Neyse ki memlekette – kötü de olsa – işleyen bir hukuk düzeni var. Nitekim mahkemelerin Murat Dağı konusunda Milli İrade'yi haklı bulduğunu öğrendik.
Üzerimize karabasan gibi çöken çevre tehditlerinden biri de Murat Dağı meselesiydi. Birileri Murat Dağı'nda altın arayacak, dağdan kaynaklanan sular da Gediz Çayı, Menderes Nehirleri ve Porsuk'un kurumasına yol açacaktı.
Gün geçtikçe artan su sorunumuz varken, bir takım yabancı şirketlerin ve yandaş işbirlikçilerinin para kazanmasını istiyoruz. Ancak ve öte yandan "Çiftçinin ne hâli varsa görsün. Zaten bu çarıklı köylü tayfası, nasıl olsa bize oy verecek. Varsın acından ölsünler" diye düşünüyorduk.
Neyse ki memlekette – kötü de olsa – işleyen bir hukuk düzeni var. Nitekim mahkemelerin Murat Dağı konusunda Milli İrade'yi haklı bulduğunu öğrendik.
Müjdeli kararı kamuoyuna Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen duyurdu. Büyükerşen yayınladığı yazılı açıklamasında, "Ve biz bir mücadeleden daha zaferle ayrıldık! İptali yönünde tarafı olduğumuz Murat Dağı davasında mahkeme ÇED olumlu kararını iptal ederek, çok önemli su kaynaklarını barındıran Murat Dağı'nın yok olmasına izin vermedi" ifadelerinde bulunmuş ve "İnanıyorum ki şehrimizin en bereketli topraklarına kurulması planlanan kömürlü termik santral projesi de en kısa sürede iptal olacaktır" diyerek devam etmiş.
Tabii Alpu Termik Santrali başka bir hikaye. Hatırlanacağı üzere Eskişehirliler mevzubahis santrale karşı çıkınca Ankara'dan Eskişehir'e 'Âkil adamlar' gönderilmişti. Tabii bu âkil adamlar, o sizin bildiğiniz âkil adamlardan değildi. "Canım biz de onların yerinde olsak, biz de dağa çıkardık. Dağa çıkanlar kötü çocuk değiller aslında" diyenlerden değillerdi. Bizim âkil adamlarımız, "Canım termik santraller iyidir. Hem havalar sıcaklaşır, iliklerimiz – kemiklerimiz ısınır" diyenlerdendi. Hatta termik santrale karşı çıkanları 'Marjinal sol grupların fertleri' olarak tanımlayıp, bir de vatandaşlara tüy dökücü krem hediye etmişlerdi. Şimdi aynı 'Âkil' adamların, Murat Dağı kararından dolayı çok üzüldüklerini tahmin ediyorum. Ancak onların moralini düzeltmek de bizim elimizde. Türk kültüründe hediyeye karşılık vermek esastır. Şimdi Yılmaz Büyükerşen de kendilerine tüy dökücü krem hediye edebilir. Böylece yılbaşı evvelinde moralleri düzelir. Eskişehirlilere uygun gördükleri o tüy dökücü kremleri nasıl kullanacaklarını, zaten kendileri çok iyi bilirler.
Engelli olan biziz
Odunpazarı Belediyesi, down sendromlu çocuklar ve aileleriyle birlikte yılbaşını erken kutladı. Şimdi birileri çıkıp, "Down sendromlu çocuklar noel kutlamaz!" diye fetva keser mi, orasını bilemeyeceğim. Mâlumunuz aynı çevreler daha evvel Odunpazarı Belediyesi'nin bale kurslarının dinen caiz olmadığını duyurmuşlardı. 5 yaşındaki kızların etek boylarının, kendilerini 'dinden imandan' çıkarttıklarını açıklamışlardı.
Öncelikle Odunpazarı Belediyesi'ni down sendromlu çocuklarımızı mutlu ettiği için tebrik ederim. Gerçi yetkililer onları mutlu etmek için çok çaba harcamamışlardır. Zira down sendromlu çocuklar zaten ve her dâim mutlu olmaya hazırlar. Dolayısıyla onlar mı engellidir, yoksa bizler mi mutlu olmayı becermek konusunda engelliyiz; bu da ayrı bir tartışma...
Boylar ve kabileler halinde yaratılmışız ki, birbirimizi tanıyalım. Gerçi onlar – belki – ayakkabılarının bağcıklarını bile bağlamak konusunda birşeyler öğrenmeye muhtaçlar. Ancak bizlerin de sanırım down sendromlulardan öğreneceğimiz çok şey var. Odunpazarı Belediye yetkililerini tebrik ederiz.