Devrim arabalarının macerasını anlatan filmde beni en çok etkileyen cümle “ Hiçbir başarı cezasız kalmaz” olmuştu. Zira yaşadığımız coğrafyada önemli ve başarılı işler yapanlar hep sıkıntılı süreçlere maruz kalmıştır. Hele ki Eskişehir’de başarılı olmak inanın binlerce düşmanla mücadele etmek demektir.
Kimse kusura bakmasın ama bizim Eskişehir olarak en kötü alışkanlığımız başkalarının başarılarını kabullenip rekabet etmek yerine, başkalarının başarılarını inkâr edip kavga etmek.
İster siyasetçi olun, ister iş adamı, ister müzisyen olun ister gazeteci hiç fark etmiyor bu şehirde. Herkes aradan sıyrılıp gitmek isteyeni alaşağı etmek için seferber oluyor. Sonra ne mi oluyor? Hiç hesapta olmayanlar aradan sıyrılıp potansiyellerinin çok üstünde makamlar ve markalar oluyorlar ve neticesinde zararı en çok Eskişehir çekiyor yine.
Yıllardır birçok insanla bir araya gelir sohbetler ederiz. Her kesimden insanlarla laflarız ama çok nadirdir birisinin aynı uğraşı yapan bir rakibinden övgüyle bahsetmesi. Daha ziyade onun hakkında hiç de bilmediğimiz dedikodular çıkar karşımıza. İğnelemeler, yakışıksız sıfatlama çabaları v.s. v.s. durumun böyle olmadığını hanginiz inkâr edebilir?
Keşke gerçekten değerli olanlara destek olsa bu şehir, keşke yapılan mücadelede yalnız bırakılıp hevesleri kursaklarında kalmasa birilerinin. Keşke ortak markalar yaratma konusunda azıcık becerikli olsak. Keşke başta siyaset zümresi olmak üzere herkes birbirinin yaptığı güzel işlere imza atabilse, marifetler alkışlanıp, iyi işler takdir edilse.
Keşke içimizdekileri dışlamak yerine sahip çıkabilsek. Gençlere fırsat yaratma konusunda sözlerdeki gibi samimi olsak. Ya da destek olmuyoruz madem köstek olmayı bıraksak.
Sadece ismi yeni olduğu için tecrübesiz yaftalarıyla budamasak incecik fidanları.
Kendimize rakip gördüklerimizi saf dışı bırakmak yerine rekabetin keyfini çıkarsak uzun uzun. Keşke bu kadar çok keşke birikmese kalbin not defterlerinde.
Hal böyle olunca bir anakent değil de küçük bir köy ya da mahallede yaşıyormuş gibi hissediyorum bazen kendimi. Bazen de karamsarlık sınırlarımı zorluyor bu davranışlar.
İnsanların çıkarları uğruna yitirdiği objektif bakış açıları ve bu açıları kamufle etmekteki başarıları inanın beni korkutuyor.
Ve korkuların üstesinden gelmekteki en iyi yolun onların üstüne gitmek olduğunu çok iyi biliyorum. Savulun geliyorum …