklı bulan da var.
Haksız olduğunu düşünen de.
*
Fakat şu bir gerçek ki, Başkan Kesikbaş, bugüne kadar ‘cıs’ olarak nitelendirilen ‘şeyler’in üzerine su döküyor ve “cıs değil, konuşacağız!” diyerek o ‘şeyler’i kamuoyunun önüne ‘şak’ diye atıyor.
*
Eh, haliyle, bu tavır soğuk duş etkisi yaratıyor.
*
Otomotiv sektörünü niçin kaçırdık?
Mobilya sektörünü niçin kaçırdık?
Çevre yolu niçin yapılmıyor?
Eskişehir’in ekonomisinin büyümesi niçin engelleniyor?
URAYSİM’in Eskişehir’den kaçmaması niçin birilerini üzüyor?
Raylı sistemler ihtisas organize sanayi bölgesi projesi niçin siyasallaştırılmak isteniyor?
*
Bunlar Kesikbaş’ın sorduğu sorular.
*
Köhnemiş zihniyet…
Küçük olsun benim olsun hastalığı…
Güzel Eskişehir’deki olmazcılar…
Taht savaşları…
Her projeyi politik zemine çekenler…
*
Bunlar da, yine Kesikbaş’ın, ‘anlayana sivrisinek saz’ minvalindeki çıkışları.
*
Aslına bakılırsa bir çıkış daha yaptı Kesikbaş, fakat pek fazla oralı olunmadı!
Ya da ‘her zamanki taktik uygulanarak’ duymazlıktan ve görmezlikten gelindi.
*
Yok, hayır!
Bu sefer olmaz.
Duyalım, görelim.
Bununla beraber tartışalım.
Yanlışsa, yanlış deyip Kesikbaş’a acımasızca yüklenelim.
Değilse, o zaman hakkını da verelim.
*
Demografik yapıyı bozmak istemeyenler var!
Demografik yapı bozulduğu takdirde, Eskişehir’de iktidarını düşürmekten, söz söyleme ve diktayı kabul ettirme nüfuzunu kaybetmekten endişelenenler var!
Bu anlamda Eskişehir ekonomisinin-sanayisinin asla ve kata büyümesini istemeyenler ve dahi, büyümesi ihtimaline karşı engelleme faaliyetleri içerisine girenler var!
*
İşte, Kesikbaş’ın görmezden gelinen son çıkışının meali, aslında bu.
*
Bu noktada, sözü, Celalettin Kesikbaş’a bırakıyorum.
Diyor ki Kesikbaş:
‘KABİLİYETSİZ VE YETENEKSİZ BİR BELEDİYE GÖÇTEN KORKAR’
“Kabaca bir hesap yaptım. Özellikle pandemi sürecinde Eskişehir’in aylık 350-400 milyon TL civarında bir ekonomik kaybı var. Bunun kelebek etkilerini de koyarsak eğer, bizim aylık 1 milyar TL civarında ekonomik küçülmemiz var. Şimdi bu eksende baktığımız zaman kent olarak fakirleşiyoruz. İşte burada, pozisyonlanması gereken konu, üretim. Ve insanlar diyorlar ki, Eskişehir’de üretim güçlenirse, sanayi güçlenirse, bizim söz söyleme hakkımız azalır. Bir kere böyle bakan bir kesim var. İkincisi de, diyorlar ki… -Bakın ben birde Eskişehir’de bu konularla ilgili çokça kitap da okudum.- Şimdi diyorlar ki: Göç artar. Yılmaz Büyükerşen’in düşüncelerinin yer aldığı ‘Zamanı Durduran Saat’ kitabını da okudum. Mesela o kitapta diyor ki, ‘göçten korkmamak lazım’ diyor. ‘Kabiliyetsiz ve yeteneksiz bir belediye göçten korkar’ diyor. ‘Önemli olan göçü yönetmektir’ diyor o kitapta. Çok doğru bir söz. Eskişehir’de göçten korkanlar var. Söz sahibi olma yetkinliğimiz azalır, düşüncesinde olanlar var. Ya da ne bileyim, sanayi büyürse rekabet doğar ve ücretler artar, eleman bulamayız diyen bir kesim var. Demografik yapıyı bozmak istemeyenler var, küçük olsun benim olsun diyenler var. Bakın bunlar benim Eskişehir’de gördüklerim ve okuduklarım sonrası ortaya çıkan görüşler.
