Geçtiğimiz Cumartesi günü AK Parti hükümetine karşı kurulan ‘Milli Merkez’in kurucularından ve Ankara Temsilcisi olan Tansu Çiller hükümeti döneminde DYP’den Devlet Bakanlığı yapan Ufuk Söylemez, Eskişehir’e ‘Milli Merkez’i anlatmaya gelmişti.
Panel sonunda ES TV ve Anadolu Gazetesi’ni de ziyarete geldiler. Daha doğrusu Anadolu Üniversitesi eski Öğretim Üyesi Milli Merkez Eskişehir Temsilcisi Prof. Dr. Can Ayday, bir gün önce ziyaretimize geldi. Milli Merkez Ankara Temsilcisi Ufuk Söylemez’in, Cumartesi günü Eskişehir’e geleceğini, Milli Merkez’in kurulma amacını Eskişehirlilerle paylaşacağını söyledi. Panelden sonra ES TV’de konuk edip edemeyeceğimizi sordu.
ES TV Genel Yayın Yönetmeni Soner Yüksel’de,’ES TV olarak kapımız herkese açık. Biz Eskişehir’in sesiyiz. Biz halkın televizyonuyuz. Hiçbir görüş, siyasi parti ayrımı yapmadan herkesin sesini de ES TV’den duyurmaya çalışıyoruz. Ufuk Bey’de isterse gelip konuşabilir’ dedi.
Ufuk Söylemez eski bir DYP olduğu için de bu parti içerisinde yıllarca bulunmuş birisi olarak da, Soner Yüksel programı benim yapmamı istedi.
Ufuk Söylemez, Cumartesi günü panelden sonra TV’ye geldi. Kendisiyle 15 dakika sohbet ettik. Can Ayday Hoca, elime ‘Milli Merkez’in ne olduğu, neler yapmak istedikleri, amaçlarının ve kurucularının isimlerinin yer aldığı bir broşür verdi.
Cumartesi gününe kadar ‘Milli Merkez’in kurucularının kimler olduğu konusunda tam bilgi sahibi değildim. Eskişehir eski Milletvekili ve TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un iki veya üç kez gazetelerde ve internette kuruluş amaçları ile ilgili açıklamasını okumuştum. Birde Ufuk Söylemez’in bir TV kanalında konuşurken tesadüfen görmüş ve sonu da olsa dinlemiştim.
BU İSİMLERİN BİR ARADA
OLMALARI BENİ ŞAŞIRTTI
Kurucular Kurulunda kimlerin olduğunu Can Hoca’nın vermiş olduğu broşürü inceledikten sonra öğrendim. Şaşırmadım desem yalan olur. 12 Eylül öncesinde ve sonrasında kurulan hükümetler döneminde DYP ve CHP’lilerin zaman zaman bir birlerinin bir birlerinin gırtlaklarına sarıldıklarını biliyorum. DYP’lilerin İşçi Parti’lilerle ve onun Genel Başkanı Doğu Perincek ile nerede ise kanlı bıçaklı oldukları dönemleri biliyorum. İşçi Parti’li gençlerin DYP Genel Başkanı ve Başbakan olduğu dönemlerde Tansu Çiller’e yaptıkları en ağır eleştiriler hala zihinlerden silindiğini zannetmiyorum.
Yekta Güngör Özden’e DYP’lilerin neler söylediklerini unutmuş değilim.
26 kişilik kadroda tam 10 kişi İşçi Partisi’nde veya organlarında üst düzey noktalarda görev yapmış isimler var. AK Parti iktidarına karşı kurulan Milli Merkez’in kurucularına baktığımda, bu isimler yarın bu hareket parti olursa nasıl bir tüzük yapacaklar doğrusu çok merak ediyorum. Beni şaşırttı doğrusu.
Hele hele İşçi Partisi ve Atatürk’ün kurduğu ve onun mirasına yaşatmaya çalıştıklarını söyleyen CHP’liler ‘Milli Merkez’ parti olursa, partilerinden istifa ederek destek verecekler mi?
Dün DP’nin bir toplantısına katıldım. Toplantıda Cumartesi günü ES TV’de Ufuk Söylemez ile yapmış olduğum programı izleyenler,’bizim çizgilerimiz ile Doğu Perinçek, Yekta Güngör Özden, Çağdaş Zengin, İlker Yücel’in çizgileri bir noktada çekişmesi mümkün değil. Bu nedenle biz o oluşumun içerisinde yer alamayız. Geçmişte bir birlerine nerede ise düşman gözüyle bakanlar bugün nasıl bir arada olacaklar. Doğrusu merak ediyoruz’ dediler.
CHP VE MHP’LİLER DE DESTEK VERMİYOR
Bütün samimiyetimle yazıyorum. Program sonunda ve dün telefon eden CHP ve MHP’li dostlar, bu oluşumun içerisinde kendilerinin yeri olmadığını söylediler.
‘Atatürk Türk milletinin başının tacı ve ona kesinlikle toz kondurtmayız. Atatürk’ün birilerinin Atatürk’ü değil hepimizin başkomutanı. Partilerimiz var. Zaten kendi partilerimiz çatısı altında AK Parti’ye karşı gereken mücadeleyi yapıyoruz. Partilerimiz yukarıda ittifak kararı almasa da biz zaten tabanda ittifak yapıyoruz’ dediler.
Sadece ben değilmişim. Benim gibi çok kişi Milli Merkez çatısı altındaki isimlerin bir arada nasıl hareket edeceklerini, bir birlerinin düşüncelerine nasıl saygı duyacaklarını pek çok kişi de merak ediyormuş.
‘GERÇEKTEN ADAY MISIN?’
Geçtiğimiz hafta içerisinde, kamuoyunda ‘Belediye Başkan adayı’ olarak isimleri geçenlere;’aday mısınız?’ diye sorduğumda; ‘Aday değilim. Ancak Partim benimle seçimi kazanacağına inanarak bana görev verirse de bu görevden kaçmam’ diye cevap verdiklerini yazmıştım.
O yazıda ‘bende adayım!’ demiştim.
Bu yazımı okuyan çok sayıda dost telefon etti.
‘Gerçekten aday mısın?’ diye sordular.
Sanıyorum ‘adayım!’ derken yazının sonundaki ünlem işareti herhalde dikkatlerini çekmemiş.
Ben bir yerlere aday değilim.
Öyle bir girişimim de olmadı.
Sadece gazete köşelerinde isimleri aday diye yazılan kişilerin, adaylıklarını gizleyeceklerine, açık seçik aday olduklarını kamuoyu ile paylaşmaları adına yazdım.
Her insanın gönlünden Milletvekili, Belediye Başkanlığı, Belediye Meclis üyeliği geçer. Ancak kimilerine kısmet olur, kimilerine ise olmaz.
Birileri vasıtasıyla ismini kulaktan kulağa fısıldanmasını ve duyulduktan sonra da sessiz kalacaksın, ama bir taraftan da ‘düşünmüyorum’ diyeceksin.
Bir insan bir yere ya taliptir ya da değildir.
‘Görev verilirse, şehrime hizmet etmek ve borcumu ödemek adına bu görevden kaçmam’ demek bana göre samimiyetsizliktir.
Kimse kimseye istemediği, talip olmadığı bir görevi vermez.