Hafta sonları çıkan Sözcü Gazetesi'nin son nüshasında manşette yer alan isim Yılmaz Büyükerşen'di
Hafta sonları çıkan Sözcü Gazetesi'nin son nüshasında manşette yer alan isim Yılmaz Büyükerşen'di. Ancak Büyükerşen bu kez ve maalesef yaptığı güzel çalışmalardan dolayı Türkiye'nin manşetlerine taşınmadı. Biz Eskişehirlilerin çok iyi bildiği ancak Türkiye'nin yeni yeni öğrendiği bir şeyden dolayı yer aldı. O da iktidar partisinin kendinden olmayan belediyeyi engellemek için akla hayale sığmayan 'numaralar' yaptığıydı... Öncelikle bu söyleşiye imza atan kıymetli meslektaşım ve arkadaşım Kemal Atlan'ı tebrik ediyorum. Biz dönelim engellenme meselesine. Eğer ki iktidarın akıllara durgunluk veren oyunları söz konusu olacaksa, Ekrem İmamoğlu da Mansur Yavaş da Yılmaz Hoca'nın yanında 'Dünkü çocuk' sayılır. Gerçi son zamanlarda öyle engellemelerle karşılaştık ki, artık bu konuda 'Feleğin çemberinden geçmiş' Büyükerşen'in bile şaşkınlıktan küçük dilini yuttuğunu görüyoruz. Tam çeyrek yüzyıldır süren ve fakir fukaraya sıcacık yemek dağıtan aşevlerimiz de engellendi. Milletine bedava ekmek dağıtan Mersin Belediyesi yasaklandı. Halkına Ramazan vesilesiyle erzak kolisi dağıtan İstanbul Belediyesi durduruldu. Hükumetteki dostlarımıza iki küçük sır vereyim. Birinci sırrımız şu ki; siz engellemeye kalktıkça, CHP'li belediyelerin daha da kuvvetlenmesine neden oluyorsunuz. Bunu Eskişehir'de görmüştük. AK Partili Belediye Meclis üyelerimiz sürekli saçma sapan bahanelerle Büyükerşen yönetimini engellemişti. Ben küçük diye baraj yapımının engellendiğini bile bilirim. Bir icraatın küçük görülmesi engellenmesi için sebep midir? Hem, "Bir boy büyük barajı siz yapın da bir icraatınızı görelim" demezler mi adama? Sonra "Mevzuata uygun değil" diyerek bir engelli asansörünün yapılmasına bile müsade edilmediğine bizzat bu gözler şahit olmutur. Eğer ki bütün bunlar işe yarasaydı, belki yine Yılmaz Büyükerşen seçimleri kazanırdı, ancak AK Partili dostlarımız da Belediye Meclislerinde böyle ağır bir yenilgiyle karşılaşmazlardı. Bu kendilerine verdiğim ilk küçük sırdı. Gelelim ikinci küçük sırra... Yaptıkları engellemeler için de sürekli aynı bahaneyi ileri sürmeye başladılar. "Devletimizin bekası..." Şimdi Yılmaz Büyükerşen'in fakirlere yardım etmesi, nasıl oluyor da devletimizin bekası için sorun teşkil ediyor? Han Belediyesi'nin fukaraya göz kulak olması savaş uçaklarımızın gizli kodlarını mı açığa düşürüyor? Kazım Kurt'un üç kap yemek yaptırması Ukrayna ile yaptığımız güvenlik protokollerini mi tehlikeye atıyor? "Devletin Bekası" sözü başlangıçta bir hayli etkili oluyordu. Ancak şimdilerde o kadar çok ve lüzumsuz yere kullanılıyor ki, etkisini yitirmeye başladı. Sonuç olarak Ankara'daki danışmanlar Eskişehir ve Büyükerşen örneğini iyi incelesinler. Eğer gereksiz yere engelleme yapmak işe yarasaydı, Eskişehir'deki rüyaları çoktan gerçekleşirdi. Ancak şimdi başarıya ancak rüyalarında kavuşuyorlar...
Arslan yürekli Esesliler
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte sosyal yardımlaşmalarda da artış oldu. Bunun son örneğini arslan yürekli Eskişehirspor taraftarı yaptı. Taraftarımız Türkiye'nin parmakla işaret ettiği organize ve coşkulu bir grup. Bu kadar kaliteli bir taraftarın takımının ikinci lige düşecek olması çok üzücü. Tabii öyle cezalarla karşı karşıyayız ki, "3'üncü lige düşmeyelim o bize yeter" demeye de başladık. Ancak taraftarın büyüklüğü, tuttuğu takımın ligde kaçıncı sırada olduğuyla ölçülmez. Son olarak Eskişehir'in arslan yürekli taraftarı kendi aralarında topladığı yardım kolilerini muhtaç olanlara gönderiyor. İşte bu büyük camianın bir parçası olmak çok güzel bir duygu...
Bu zam az bile
Ramazan sofralarımızın vazgeçilmezi olan pidelere de zam geldi. Üstelik pidelere bir değil – çaktırmadan – üst üste iki zam geldi. Hem pide fiyatları 1 lira 90 kuruştan 2 buçuk liraya çıkarıldı hem de pideler 300 gramdan 280 grama düşürüldü. Açık konuşmak gerekirse kimse fırıncılara kızmasın. Onlar hem vatandaşa ekmek yetiştiriyor hem de pek çok kişiye istihdam sağlıyor. Bir şekilde iflas etmemeleri lazım. Aslında yaptıkları zam az bile sayılır. Geçen sene ülkemizin ekmek üretmek için ihtiyaç duyduğu buğdayın tam 3'te birini ithal ettik. 1 buçuk milyar dolar para vererek 6 milyon 700 bin ton buğday aldık. Farkında mısınız bilmiyorum ancak, bir lokma ekmek için bile nâmerde muhtaç durumdayız. Bu zam bize az bile...