Yılmaz Büyükerşen partisinin 11 büyükşehir belediye reisinin katıldığı sanal bir toplantının ardından "Hiçbir yurttaşımız umutsuzluğa kapılmasın" mesajı yayınladı.
"Umut" sözü çok tehlikeli bir silahtır aslında. Diktatörlerin, kötü kalpli iblislerin ilk işi umudu yasaklamaktır. Onlar kan emen vampirler gibi, zavallı halkın umutsuzluğundan beslenir aslında. Hain imparatorluklarını korkuyla ayakta tutarlar. O yüzden Büyükerşen gibilerinin umuttan bahsetmesi, birilerinde silah görmüş gibi etki yapar. Umut, fakir halkın silahıdır.
Ve ehli namus olanlar, Yılmaz Büyükerşen'in nasihatlerine kulak vererek besliyor umutlarını. Ve ehli namus olanlar biliyor ki zafer yakındır.
O zaferin yaklaştığını biliyoruz, kokusunu alıyoruz, dilimizde tadı var zaferin...
Şimdiden dilimizde zafer türküleri. Öyle bağıra çağıra söylemiyoruz. Şöyle uygun adımla yürür gibi başımız dik değil gerçi. Ama umudumuz en olmadık zaman gelip dilimize oturuyor. Önce belli belirsiz bir ıslıkla çalıyoruz zafer türkülerimizi. Sonra kendi ıslığımızdan utanıp susuyoruz, "Daha zafer türküleri çığıracak zaman değil. Az daha sabır" diyoruz kendi kendimize.
Bazen yolda kendimiz gibi bir vatansevere rastlıyoruz. "Aman hafiyeler duymasın" diye etrafımıza bakıp usulca fısıldıyoruz, "Hak gâlip gelecek, bâtıl yenilecek; vakit yakındır... Az daha sabır..." Sonra yine etrafımızı ürkek bakışlarla kolaçan edip hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam ediyoruz.
Evet "Umut" ne demek, "Sabır" ne demek anlamlarını karıştırıyoruz. Her ikisini de aynı anlamda kullanıyoruz son zamanlarda...
Hepimiz farkındayız; bir şeyler değişiyor bu memlekette. Toprağa düşen tohumlar tomurcuklanıyor, Bir serçe utanmadan kış ortasında bahar şarkıları söylüyor.
Şeytanın yıkılmaz görünen imparatorluğu çatırdıyor. Bağırıp çağırmalarının sebebi bundandır, akılları sıra bağırarak çöken imparatorluklarının çatırdama seslerini bastırıyorlar.
Eroin tüccarı ne yapacağını şaşırımış, milyarder müteahhitin viskisi boğazına takılıyor, yandaş yalaka, internete girip Bahamalar'a mı yoksa Tahiti'ye mi kaçmasının daha kolay olacağını hesaplamaya çalışıyor.
Yılmaz Büyükerşen haklı bana kalırsa; 2021'de herşey çok güzel olacak.
Dağlarda çiçekler açacak. Kız çocukları sek sek oynayacak. İşten dönen asgari ücretli bir baba, kendisini kapıda karşılayan güzel karısına gururla kasaptan aldığı yarım kilo kıymayı uzatacak.
Virüslerden de milleti zehirleyen mikroplardan da kurtulacağız inşallah.
Hani Nazım Hikmet'ten mi alıntı yapsak?
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Yoksa Mehmet Akif'e mi kulak versek?
Gelecektir sana vadettiği günler Hakk'ın
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın...
Hangi şiiri alırsak alalım, içimizdeki kıpırtıyı şairler bile dile getiremiyor, şiirler kifayetsiz kalıyor.
Dağlar aydınlanıyor.
Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
Gün ağardı ağaracak.
Kokusu tütmeğe başladı:
Anadolu toprağı uyanıyor.
Evet... Yılmaz Büyükerşen haklı. Umut, yorgun kalbimizi ısıtıyor. Çünkü Anadolu toprağı uyanıyor, şeytanın uykularının kaçmasının nedeni bundandır.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...