İNEGÖL 1 MİLYAR DOLAR İHRACAT YAPMIŞ
Bakın ben birçok insanla da konuşuyorum bu konularla ilgili. Mustarip olan çok fazla. Diyelim ki üniversite öğrencilerinin gelmemesi ile turizm gelirlerinin ortadan kalkmasından en çok kim etkileniyor? Esnaf etkileniyor, halk etkileniyor. Yani o nedenle ben hep şunu söylüyorum: Ben işe siyasi yönden bakmıyorum, sanayi ve üretim penceresinden bakıyorum. Mesela zamanında yapılması zorunlu olan bir hareketti; Baksan’dan mobilyacıları çıkartıp Eskişehir’de aynı İnegöl modeli gibi Çukurhisar’a doğru 8-10 milyon metrekarelik çok güzel yerler var orada, hem de kırsala doğru. Şimdi düşünsenize oraya bir mobilya merkezi yapılacaktı. İşte ön tarafında şovrumlar, orada bir mobilya ihtisas bölgesinin oluşturulması çok kıymetli olurdu. Ama olmadı. Şimdi bugün İnegöl’e geçerken göğüsleri kabara kabara tabela asmışlar. Tabelada, ‘yıllık 1 milyar Dolar ihracat yapıyoruz’ yazıyor. Baktığınız zaman binlerce fabrika, orada binlerce şovrum görüyorsunuz. Eskişehir bunları kaçırmadı mı? Kaçırdı. İşte bu nedenle zamanında hareket etmek gerekiyor. Bakın URAYSİM ve raylı sistemler ihtisas organize sanayi bölgesi projesi de böyle. Zamanında almadığınız her karar, sonunda size ah vah dedirtir ve sizi ağlatır. Bu sefer ağlamayalım. Ve bakın, ben bunun şahsen vebalini almak istemiyorum. Bu iş olmasa da, en azından 5 sene sonra 10 sene sonra ‘ben bunu söylemiştim, bunun mücadelesini vermiştim’ derim. Ama bu bir vebaldir.
‘UYAN ESKİŞEHİR!’
Zamanında mobilya sektörüyle ilgili yatırım yapılmaması, onların düzgün bir şekilde yeni alanlara taşınmaması, fabrika ve şovrum alanlarının kentin batısında, Bursa yolunda oluşturulmaması sebebiyle maalesef bugünlere gelindi. Bakın ben gerçekten üzülüyorum. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, bir şeyler anlatmaya gayret ediyoruz. En azından, ‘Uyan Eskişehir’ demeye çalışıyoruz. Gerçekten uyanın, gerçekten sıkıntılarımız var. Yani diyorum ki, zamanında mobilya sektörünün başına gelenler, otomotiv sektörünün başına gelenler, raylı sistemlerle ilgili başımıza gelmesin. Ben bu riski görüyorum. Bu riski gördüğüm için de bas bas bağırıyorum. Bu söylediklerim tartışılabilir, tartışılmalıdır da, bizim her söylediğimiz doğru olmayabilir; burada önemli olan yapıcı olmak. Ben bunun savaşımını yapacağım. Çünkü ileride bir sanayi odası başkanı olarak ‘niye bununla ilgili uğraşmadın ve koşturmadın’ şeklinde bana kimsenin söz söyleme hakkı olsun istemiyorum.”
*
ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş’ın görmezden ve duymazdan gelinen çıkışını, kendi ifadeleriyle okudunuz
Demografik yapı, diyor.
Göç, diyor.
Nüfusta yaşanacak bir nitelik-nicelik değişiminden ciddi anlamda korkanlar olduğunun altını çiziyor.
Bu durumun sanayinin, dolayısıyla şehir ekonomisinin büyümesine bir engel olduğuna vurgu yapıyor.
Devamında ise Eskişehir ekonomisinin küçüldüğüne, bunun esnafı zor durumda bıraktığına, vatandaşı fakirleştirdiğine, ekonomik-siyasi sermayenin küçük bir grupta toplandığına ve o grubun şehir üzerinde her anlamda hakimiyet kurduğuna dikkat çekiyor.
*
Öyle mi gerçekten?
Tartışalım bunu.
Halının altına süpürmeyelim.
Görmezden gelmeyelim.
“Ay, ben duymadım” demeyelim.
*
Her birimiz, çevremize anlatalım ve fikrini alalım.
*
Altın sözcük: Tar-tı-şa-lım.