Şehrin birinde bir gazete varmış. Bu gazetenin başında kendi çıkarları için haber yapmayı ve yazı yazmayı şiar edinmiş bir yazı işleri müdürü bulunmaktaymış. Bu gazete geçmiş dönemlerinde çok iyi tirajı ve reklam pastası olduğu için oldukça keyifli, oldukça mutlu günler, aylar geçirir, dört mevsimin tadını çıkarırmış. İnsanlar da eski bir gazete olduğu için ona güvenir, yaptığı haberlere inanırmış.
Oysa o dönemde rakipleri olmadığı için kendi rantları için bu gazetenin belediye başkanlarını tehdit ettiği, reklam vermediği için bazı firmaları kötülediğini hatta bazı suçluları manşet yapmamak için yani onları kamuoyunda deşifre etmemek için para bile aldığı olurmuş. Tabi bu durumu kimse bilmediği için bu güven duygusu sarsılmadan devam etmiş uzunca bir süre.
Hatta bazı siyasetçiler, iş adamları bu gazeteyi ve yazı işleri müdürünü tetikçi olarak kullanıp istediklerini yazdırmaya ve kendilerini popüler yaparken rakiplerini yerden yere vurdurmayı alışkanlık haline getirmişler. Hatta bazı meclis üyeleri seçimlerde bazı listelere girebilmek için gece gündüz bu müdürü yedirir, içirir, gezdirir, gönlünü hoş tutarmışlar.
Bazı iş adamları da kaçırdıkları iş fırsatları için o işi yapan adamlara çamur attırarak, onun güçlenmesini engellemek için, boy boy reklamların yanı sıra, kesenin ağzını sonuna kadar açarmış. Hatta bazı başkanlar bu yazı işleri müdürünü sırf kendisi hakkındaki iddiaları yazmayıp, kendisini övmesi için paraya boğar, kendisiyle ilgili işlerden pay verir, bazı işlere ortak eder, altına araba bile çekermiş..
Gel zaman, git zaman bu gazetenin rakipleri çıkmaya başlamış, yeni olmasına rağmen gayet iyi tiraj yakalayan bu rakipler, kimseyi tehdit etmeden, asılsız haberler yapmadan ve taraf olmadan insanların sempatisini ve beğenisini kazanarak güçlenmeye başlamış.
Haliyle bu gazetenin reklam pastası küçülmüş, tirajı düşmeye başlamış ve artık tekel olmadığı için tehditleri, şantajları tutmamaya yani rant muslukları azalmaya başlamış.
Bu gazetelerden birinin sahibi aynı zamanda girişken bir iş adamı olduğu için iş adamı güçlendikçe kurumun güçlenmesini göze alamayan bu gazete yalnız değilmiş. O adamın güçlenmesini istemeyen iş dünyasındaki rakipleri ve bazı siyasetçiler, hatta diğer yayın kurumlarından rakipleri de bu gazeteyle işbirliği yaparak sözüm ona hem o gazete ve grubunu hem de o iş adamını yok edeceklerini düşünmüşler. Başlamışlar iftira kampanyasına, dedikodu haberlere ve günler geceler boyu yayınlar yapmaya. Tabi bunu yaparken, karşısında güçlü bir basın kurumu, aklı başında insanlar ve kimsenin tetikçisi olmamış, o yüzden başları dik adamlar olduğunu hesaba katmamış. Eline koluna dolaştırdığı bu durum karşısında çaresizlikle artık ne yapsam diye düşünürken, başkaların attıkları suçları asıl kendilerinin işlediğini görmemişler, tabi bu süreç içinde insanların güvenini iyice kaybetmiş, iyice seviyesiz bir hale gelmişler. Onlara destek veren iş adamları desteklerini azaltmaya başladıkça kudurmuşlar, doğru mu yanlış mı demeden her konuda iftiraya başlamışlar. Her kurumun, hatta hakimlerin bile adamları olduğunu iddia ederek, etrafta söylenmeye devam etmektelermiş.
Zamanın birinde yaşanan bu gelişmeler önemli bir sözü hatırlattı bana ..
Eğer dikkat etmezseniz medya mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.
Aman dikkatli olun ….