Kalabak suyunun dağıtılmasıyla ilgili bir takım sorunlar var. Yıllarca Yılmaz Büyükerşen'i eleştirmekle görevli olanlar sonunda dişe dokunur bir eleştiri sebebi buldular.
Kalabak suyunun dağıtılmasıyla ilgili bir takım sorunlar var. Yıllarca Yılmaz Büyükerşen'i eleştirmekle görevli olanlar sonunda dişe dokunur bir eleştiri sebebi buldular. Hani çocuk evde saatlerce mahsur kaldıktan sonra sokağa salınır, ne yapacağını şaşırır, arsızlıktan komşunun damına tırmanır ya. Bizim 'Büyükerşen Muhalifleri' de öyleler işte. İnsan tebessüm edip, "Bırak çocuk biraz kurtlarını döksün" diyor. Koşsunlar – zıplasınlar; enerjilerini harcasınlar elbette... Gariplerim bir ara sanat eleştirmenliğine bile soyunmuşlardı. Yılmaz Büyükerşen'den korkulur vallahi. Bir kere güçlü adam vesselam; rakiplerine dilleri bile dönmeden ve ağızlarından tükürükler saçarak "Kitşh ağbicim bir kere o sanat eseri" dedirtmeyi başardı. Sunta gibi yontulmamış adamlara "Estetik objeyi anlamaya yönelik bu çalışma..." diye başlayan janjanlı cümleler kurdurttu. Helal olsun vallahi... Bilindiği gibi Büyükşehir Belediyesi Kalabak su damacanalarını bir müddettir değiştirmemiş. Bu bir hatadır. Çok şükür Anadolu Gazetesisi'nde yazıyorum. Bizim gibi kimseden emir almayan ve kimseye eyvallah borcu olmayan gazeteciler iseniz, rahatlıkla eleştirirsiniz. Allah herkese namuslu olmayı ve böyle geniş konuşmayı nasip etsin... Tabii tarafsız gazeteci olmanın güzel yanı, madalyonun arka yüzünü de gösterebilmeniz. Şimdi 10 puanlık uzman sorusuna gelelim... Diyelim ki bir AK Partili Belediye su damacanalarını bir müddettir değiştirmemiş. Bunu tesbit eden Sağlık Bakanlığı acaba, "Dağıtımınızı durduruyorum" diyerek o kentin halkını cezalandırır mı? Pardon duyamadım; öksürüklere boğuldunuz sanırım. Yakınınızdaki birisine söyleyin de sırtınıza şaplak atsın; öksürükler kesilir belki. Eğer "Evet kardeşim... Evet!.. Sağlık Bakanlığımız kendi belediyesine de aynı muameleyi yapar! Ne zannettin ki?" diyorsanız, bu yazıyı okumanıza gerek yok. Kapatın Anadolu Gazetesini, gidip Akit'inizi okumaya devam edin. Size en çok "Allah şifa versin" derim. Yok vicdanınızda tırnağımın ucu kadar son bir utanç kırıntısı kaldıysa, vereceğiniz cevap farklı olacaktır. Muhtemelen gözlerinizi aşağıya eyip, ve geveleyerek "Haklısınız Kerem Bey" diye mırıldanacaksınız... Siz de biliyorsunuz ki böyle bir durum AK Partili bir belediyenin başına gelseydi, "Size bir ay müddet... Bu sorunu çözün" denirdi. Ki doğrusu da bu olurdu zaten. Sorun yine bir ay içinde yine çözülürdü. Ama vatandaş da mağdur edilmemiş olurdu. Bizim hükûmettekiler belli ki Eskişehir halkını sıkıntıya sokup, Büyükşehir Belediyesi ile karşı karşıya getirip kurnazlık etmişler. Maşallah kafaları çok çalışıyor böyle katakullilere... Dedik ya "Allah herkese böyle geniş konuşmayı nasip etsin" diye. Şimdi Büyükşehir Belediyesi'ni ele alalım. Günde iki paket sigara içip, "Vallahi çok korktum, damacanda çüzük varmış, o kadar endişe ettim ki ellerim tirdedi, ya kanser olursam?" diyen meslektaşlarımızı tenzih ediyorum. Onlar bu âlemin neşe kaynakları. Aslında iyi ki varlar. Kendileri saray rejiminin savunucuları. Ki her sarayın bir şaklabanı olmalı... Soytarılar olacak ki biz de neşemizi bulalım... Öte yandan ciddi olursak, ortada bir yönetmelik varsa bu uyulmak içindir. Muhtemelen yöneticiler, "Üstünde iki tane çizik olsa ne fark eder? Damacana, damacanadır" diyerek masraftan sakınmışlar. Halbuki su parasına 3 kuruş zam yapsalar, yeni damacana masrafını zaten çıkartırlardı. Küçük bir zam vatandaşı üzmez, belediyenin de belli aralıklarla damacanaları değiştirmesine kaynak olurdu. Ayrıca unutulmasın ki bir ara Büyükşehir Belediyesi'nin koridorlarında müfettişler birbiriyle çarpışıyordu. Adamlar "Büyükşehir çay ocağında Türk Kahvesinin yanına iki değil üçer tane fıstıklı lokum konuyormuş" diyebilseler, belediyenize ertesi gün kayyum atayacaklar. Atayacakları kayyumları bile hazır, İzmir'den getirttiler... O zaman Belediye de biraz dikkatli olsun...