Salgın günlerinde ofislerde artık çok daha az duruyoruz. Evlerde bilgisayardan uzaklaşıp kitaplara daha çok yaklaştık. Birkaç gün önce kargo paketiyle bir kitap geldi…
Merak içinde açtım…
Kitap uzun yıllar boyunca Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Nezih Varcan’a aitti…
-Anadolu Üniversitesi’nde bir ömür anılar ve düşünceler…
Kitabı imzalamayıp göndermiş ve bir bölümde de benden bahsetmiş. 1998’de 22 yıl
önce Sakarya Gazetesi’nde bir yazı dizisi yapmıştım. Kent Öyküleri adı altında…
Prof. Dr. İnal Cem Aşkun’un yönlendirmesiyle Eskişehir’de akademisyenler, sanatçılar ve yöneticilerle söyleşiler yapmış, makalelerini yayınlamıştım. Herkes konuşuyordu.
En başka bilim insanları hocalarımız, yöneticiler, bürokratlar, sendikacılar…
Aradan geçen 22 yılda görüyorum ki “
artık kimse konuşmak ve görüş belirtmek istemiyor” Büyük bir sessizlik içindeyiz!
Nezih Varcan, hocamızın kitabını bir solukta okudum…
Her bir anı Eskişehir’in yakın tarihine de ışık tutuyor.
Kimi bölümlerde hayret ve şaşkınlıkla okuduğum bir çok anı var. Nezih hoca, asla yanıt vermediği, sustuğu konularda da bu kitabında bir anlamda yanıt vermeyi tercih etmiş.
Şehir, üniversite ve unuttuğumuz kimi Eskişehirlileri isimlerini anılarını ve belki de saklanan gizli bir tarihi Nezih hocanın kitabında bulabilirsiniz…
Bu kitabı Eskişehir’e, Anadolu Üniversitesi’ne tüm içtenliğiyle ve samimiyetle kaleme alınmış bir armağan olarak görüyor ve değerlendiriyorum…
REKTÖRLÜĞE “ADAY OLMA” ŞANTAJI!
2005 yılında Engin Ataç’ın rektörlük döneminin sona ermesi ile yeni bir rektör seçimi yapılacaktı. Şimdiye kadar rektörlük seçimleri kampüsün dışına pek taşmamıştı. Şehir rektör seçimleriyle pek ilgili değildi!
2005 yılında yapılan rektörlük seçimlerine şehirdeki bir çok kişi siyasiler, gazeteciler “rektörün kim olması gerektiği” yönünde görüş bildiriyor, üniversitenin
önümüzdeki süreçte nasıl olması gerektiğini anlatıyordu…
Nezih Varcan’ın kitabında ilk kez öğrendiğim bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum…
Varcan’ın kendisine gelen şantaj mektubunu kitapta olduğu gibi yer veriyor. Mektup şöyle:
-
Rektörlüğü aday olmadığını açıkla! Sayın hocam adınız rektör adaylığı için geçmektedir. Bizler bundan mutluluk duyarız. Ama önemli bir nokta var. O da sizin bekar iken İstanbul Karaköy’de malum yerde çekilmiş bir fotoğrafınız bize kadar ulaştı. Genelevin girişinin sağ tarafındaki sanırım üçüncü ya da dördüncü ev. Bizler kontrolünü yaptırdık. Eşinize bu bekarlık çapkınlığını söyleyip söylememekte serbestsiniz. Fakat bir öğretim üyesinin asistanlık döneminde bile olsa geneleve gitmesi ve orada öğrencilere yakalanması hoş değil . Ayrıca fotoğraf ile tespit edilmenizde cabası. Eğer inkar ederseniz internette fotoyu yayınlarız. Ayrıca o dönemde sizi gören üç öğrenciniz de şahitlik yapacak. Prof. Dr. Fevzi Sürmeli’ye engel olursanız bunları yaparız. Bu durumu eşinize söylerseniz iyi olur. Bilmesinde yarar var. Saygılarımızla…
Nezih Varcan, mektubun gönderildiği postaneyi falan araştırıyor ama çabası nafile! Sonuç vermiyor…
Varcan, durumu önce eşine daha sonra rektör Engin Ataç’a, rektör yardımcısı Fevzi Sürmeli’ye bildiriyor…
Daha sonra 28 Nisan 2005 tarihinde benzer şekilde bir mektup daha alıyor. Bu mektupta “
Fevzi Sürmeli’ye desteğini açıkla ha!” deniyor. Ve son tehdit mektubu 3 Haziran 2005 tarihinde geliyor.
