Arife günü idi. Gazetede İl Genel Meclisi Başkanı Ahmet Yapıcı’yı bekliyorum. ES TV’de, Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığı ve 30 Mart 2013 seçimleriyle birlikte Büyükşehir Belediyesi emrine geçecek olan İl Özel İdaresi ile varlığı sona erecek İl Genel Meclisi hakkında bir saatlik söyleşi yapacaktık.
Saat: 17.00’de başlayacak olan programa Ahmet Yapıcı 15 dakika önce geldi. Programa girmeden önce çaylarımızı yudumlarken, programda neler konuşacağımız hakkında kendisine bilgi veriyordum.
Cep telefonum çaldı. Saatime baktım. Program için daha 10 dakikamız var. Arayan çok eski bir arkadaşım. Cevap vermek için telefonumu açtım.
‘Sadi müsait misin?’ diye sordu.
‘Evet, müsaidim’ dedim.
Önce hal hatır sordu. Bayramımı kutladı.
Bir şeyler anlatmaya başladı.
Ancak anlattıkları hikaye! İdi.
Daha doğrusu lafı eveleyip geveliyordu.
Anlatmak istediği başka bir şey vardı.
Benim sormamı bekliyordu.
‘Ya lafı eveleyip geveleyip durma. Saate de gel. Senin dilinin altında bir şeyler var. Esas onu söylemek istiyorsun. Ancak konuya bir türlü gelemiyorsun. Biraz çabuk ol. Biraz sonra TV programına gireceğim’ dedim.
Ben; ‘biraz çabuk ol’, birde; ‘dilinin altında bir şeyler saklıyorsun. Anlat’ deyince sevgili arkadaşım ve dostumun dili çözüldü!
‘Sadi sen gazetecisin. Anlattıklarım her ne kadar sende kalsın desem de kalmayacağını biliyorum. Bunları yazacaksın bundan eminim. Ancak lütfen benim ismimi yazma. Birileri kırılabilir. Veya ben bir daha AK Parti Genel Merkezi’ndeki dostlarım kapısını çaldığımda orda ki dostlarımla sohbet ederken benden eskisi gibi açık değil daha resmi konuşurlar. Yazdıkların onlarında kulaklarına gidebilir. Yazdıklarının kaynağının ben olduğum anlaşılır. Senden tekrar rica ediyorum. Benim ismimi yazma’.
Bende değerli arkadaşıma söz verdiğim gibi yazımda kaynak olarak isminden bahsetmeyeceğim.
BURHAN SAKALLI
KESİNLEŞMİŞ
“Sadiciğim. Yaklaşık 10 gündür AK Parti Genel Merkezindeyim. Bir arkadaşım, daha doğrusu kardeşim bir ilden Belediye Başkan aday adaylığı için müracaat etti. O il teşkilatı ile aralarında herhangi bir sorun yok. Onlarda seviyor kendisini. Kamuoyu yoklaması veya temayül yapılsa da kendisi birinci çıkar. Ancak biliyorsun teşkilat ‘evet’ dese de, anketlerde ve temayül de birinci çıksa da bu işin birde Ankara ayağı var. Genel Merkezde başkan adayları konusunda karar verecek isimler belli. Bu isimlerle de kardeşimi tanıştırarak, adayların yapılan anket ve temayülde eşit çıkmaları halinde tercihlerini bizden yana kullanmaları konusunda rica da bulundum. Genel Başkan Yardımcıları, Teşkilat Başkanları ile de görüşme imkanım oldu. Ben Eskişehir’de yaşadığım için bu arada Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için kimlerin isimleri ağır basıyor diye de görüştüğüm isimlerle fikir alışverişi yaptım. Eğer son anda bir sürpriz isim çıkıp gelmezse Büyükşehir Belediye Başkan adayı Burhan Sakallı. Burhan Sakallı ismi Ankara’da AK Parti Genel Merkezinde çok konuşuluyor. İki dönem Odunpazarı ilçesinde yaptığı hizmetler Büyükşehir Belediye Başkanı olarak yapacağı hizmetlerin referansı olarak gösteriliyor.”
Burhan Sakallı’nın Büyükşehir Belediye Başkanlığını çok istediğini biliyorum. Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığı için AK Parti İl Başkanlığına veya Genel Merkezine müracaatını yapıp yapmadığını bilmiyorum.
Bugüne kadar Burhan Sakallı’nın ağzından;’Odunpazarına yapacağım hizmetlerimi iki dönem üst üste Belediye Başkanı olarak yaptım. Odunpazarı ilçesinin çok önemli sorunları kalmadı. Bundan sonra da bir dönem de olsa Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Eskişehir’in tümüne hizmet etmek istiyorum’ dediğini duymadık.
Her ne kadar Burhan Sakallı;’Büyükşehir Belediye Başkanlığına adayım’ demese de, tüm Eskişehir onun aday adayı olduğunu biliyor.
Her ne kadar Ankara’da AK Parti’nin yetkili ağızlarında ismi geçse de, kulislerde; ‘Eskişehir Büyükşehir adayı Burhan Sakallı’ diye konuşulsa da, iki gündüz arasında bir gecenin olduğu unutulmamalı.
İşte siyasette ne oluyorsa bu iki gündüz arasındaki o gecede oluyor!
Gece; ‘kesin adayım’ diye yatağa yatanlar, güzel güzel rüyalar görenler, sabah kalktıklarında hayal kırıklığına uğrayabiliyorlar.
