Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir... Çünkü kimin kimi yiyeceğine, "suyun akışı" karar verir.
Bugünler de çekilen sular, kendini her şeyin üstünde görenlerin düştüğü durumu yukarıda yazan sözle çok iyi özetliyor.
Yıllardır kibrinden herkesi hakir görenler anlaşılan o ki, suların çekileceğini hiç hesaba katmamışlar.
Bugünden başlayarak zaman zaman yazılarımda sizlere bazı şeyler aktaracağım bu köşe’de. İsimleri değil yaşananları yazacağım ve neler yapıldığını, nasıl bir düzen kurulduğunu farklı bir dille paylaşmış olacağım.
Sizlerin yapması gereken yazıları okuduktan sonra bahsi geçen kişilerin kimler olduğunu tahmin etmek. Ya da başka bir deyişle bakın bakalım bu hikâyelerin kahramanı kim çıkacak…
Çok değil yakın bir geçmişe dönelim ilk hikâyemizde. Kendini kurumundan aldığı güçle şah zanneden ama kimsenin sevmediği, arkasından konuştuğu ve önüne gelen sataşmayı marifet bilen bir gazeteci, sözüm ona şehir eşrafından birine yardımcı olmak istemiş. Amaç komşu ildeki önemli bir markanın Eskişehir için bayiliğini almakmış. Bizim gazeteci yardım isteyen arkadaşına “hiç merak etme hocam ben hallederim” diyerek başlamış işi oldurmak için çalışmaya. Hatta komşu ilde doğmuş ve Eskişehir’de önemli bir konumda olan bir yöneticiyi de yanına alarak düşmüşler yola. Bu işyerini açmak için malum biraz para gerekiyor, malum gazeteci onu da hallederim demiş. Az değil 400,500 bin TL bir paraya açılıyor bu tür işyerleri, malum gazeteci de hemen tetikçiliğini yaptığı bazı önemli şahısları aramış. Bunlar kim derseniz herkesin tanıdığı bir yerel yönetici, gazeteciyle sık sık görülen ünlü bir iş adamı ve spor dünyasının yakından tanıdığı bir kulüp yöneticisi, gazeteci dostlarını kırmamış ve istediği parayı vermişler. Tabi yardım bahanesi ile başlayan bu çabalar bedavaya olmaz, bunca emeğin karşılığında bizim gazeteci bayilik aldıkları işyerine ortak oluvermiş. Sonra mı? sonra diğer ortakla işleri bozulmuş ve bir koyduğu işyerinden 5 alarak ayrılmış…. Tabi bu konuda kendisine yardımcı olan kişilere hiç vefasızlık yapmamış. Gazetesinde bu kişileri öven haberlere yer verirken, hatalarını hiç yazmamış ve yazdırmamış. Hatta onların rahatsız olduğu kişi ve kurumları çeşitli bahaneler uydurarak yıpratmak için elinden geleni yapmış.
Hikâye burada bitmiyor tabi malum gazetecimizin pek çok macerası var, fırsat buldukça bunları yazmaya devam edeceğiz. Gerçi bu hikâyelerdeki baş aktör kimdir eminim bulmakta zorlanmayacaksınız. Ama eminim yardımcı oyuncular konusundaki tahminleriniz de tutacaktır.
****
Bu arada son günler de yeniden tartışılan “gazetecilik” konusunda bir söz paylaşmak istiyorum.
Nizami diyor ki; “İnsandan insana fark vardır; bir demirden hem nal hem de kılıç yaparlar”
Bu sözün ışığında nal ile kılıç arasındaki farkı herkesin çok iyi ayırdığını düşünerek ekmeğine emek veren herkesi
saygıyla selamlıyorum.