Ramazan Bayramının gelmesiyle birlikte 4 günlük bir ara verdik. Günümüzde bayram ve tatil kavramları iyice birbirine girdi. Hele ki bu bayramda konu – komşu birbirimizi ziyaret edemedik. Ayrıca 4 günlük arayı fırsat bilip tatile de çıkamadık. Cennet vatanımızın sahillerini gezmek yabancılar için serbestken biz Türkler için yasak çünkü. Biz de bu süreyi "Dinlenme" dönemi olarak geçirdik.
Ancak biz Türkler dinlenirken, dünya dönmeye devam etti elbette. Hem Türkiye'de hem de dünyada önemli gelişmeler yaşandı. Gelin bu gelişmeleri birlikte ele alalım...
Kapanmanın son günlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bayram konuşmasında yaptığı helallik isteme polemiği damgasını vurdu. Türkiye'nin pandemi sürecinde vatandaşına yardım eden ülkeler arasında ilk sıralarda olduğunu iddia eden Erdoğan, "Buna rağmen sıkıntıya düşen insanımız, esnafımız varsa, haklarını helal etmelerini istiyoruz" açıklamalarında bulununca, muhalefet liderleri açtı ağzını yumdu gözünü.
İlk olarak İYİ Parti lideri Meral Akşener "Sayın Erdoğan sen unutmuş olabilirsin ama, siyasetçi milletiyle kürsülerde değil, sandıkta helalleşir. Madem helalleşmek istiyorsun korkma, getir sandığı helalleşelim" ifadelerinde bulundu. Kılıçdaroğlu da boş durmadı ve, "Helalleşelim kesinlikle. Türkiye için erken seçim çağırısı yapıyorum" dedi. Bu arada Ahmet Davutoğlu da iktidara erken seçim çağrısında bulunan liderler arasındaydı. Sadece liderler de değil, Aytun Çıray gibi, Faik Öztrak gibi, Yavuz Ağıralioğlu gibi ve Özgür Özel gibi pek çok muhalif politikacı, aynı anda AK Parti'ye yüklenerek erker seçim çağrısında bulundu.
2020'nin ilk aylarından beri "2021'in sonbaharında erken seçim olacak" diyorum. Gün geçtikçe bu öngörümün gerçekleşme ihtimali artıyor. Elbette yanılma ihtimalimiz hep var. Müneccim değiliz nihayetinde. Genel seçimler 2021'in sonbaharında mı olur, yoksa 2022'nin ilkbaharına mı kalır bilmek çok zor elbette. Ancak bildiğim bir şey var ki, o da 2021'in yaz aylarının çok ama çok sıcak geçeceği...
Elbette benim gibi erken seçim bekleyenlerin yanı sıra, "Erken seçim olmaz; en azından 1 sene içerisinde olmaz" diyenler de var. Bu görüşe sahip olanlar, "Kardeşim ülkede işler mükemmel gidiyor. Erken seçim de nereden çıktı? Aman istikrar bozulmasın" diyemiyor elbette. Zira böyle bir laf ederlerse kendilerine kargaları bile güldüreceklerinin farkındalar. Ülkede işlerin uçuruma yuvarlandığının herkes farkında. "Erken seçim olmaz" diyenlerin de en büyük dayanağı bu uçuruma yuvarlanış işte... Nasıl mı? İzah edeyim...
Bu görüşte olanlar, "Kardeşim iktidarın oyları düştükçe düşüyor. Seçimi kaybedeceklerini bile bile neden erken seçim kararı alacaklarmış ki?" diyorlar.
