Titrek eller, konuşmaktan çekinen dudaklar, omuzlardaki yıldızlara rağmen kendini güçsüz hisseden adamlar. 8 evin kapısını çaldı yine içi acıyarak. 8 kapıda geçmek bilmeyen saniyelerin feryatlarını kucaklayarak. Kapı açıldı başladı yangın. Aslında araba sokağa girdiği an başladı o ateş yüreklere düşmeye, ürkek adımlar atılırken sardı bacayı. Her şey hazırdı kızılca kıyametin kopmasına, düğümlenen boğazdan çıkan tek kelime yetti zaten o ateşi parlatmaya. Yandı, bitti kül olmadı.
Yanıyor yürek, kanıyor hala.. Ama ülkem sessiz ağlıyor artık anaların dualarında.
Verandaya girdiğimde hüzünlü bir çift göz karşıladı beni, öfkesiyle karışan sessizliğini ısmarladı önce. Sorunca başladı anlatmaya. Soner dedi, bu ne duyarsızlık…
Bazen hani çok şey söylemek ister de susar kalırsınız ya, kaldım önce biraz, duraksadım.
Duyarsızlaştık hocam dedim.. Duyarsızlaştık.
Hakkâri’de bilmem kaçınca kez gerçekleşen saldırı sonrası her şeyi anlattığımı sandığım cümleydi bu. Aslında içine neler sığdırdığımı ben biliyorum ama herkes anladı zannediyorum bazen. İşte öyle bir an yaşadım o verandada. Şinasi Kula ile şehitlerimiz sonrası ilk sohbetimiz değildi. Bazen öfkemize yenik düşüp RTÜK kuralları dışına çıkan sözler de sarf ettiğimiz oldu. Ama en basit ve kısası buydu sanırım.
Konuşamadıklarımı yazarım diye düşündüm. I ıh yine çıkmadı söylemeyi arzu ettiklerim. Kifayetsiz kaldım, yere düşen suratlara bakarken. Hüznümü yerlerden kaldırmak için zorlanmadığımı görünce yalan yok kendime de sövdüm uzun uzun…
Afrika’da insanlara, sokaktaki hayvanlara, nesli tükenen penguenlere kadar duyarlı insanlığımız. Hain kurşunlara karşı duyarsızlaşmış.
Terörü lanetleyen açıklamalar diz boyu. Her parti, STK, oda kendince açıklamalar da bulunuyor. Şimdi birlik zamanı diyor. Bu saldırılar bizi yıkamaz diyor. Kopyala yapıştır cümleler sarf ediyor. Kimse çıkıpta içinde yatırdığı aslanı açık açık söylemiyor.
Kimse çıkıpta hesap soracak gücü kendinde bulamıyor.
Bizim için sonsuz uykuya dalarken birileri biz hiçbir şey olmamışı oynuyoruz. Facebook da, Twitter da, ekran başında gündelik hayatımıza devam ediyoruz.
Hadi çıkalım iki kelam edelim ahali.
Aynı bölgede bu kaçıncı saldırı diyelim. Her imkanımız varken bu nasıl oluyor diyelim. Şerefsize ev hapsi önermek hangi aklı selimin işi, kanla beslenenlerle hangi ortak yolu bulacağız bu bedeli nasıl ödeteceğiz diyelim.
Hani Bedelli Askerlik diyoruz ya…
Asıl bedelli askerlik bu. Fakirliğin, torpilsizliğin, organizasyon bozukluğunun, yanlış siyasetin, kurtla kuzu kardeş olabilir diyenlerin, bir ülkeyi sevmenin bedeli bu.
Öde öde bitmiyor…