Büyükerşen'den manifesto

CHP'li 11 büyükşehir belediyesi bu kez de İzmir'de bir araya gelerek, su eylem bildirisine imza attı. Umut ediyorum ki, "CeHaPe'liler imza atlış... Bunlaaaar suyumuzun içine rakı katacaklaraaarrrr!" diye kestirip atmayız. Çünkü susuzluk sorunu hepimizi ilgilendiriyor.

Aralık ayında çok endişeliydik. Bizzat pek çok yazımda ve televizyon programında ciddi bir susuzluk sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu ifade ettim. Neyse ki korktuğumuz olmadı. Ocak ayıyla birlikte geç gelen kış, barajlarımızın nisbeten dolmasını sağladı.

İyi oldu gerçi ancak, şunu çok açık bir şekilde görüyoruz ki her sene biraz daha fazla kuratlık tehlikesi yaşıyoruz. Haydi diyelim ki bu seneyi de atlattık, pekiyi seneye ne olacak?

Susuzluğu gidermenin iki yolu var. Birincisi daha çok su tutacak barajlar inşa etmek. Türkiye olarak çok sayıda baraja sahibiz ve ülkemizdeki baraj kurma potansiyelinin sınırına yakınız. Yani yeni barajlar inşa edebiliriz ve etmkeliyiz de. Ancak çok sayıda yeni baraj inşa edemeyiz. Bu işin sınırına gelmesek de yaklaştık.

Bir diğer yöntem ise su ısrafını engellemek. Tarımda vahşi sulamadan vaz geçebilir, daha az suya ihtiyaç duyan tarıma yönelebiliriz. Ayrıca kentsel su kullanımına da dikkat etmeliyiz. Vatandaş olarak bireysel su kullanımına daha fazla özen göstermeliyiz.

Yılmaz Büyükerşen'in de aralarında bulunduğu CHP'li belediyeler doğru bir adım atmış. Su konusu hepimizi ortak olarak ilgilendiren bir konu. Kendi aramızda kavga etmeden bu konuyu ele almalıyız.

Ne dersiniz başarabilir miyiz? Kendi aramızda didişmeden konuşabilir miyiz? Yoksa susuzluk ihtimali bile bizi bir araya getirmeye yetmez mi? Bu kadar mı kamplaşmış durumdayız?..

Kafayı üşütüyoruz

Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı bilimadamlarından Profesör Gülcan Kalender Güleç, yaşamış olduğumuz salgın sürecinin depresyon ve anksiyete bozukluklarını artırdığını söyledi. Güleç ayrıca post – travmatik stres bozukluğu uyarısında bulundu.

Bu bilimsel tanımlamaları özetleyeyim; kafayı üşütmek üzereyiz...

Herkes salgın hastalığın yapacağı biyolojik zararların endişesini yaşıyor. Ancak bu arada ruh sağlığımızı unutuyoruz. Küçük de olsa, sürekli ölüm ihtimaliyle yaşamak kolay değil. Aslında çevremdeki insanlara baktığım zaman, pek çok kişi virüse yakalanmaktan değil, daha ziyade çevresindekilere bulaştırmaktan endişe ediyor.

Tabii bu arada ne zaman televizyonu açsak birilerinin milleti azarladığını, birbiriyle kavga ettiğini de görüyoruz. Buna bir de bitmek bilmeyen ekonomik krizleri eklediniz mi tamamdır.

Yakında deli gömleklerini çekip çarşı – pazar dolaşırız artık...

Onlar zaten aşılı

Kentimizdeki koronavirüs vakalarının artmasıyla birlikte Valilik yeni bir takım tedbirler aldı. Her zaman olduğu gibi tedbirlerde ekseriyetle 65 yaş üstü vatandaşlarımız yer alıyor.

Salgının başından beri 65 yaş üstündeki vatandaşlarımızın kalbini kırdık. Yaşı ilerlemiş teyzelerimiz ve amcalarımız kendilerini itilmiş ve dışlanmış hissettiler. Şimdi bir şeyler yapıyormuş gibi görünmek için yine 65 yaş üstü vatandaşlarımızı hedef aldık. Salgının ilk günlerinde belki bu tutumun açıklanabilir bir yönü vardı. Ancak şimdi bu vatandaşlarımız aşılandılar ve artık korunuyorlar. Asıl biz 65 yaş altı vatandaşlar kendimize dikkat edelim...