Bu yerel seçimlerin zor gececiğini söylemek için âlim olmaya gerek yok. Belli ki diğerlerinden daha çatırtılı ve sonucu kestirmenin zor olduğu bir yerel seçim bizleri bekliyor.
Zor olmasındaki etkenlerden biri, partiler kadar isimlerin ön plana gelecek olması. Sadece partiler yarışsa Türkiye genelinde olduğu gibi Ak Parti seçimi rahat rahat kazanır, ancak Eskişehir seçmeni, Genel ve Yerel seçim arasındaki ayrımı çok iyi yapan bir kitle, bu yüzden isimler partinin önüne geçebiliyor.
Örneğin vatandaş Odunpazarı Belediyesi için Burhan Sakallı ’ya oy verirken, Büyükşehir için Yılmaz Büyükerşen’e oy verebiliyor. Ya da Tepebaşı için Ahmet Ataç’a oy veren bir vatandaş Büyükşehir tercihini Hasan Gönen’den yana kullanabiliyor. Bunlar geride kalan seçimde sıkça yaşanan tablolar. Gel gelelim bu seçimde, bu tercih diğer seçimler kadar kolay olmayacak.
“Burhan Sakallı, Yılmaz Büyükerşen ve Kadir Çalışıcı Büyükşehir için aday oldu diyelim..”
Bu tablonun kafaları karıştırmayacağını söyleyebilir misiniz?
Ya da bu tabloya göre herhangi biri açık ara fark atar diyebilir misiniz?
Şu bir gerçek ki Büyükerşen, CHP’yi alır götürür, oylar partiye değil şahsa münhasır gelir.
İnsanlar CHP için elbette oy verir ama öncelik Büyükerşen olur.
Burhan Sakallı ise ismiyle olduğu kadar, İktidar partisi avantajıyla da oy almayı başarır.
Sadece Ak Parti adayı olması bile büyük oy getirir kendisine.
Kadir Çalışıcı ise hem isminin, hem MHP tabanı ve kemik kitlesinin, hem de alternatif oyların birleştiği bir isim olabilir. Bağımsız aday olursa pek şansı yok ama MHP teşkilatı akıllı davranırsa, en iddialı adayları Çalışıcı olur..
Bu tablo bir varsayım gibi gözüküyor ama şu an sokakta konuşulan durum bundan farklı değil. İlerleyen aylar neler getirir, götürür bilinmez ama ne olursa olsun değişmeyen bir gerçek var ortada, o da bu seçimin kimse için çantada keklik olmayacağı.
“Sol neden kaybediyor”
Geçtiğimiz günlerde bazı dostlarla sohbetteydik. Konu Türk Solu idi. Bende sol düşüncenin bu ülkede kaybetmesinin nedeni, kendi felsefesine ters insanların temsiliyetinde olması dedim. Önce herkes karşı çıktı ama birkaç örnekten sonra istemeyerek de olsa hak verdi.
Kendi düşüncelerini anlatırken, buna karşı çıkanları saygısız, yobaz, at gözlüklü olarak niteleyen solcuların, karşıdaki düşünceye saygısızlık yapmasını neyle açıklarsınız?
Kendi düşüncesinden olup, ayrı fikirler sunan insanları bile fişleyen bir zihniyetin, karşı tarafı aynı ithamla eleştirmesi ne kadar objektif?
Basına baskı ve sansür yapıyor diye İktidar partisine demediğini bırakmayanların, iş kendilerine geldiğinde, kendileri hakkında olumsuz yazanları aforoz etme talepleri ne kadar sağlıklı bir yansıma?
Temsil ettikleri isme ya da kuruma yaranmak isteyenlerin, sırf kendi önlerine geçmesin diye o düşünceye hizmet edenleri, kötü gösterme çabasının, kendilerinden olan isimlere tebessüm bile etmezken, düşmanlarını sarıp sarmalayanların ne kadar ilkeli olduğunu söyleyebiliriz?
İş emekçiye geldiğinde de durum farklı değil. Söz de emeğin, emekçinin dostu olduğunu söyleyenlerin, emekçinin hakkını hiçe sayanları gönül köşküne buyur etmesine ne demeli?
Ben değil, biz olmalıyız diyenlerin aslında kendinden başkasının ön plana çıkmasını istemediğini görmekte neden bu kadar zorlanıyoruz?
Aktörleri değişir, örnekleri artar ama olan budur. Köşe dar bu kadarını yazdım, gerisini de siz bilirsiniz zaten.