Eskişehir'deki son ekmek zammı, dar gelirli vatandaşın iyice canını sıktı. Daha önce bir buçuk lira olan ekmek, artık 2 lira. Gerçi aynı anda ekmeğin gramajı da artırıldı. 200 gramlık somunlar 230 grama çıkartıldı. Yani ekmeğin ağırlığında yüzde 15 artış oldu. Ancak ekmeğin fiyatı yüzde 15 değil, yüzde 33 buçuk oranında zamlanmış oldu.
Şimdi bazıları suçu başkasına atmak konusunda pek bir yetenekli. Birileri çıkıp da, "Gaddar fırıncılar, milletin ekmeğine vicdansızca zam yapıyorlar!" diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışacaktır. Hatta "Bolu Belediyesi CHP'ye geçti diye buğday fiyatları arttı" diyenler bile olabilir. Baksanıza "Marmara Denizi CeHaPe'li Ekrem İmamoğlu yüzünden böyle oldu" diyen sivri zekalılardan var memleketimizde. Şaka yapmıyorum; bu modellerden bizim Eskişehir'de bile var...
Ancak bütün bu bahanelerin dışında yalın, herkesin farkında olduğu çırılçıplak bir gerçek var ortada; bir uğursuzluk var başımızda, bir şeyler ters gidiyor bu ülkede.
Ekmek zammı bir gerçeğin yeniden gündeme gelmesine neden oldu; Açlık sorunu...
Türkiye'de fakirlik sorunu artık açlık sorununu doğurdu. Eskiden, "Ekonomimiz çok kötü, geçinemiyoruz" anlamında kullanılan "Açız" sözü, şimdi gerçek anlamında kullanılıyor.
Hani aileden birisi kanser olunca, "Hayır! Olamaz, doktorlar yanılıyordur!" diye reddedenler olur ya, biz de açlık sorunun öyle reddettik. Çöpten çürük soğan toplayanların 8 katlı apartmanı olduğu palavralarıyla bu iş yürümüyor artık. Bir gerçeği kabul etmeliyiz; bu ülkede aç insanlar var.
Nitekim bu sorunu iktidarın ortanca ortağı Devlet Bahçeli de görmüş olacak ki – bakmış iktidardan hayır yok – geçenlerde "Askıda Ekmek" uygulaması başlattı. Ancak ve maalesef bu kampanya unutulmaya yüz tuttu. Ben okurlarımdan rica ediyorum; Allah rızası için askıya bir veya iki – artık gönlünüzden ne koparsa – ekmek bırakın.
Bu büyük millet, tepesine çöreklenen uğursuzluklardan ve felaketlerden elbet bir gün kurtulacaktır. Biz bize yeteriz, yeter ki birlik ve dayanışma içinde olalım. Allah'a şükür kimseye ihtiyacımız yok!..
Cemaatçi cenahın önde gelen ideologlarından biri olan Necip Fazıl Kısakürek, bir gün kumarhânede basılır. Muhabirleri karşısında gören ve ayakta bile duramayan "Üstat" ne der biliyor musunuz? "Ben buraya edebi tetkik yapmaya gelmiştim..."
Ben de geçen Cumartesi akşamı Barlar Sokağı olarak da bilinen Vural Sokak'a 'Edebi tetkiklerde' bulunmak için uğradım. Uzun bir aradan sonra açılan Vural Sokak esnafının nihayet yüzü gülüyordu. Ancak esnafın sorunlarının tamamen bittiğini düşünmeyin. 15 aydır dükkanlarını açamayan Vural Sokak işletmecileri saat 21'de servis yapmayı bırakmak zorunda kalıyorlar. Nitekim bu konuya Lokantacılar Oda Başkanı Bahar Bilen'le birlikte bölgeye giden CHP Milletvekili Jale Nur Süllü de değinmiş.
Aslında esnaf erken kapanma süreleri kadar belirsizlikten de yakınıyor. Ülkemizin genelinde hissedilen bir belirsizlik, bir yönetim boşluğu ve bir sahipsizlik, Vural Sokak esnafını da vuruyor.
Bir genelgeyle dükkanları kapanan ve zerre yardım alamayan esnafın durumuna dikkat çeken Süllü, "Salgın tedbirleri kapsamında kapanan eğlence, yeme içme sektörü ve bu sektöre bağlı tedarik zincirinde binlerce kişi işsiz kaldı. İşletmeciler faturalar, kiralar, vergiler ve biriken borçları ile baş başa bırakıldı. Yeni normalleşme ile başlayan açılma sürecinde yaşanan belirsizlikler uygulamada mağduriyetler yaratmaya devam ediyor" ifadelerinde bulundu.
Maalesef yıllardır devletine fazla fazla vergisini ödeyen işletmelerimiz, tam bir üvey evlat mumamelesi görüyor. Umarız bir an önce yapılan hataları fark eder ve düzeltiriz.
Şehrimize genellikle Doğu ve Güneydoğu illerinden gelen topraksız köylülerimiz, uzun yıllardır mevsimlik tarım işçisi olarak hizmet eder. Ancak alın terleriyle topraklarımızı sulayan bu işçilerimizin de dertleri bir türlü bitmez. Özellikle de tarım işçilerinin çocukları, okullardan uzak kalmak zorunda kalır. Halbuki mevsimlik tarım işçilerimizin çocuklarının, "Makus talihlerini" kırmak için hepimizin çocuklarından daha çok okumaya ihtiyaçları var.
Bu sorunu çözmeye niyetlenen Anadolu Rotary Kulübü, "Göç Kampusü" projesi ile önemli bir adım attı. Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi, Anadolu Üniversitesi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından da desteklenen projede imzası bulunanlara çok teşekkür ederiz. 5 konteynır ile sadece çocukların okul ihtiyacı değil, ailelerin sağlık ihtiyaçları da karşılanabilecek. Yardımcı olanlardan Allah razı olsun.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...