Aslında yabana atılır bir görüş değil bu. Ancak eksik bir görüş. Türkiye'de yarım yamalak da olsa demokrasi var. Demokrasilerde iktidarın istemediği gelişmeler de olur. Mesela Orta Afrika ülkelerinde olduğu gibi hoşlanmadığınız İstanbul seçimlerini iptal ettirebilirsiniz. Ancak sonuç çok daha kötü olur. Çünkü bu ülkede – Allah'a şükür – demokrasi var. Eğer ki muhalefet sürekli ve bıktıracak bir şekilde erken seçim çağırısında bulunursa, hiçbir iktidar buna dayanamaz. Ayrıca iktidarın ortanca ortağı bile ittifakı bozabilir. Çünkü erken seçim çağrısını reddetmek demek, korkaklık olarak değerlendirilir ki, bu durum iktidara daha çok oy kaybettirir.
Bizim yıllar önce veda ettiğimiz ve daha yıllarca yüzünü göremeyeceğimiz Süper Lig'de şampiyon Beşiktaş oldu. Eskişehir ve Trabzon gibi yerel takımların tutulduğu iller hariç, Beşiktaşlı taraftarlar tüm yurtta kutlamalar yaptı. Ancak bu kutlamaların pandemi tedbirleri çerçevesinde yapılmaması lazımdı. Bazı illerde ve noktalarda polis kutlama yapanlara müdahale etti. Bence yapılması gereken de buydu. Ancak aynı polis İsrail'i protesto eden göstericilere bir şey yapmadı. Demek bu ülkede bazı gösterilerde virüs bulaşıyor, bazılarında bulaşmıyormuş.
Her ne kadar bulaşıcı hastalık ve ekonomik krizin gölgesinde geçirsek de, bayramı millet olarak ağız tadıyla kutladık. Öte yandan Filistinli Müslümanlar bizim kadar şanslı değillerdi. İsrail bombardımanı altında ezilen zavallı Filistinliler yüzlerce kayıp verdi. Belli ki İsrail bu taarruzu bilhassa bayrama denk getirdi. İsrail'in amacı özellikle Şeria bölgesindeki Filistinlileri bunaltıp kaçırmak. Bu amaçla da terörü bir devlet politikası olarak kullanıyor.
Saldırılar Türkiye'de de tepkiyle karşılandı. "Protesto etmenin dışında ne yapıyorlar ki?" diye sorabilirsiniz elbette. Ancak protesto etmek bile bir şeydir. Baksanıza aynı kitleler, Uygur Türklerine karşı yapılan ve çok daha ağır olan Çin mezalimi karşısında sessiz kalıyor.
Yaşanan gelişmelerden biri de, Organize suç şebekesinin liderliğini yappıp, mafya içi hesaplaşmadan dolayı yurt dışına kaçan bir müptezelin açıklamalarıydı. Bu şahsın adını bile anmam; temiz ağzımı kirletir. Ancak aynı şahsın yıllardır AK Parti'nin taraftarlığı yaptığını, kongreler tertip ettiğini, akademisyenlerin kanında banyo yapacağını belirttiğini de unutmayalım. Daha düne kadar bu mafya bozuntusu vatansever taklidi yapıyordu ve iktidar cenahının da önemli destekçilerindendi.
Belli ki hapisten çıkartılan ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na hakaret ve tehditlerde bulunan başka bir mafya bozuntusu bu kişinin yerini almış. Hem giden hem de yerine gelen mafya liderini destekleyenler utansın.
Her neyse...
Şimdi yurt dışına kaçan bu şahısın söyledikleri öyle yenir yutulur şey değil. Normalde bu iddiaların 10'da biri doğru olsa, işin ucu Yüce Divan'a dayanır.
Bir zamanlar aşağılık PKK'lı teröristlerin açıklamalarını ciddiye alıp, Genel Kurmay Başkanımız hakkında soruşturma açan kahraman savcılarımızın konuya bir el atması lazım. Zira soruşturmanın açılmadığı her bir saat, iddiaların daha da ciddiye alınmasına neden oluyor.
Son olarak İçişleri Bakanımızın bu şahıs hakkında bulunduğu "Organize suç lideri" açıklamalarını şaşkınlıkla karşıladım. Biz yıllardır bunu söylüyorduk. Sayın Süleyman Soylu yeni mi fark etmiş?
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...