Bunu Tepebaşı Belediye Başkanlığı döneminde Dr. Tacettin Sarıoğlu yaşadı.
İnşallah aynı olay başkaları için de tekerrür etmez.
KENDİ ARALARINDA ANLAŞAMIYORLAR
Cumhuriyet Halk Partililer (CHP) yıllardır Türkiye’nin yönetiminde tek başlarına söz sahibi olamadıklarından yakınıyorlar.
Bu kafaları değişmediği sürece, CHP kolay kolay Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yönetiminde söz sahibi olamaz.
Neden mi?
1-Yıllardır iktidarda olan hükümetlerin yaptıkları ülkenin menfaatine olan birçok hizmetler olmasına rağmen, bir tanesine bile;’bu hizmet bu ülke insanın hayrına olmuş güzel bir hizmet’ demediler. Yapanlara ‘teşekkür’ etmediler. Eskişehir’de yapılan Çevre Yolunu bile eleştirdiler. Bırakın eleştirmeyi yapılan hizmetin gereksiz olduğunu bile söylediler.
Herhalde eski Ankara yolunda Organize Sanayiye giden-gelen araçların trafiği nasıl sıkıştırdıklarını, meydana gelen trafik kazalarında yüzlerce kişinin hayatını kaybettiğini unuttular!
2-Yıllarca içlerinde,’sen-ben’ kavgasını yenemediler.
3-Toplumun beğendiği, kabullendiği adayları beğenmeyerek, başarılı olmaması için yukarılara doğru tırmananların ayaklarından tutarak aşağıya çekerek yükselmelerini engellediler.
4-Yerli sanayinin gelişmesi, Avrupa, hatta Dünya ile rekabet etmesi konusunda destek vermeleri gerekirken, o sanayileri küçümseyerek Avrupa ve Dünya’daki dev sanayi yatırımlarıyla rekabet edeceklerine inanamadılar. (Örneğin TÜLOMSAŞ Genel Müdürü gereken destek verilsin biz yerli tramvay yapabiliriz) demesini eleştirdikleri gibi.
TÜLOMSAŞ’ı küçümseyenler Bursa’da TÜLOMSAŞ’ın imkanlarına sahip olmayan bir fabrika da yapılarak hizmete giren tramvayı görünce söylediklerinden dolayı pişmanlık duydu mu acaba? Merak ediyorum.
5-Yıllarca camilerin kapılarının yanlarından bile geçmediler. Şimdi ise Ramazanlarda cami cami dolaşıp teravih namazlarını kaçırmıyorlar. Cami cemaatleriyle toplantılar yapıyorlar. Türban ve çarşaflı bayanları eleştirdiler, daha sonra da bu bayanların oyları AK Parti’ye gidiyor diyerek, onların oylarını alabilmek için de türbanlı bayanları partiye üye yaptılar, çarşaf giyen! Kadınlara rozet taktılar.
Bunların göz boyamak için yapıldığını sanki halk bilmiyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
İlk etapta benim aklıma gelenler bunlar.
Siz yazımı okurken bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.
İşte bu nedenle, yıllarca iktidar koltuklarını hep sağ partilere kaptırdılar.
Geçmişten hiç ders almamışlar.
Kendi içlerindeki kavga, çekişme bugünde devam ediyor.
Bayramlaşma töreni için aylardan beri uzak kaldığı Eskişehir’e gelen CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, yaklaşan seçim öncesi gerek CHP tabanına gerekse Eskişehir halkına mesaj vereceğine, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi'yi eleştirerek,"Kendi arkadaşına güvenmeyen dünyada tek partiyiz" demiş.
Bırakın kendi içinizdeki çekişmeleri. Bırakın Atlantik Ötesindekileri eleştirmeyi. Bunlar için kafa yormayın. Bu eleştiriler için var olan bir atımlık gücünüzü kullanıyorsunuz. Elinizdeki bütün saçmaları atıyorsunuz. Seçim zamanı geldiğinde atacak saçma bulamıyorsunuz.
Yukarıda da belirttim. 5 ay sonra yerel seçim var.
Bırakın hükümetin neler yapamadıklarını eleştirmeyi. “Bu seçimlerde halkımıza ne gibi vaatlerde bulunalım da onların oylarını kendi sandığımıza çekelim” diye kafa yorun. Seçmene ‘ne gibi sözler sarf edersek onları yanımıza çekebiliriz’ hesabını yapın.
Seçmen,’bize oy vermiyor’ diye ağlayacağınıza, bir birinizi eleştireceğinize, onların yüreğine nasıl gireceğiniz konusunu, onların arasına girerek öğrenmenin yollarını arayın.
Yoksa 2014’ün 30 Mart’ında yapılacak olan seçimlerde de yine sandıkta kalırsınız.
FIKRA
YILLAR ÖNCE
Otomobil kazasında ölen yaşlı çift, doğru cennete gönderilirken görevli anlatmaya başlar:
-Şu denize bakan villa sizin. Yanında tenis kortu, yüzme havuzu ve golf parkuru var. İstediğiniz herhangi bir şey için şu düğmeye basmanız yeterli. Cennet görevlileri derhal takdim edecekler..." Görevli ayrılınca, adam karısını azarlamaya başlar:
-Kahretsin Vildan, hep senin hatan!
-Nasıl yani bey?
-O kahrolası yürüyüş programların, vitamin hapların, yulaf çorbaların, içki, sigara yasaklamaların olmasa buraya yıllar önce gelecektik..