Yüreğimden düşen satırların rüzgârına kapıldım bugün. Sonbaharın erken düşen akşamlarına bıraktım kendimi. Küspe kokusuna bile kurban olduğum şehir dedim, Eskişehir’e gülümsedim uzun uzun.
Sanki eskiden daha çok ezberlerdik sokak isimlerini, avucumuzun içi gibi bilirdik her köşesini ve bazı gün Atatürk caddesinden kaç araç geçtiğini sayabilirdik 3 saatte.
Porsuk bulvarına ilk düşen kar bizimdi, ilk ayak izlerini biz bırakırdık bembeyaz düşlerin üzerine ve uzaklardaki müzikholden yayılan müzik sesine kapılmak en güzeliydi kaçamakların.
Kiremit fabrikalarının terk edilmiş kaderine bakarken korkar, Tülomsaş’ın az bilinen sığınaklarını keşfetme arzusuyla maceraya atılırdık. Sandalla geçilen yüksek köprü altlarında güvercin yumurtalarını garipsemez, stadyumun arkasındaki vişne ağaçlarında kirletilen tişörtlerin hesabını tutmazdık.
Hasan Polatkan Bulvarı yoktu henüz, tıp fakültesine en kestirme yol mısır tarlalarına uğrardı ve kanlıkavak piknik yapılacak kadar büyük bir coğrafyaydı.
Alışveriş merkezi dendiğinde aklımıza gelen tek yer Esnaf Sarayı, market dendiğinde Reşadiye sokaktaki toptancılardı.
Lunapark vardı şehrin ortasında, mavi boyalı sandalyeleri olan çay bahçeleri, mısırcılar, köfteciler ve işportacılar her köşede.
Çarşının ortasında suyu pek akmayan bir dere, biraz pis bir koku ama tadına doyulmaz bir kalabalık olurdu, çınarların gölgesinde demlenirdi en doyumsuz sohbetler.
Kalabalıktık ama tanırdı herkes birbirini. Komşular vardı, top oynayan çocuklar, mahalle maçları, okuldan değil de bahçesinden hiç çıkmama arzusu, tek tük inşaatların ince kumuna yüksekten atlama yarışları ve küçük dünyalar vardı.
Mahalle kasabı, bakkalı, berberi, elektrikçisi, çay ocağı, hatta bizim karakolumuz bile vardı. Örnek karakolu.
Bugün eskidikçe büyüyen bir şehre bakarken, her tarafta yığılan inşaatları görünce uzun uzun düşündüm. Çok değil 15,20 sene öncesinde kalan ve yerine apartman dikilmek için yıkılan müstakil evlerle birlikte kaybetmişiz aslında birçok anıyı ve anı. Geliştikçe mi özlüyoruz, eskidikçe mi bilinmez ama bu şehrin bugünü kadar dününü de özlüyor insan zaman zaman. Belki birçoğumuzun bildiği ama aklına getirmediği bazı ayrıntıları hatırlatayım isteyim, belki arkanıza yaslanır birkaç kelam edersiniz geçmişle ve o günlere sakladığınız dostlarla diye.
Ha bir de uzak kalalım istedik bir gün bile olsa seçimden, geçitten, havaalanı ve stadyumdan hatta ve hatta Türk dünyası kültür başkentinden. Kötü mü etmişiz?
(Bize mesaj ve ihbarda bulunmak için, sitenin üst ve alt kısmında bulunan mesaj gönder bölümünü kullanabilirsiniz.
Herhangi bir haber ya da köşeye yorum yapmak için ise haberin altında bulunan mesaj bölümünü doldurmanız yeterli olacaktır)
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...