Nezih Varcan, “adaylığı düşünmemiştim” diyor! Ancak üniversite çevrelerinde Nezih Varcan’ın adaylığı ciddi ciddi konuşulmuştu.
Seçime girse belki de kazanabilirdi. Sonuçta Ailesi ve kendisi Eskişehirliydi! Şehirde de aslında hatırı sayılır bir desteği vardı. Ancak kimse bunu “açıkça dile getirmiyordu”
Varcan aday olmadığı gibi Sürmeli, lehine bir açıklama da yapmıyor. Kitabında bu durumu “adaylığı düşünmemiştim. Gereksiz yere “aday değilim” açıklaması yapacak değildim” diye açıklıyor!
Seçimlere Fevzi Sürmeli tek aday olarak girmiş ve haliyle kazanmıştı!
…/…
O yılları anımsıyorum da, askeriyeden, emniyete, üniversitelerden, siyasete kadar bir çok kişi ile ilgili asılsız ihbarlar, mektuplar yapılıyor.
İnternette haberler yayınlanıyordu. 2020 yılından geriye dönüp baktığımızda bunların niçin yapıldığını çok daha iyi anlıyor ve görüyoruz! Eğer bugün yöneticilerin “liyakatını” sürekli tartışıyorsak, köklerini o dönemlerde aramak gerekir!
SEBAHATTİN GÜNDAY’IN RAKİBİ!
Kitaptan öğreniyorum.
Nezih Varcan’ın babası Veli Varcan, esnaf…
Aile balkan göçmeni…
Babasıyla o dönem belediye başkanı olan Sebahattin Günday’ın yaptığı bir tavla maçını Nezih Varcan’ın dilinden size anlatmak istiyorum…
-Ben üniversite öğrencilik yılları dahil bu yaşıma kadar kahvehaneye gitmediğim gibi kahvede oynayan tavla okey İstanbul gibi oyunları da bir türlü sevememişimdir. Bu yapımın nedenini, duman içindeki ortama ve babamı arada çağırmamı gerektiren tavla oyununa düşkünlüğünü yanlış bulmama bağladım. Babamın tavla düşkünlüğünün ne derece olduğunu “Bu kadarı da olmaz dedirten ilginç bir örnekle vermek isterim. Bahsedeceğim tavla oyunu 1965- 1973 yıllarında Eskişehir belediye başkanlığı yapan Sebahattin Günday ile babam, Eskişehir belediye binası altında yer alan bir berber dükkanının önünde, yine seyircilerin olduğu ortamda yapıyormuş. O zaman evimizde Sakarya Caddesindeymiş.
Ben hatırlamayacak kadar küçükmüşüm. Bahsettiğim belediye binası Köprübaşı’nda son dönemde yapılan yenileme ile Porsuk Oteli olan bugünlerde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Konuk Evi olarak kullanılan yaklaşık doksan yıllık binadır.
Binanın giriş kapısının yanında bulunan dükkanlarda şekerci, milli piyango bayii, gözlükçü ve berberi çoğu kişi hatırlar.
Bahsedeceğim tavla oyununu babam ve arkadaşı yine seyircilerle birlikte bu belediye binası altında berber Vehbi Beyazgül’ün önünde oynarlarken hemen önlerinde sirenlerini acı acı çalan itfaiye aracı geçmiş. İtfaiye İş Bankası yönüne oradan da Sakarya Caddesi’ne doğru giderken babam ve arkadaşları “bir yer yanıyor Allah yardımcıları olsun" demişler.
Kısa bir süre sonra gelen kişiler “Veli abi yanan yer sizin evinizmiş ve söndürülmüş deyince” şu soruyu sormuş: “İnsanca bir zayiat var mı?” “Yok” cevabını alınca “oyun bitsin gider bakarım” cevabını vermiş. Bunu anlatırken hep güler, cana gelmesinde mala gelsin, hemen gitsem de yapacağım acil bir şey yoktu ki derdi.
Gamsızlık konusunda bu kadar olmasa da babama çekmek isterdim. Bu konuda annem babamın tam tersi yaratılıştaydı.
İYİSİ Mİ KİTABI ALIN!
Nezih Varcan’ın kitabının satır aralarında sizlere aktarmak istediğim bir çok bilgi.
Hangi birini yazayım…
Şehrin geçmişini bilmeniz için önemli bulduğum anekdotlar var.
İlk kez okuduklarımı, öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istedim. Merak edenler, Nisan yayınevinden çıkan
“Anadolu Üniversitesi’nde bir ömür anılar düşünceler” kitabını en kısa zamanda okumalarını öneriyorum…