Hayvanat Bahçelerini turizmi geliştiren yatırımlar olarak değerlendiriyoruz. Haklı ancak eksik bir değerlendirme
Hayvanat Bahçelerini turizmi geliştiren yatırımlar olarak değerlendiriyoruz. Haklı ancak eksik bir değerlendirme. Aslında hayvanat bahçeleri bilimsel çalışmaların da yapıldığı merkezlerdir. Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi'ne bağlı ekipler, nicedir göğsümüzü kabartan çalışmalara imza atıyor. Hayvanat Bahçesi'nde görevli olan bilimadamları, son olarak yaralı 3 yabani kuşun hayata dönmesini sağlamış. Bir baykuşu ve bir şahini tedavi eden ekipler, ayrıca bir pelikanı da hayata döndürmeyi başarmış. Şahin ve Kulaklı Orman Baykuşu Musaözü göletinde havaya salınırken, sucul bir kuş olan Pelikan da Porsuk Baraji'na salınmış. Üstelik söz konusu pelikanın da ilginç bir hikayesi olduğunu öğrendik. Meğer bir yaşıhna yeni basan bu pelikan, geçen sene yavru olduğu için sürüsü tarafından terk edilmiş. Bir nevi Çocuk Esirgeme Kurumu vazifesi yapan Hayvanat Bahçesi ekipleri bu pelikana bakmışlar. Hayvanın hayatta kalmasını sağlamışlar. Hani "Büyükşehir Belediyesi Hayvan Hapishânesi kurdu" diyen ve daha sonra bir buçuk acılı adana sipariş eden hayvan hakları savunucusu duyarlı arkadaşlarımız var ya; işte onların kulakları çınlasın...
Polis boşuna mı çalışıyor?
90 bin suçlunun affedilerek sokaklara salınmasının yankıları sürüyor. Son olarak Baro Başkanı Mustafa Elagöz de affa karşı tepkisini dile getirdi. "Bu teklife göre istismara ve tecavüze uğrayan kız çocuklarımızın istismarcısı ve tecavüzcüsüne af getirilmektedir" diyen Elagöz, "Yıllardır toplumsal tepki nedeniyle çıkartamadıkları bu düzenlemeyi toplumun can derdine düştüğü COVİD-19 salgınının hayatımızın bir parçası haline geldiği bu günlerde fırsat bulmuşçasına çıkartma gayreti içinde olanları şiddetle kınıyorum. Bu teklifi hazırlayanları vicdana davet ediyorum" ifadelerinde bulundu. Ben affın her türlüsüne karşı olduğumu sıklıkla belirtirim. Vergi affına ve ya imar affına da karşı zıkarım. Af uygulamasının kanunlara uyanların cezalandırılması olduğunu düşünürüm. Hele ki 90 bin azılı suçlunun affedilmesi aslında kahraman polisimizin cezalandırılmasıdır. O polislerimiz gece demeden – gündüz demeden neden çalıştı? Neden suçluları hapse göndermek için canını tehlikeye attı? Şimdi o suçlular bu polisin yanından pişmiş kelle gibi sırıtarak geçecek. 90 bin suçlu korona virüsten bile daha tehlikeli olabilir.
El kadar bez parçası sorun oldu
Salgınla birlikte maske sorunu yaşamaya başladık. Bir takım fırsatçılar el kadarcık bez parçasını fahiş fiyatlara satarak servetlerine servet kattılar. Bunun üzerine hükumetten konuyu çözümlemesini istedik. İçimiz rahattı aslında; nihayetinde "El kadarcık bir bez parçasını da dağıtmayı becerirler. O kadar da değil artık" diye geçirmiştik içimizden. Meğer fena halde yanılmışız. Bir şişe kolonyayı, el kadarcık bez parçasını bile dağıtmayı beceremedik. Çok kötü çuvalladık... Hükumetimiz önce maskelerin belirli yerlerde satışa çıkarılacağını açıkladı. Sonra CHP'li belediyelerin bedava dağıttığı maskelerden utanmış olacak ki, vatandaşlara maskelerin PTT aracılığıyla dağıtılacağını söylediler. Tabii PTT sistemi çökünce bu kez eczanelerden dağıtılacağı ifade edildi. Önce devletin internet sitesine gizli şifremizle girip talepte bulunacakmışız da, sonra ve güya vatandaşın cebine gizli bir mesaj gelecekmiş de, o mesaj neticesinde eczaneye usul usul gidecekmişiz de 5 tane bez parçası alıp, kimseye görünmeden sıvışacakmışız. 007 James Bond filmlerinde bile bu kadar gizem olmaz... Tabii neticeden bahsetmeye gerek bile duymuyorum. Aradan 4 hafta geçti ve el kadarcık bir bez parçasını bile dağıtmayı beceremedik. Bari para ile satılsaydı da maskesiz kalmamaydık. Fakire fukaraya da kendi imkanlarımızla yardım ederdik. Merak etmeyin; başımızda devlet olmasa bile biz bize yeteriz...