Bir öğretmen okulunun özveriye dayalı başarı öyküsü ve öğretmen yetiştirme
3. yılda şampiyonluk gelir
Eğitim Fakültesinin antrenörlüğünü, aynı takımda 3 yıl top oynamış ve Fakültenin Bilgisayar Öğretmenliği bölümü mezunlarından Selim Göktürk yapmaya başlamıştır. Alt yapıdan Kurtuluş Spora kadar deneyimi olan Selim Hocanın, mezun olur olmaz takımın antrenörlüğünü yapması hem fakültenin sahip olduğu potansiyelin altını çizilmesi hem de bu ailenin üyelerinin bu işi nasıl önemsediklerinin bir göstergesi olarak ayrıca önemlidir. Selim Hoca Fakülte takımını 4 yıl çalıştıracak ve her sene şampiyonluk kupasını kaldıracaktır. 3. yılda sansasyonel performanslar ortaya koyar takım. Açık öğretim Fakültesini müthiş bir maçın sonunda 3-2 yener. Benzer şekilde Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi maçı, Ferhat’ın son dakikadaki frikik golüyle 1-0 kazanılır. Eğitim Fakültesinden bu atılım bu kadar çabuk beklenmez belki ama Eğitim Fakültesi şampiyon olmayı başarır. İlk yılında 3. olmayı başaran takım, 2. yılında 2. sırada yer almış ve 3. yılda şampiyonluk ipini göğüslemiştir. Hem de 3. Lig takımı kalitesine yakın AÖF’ün olduğu ligde.
Bu takıma, bu potansiyele, bu emeğe sadece Anadolu Üniversitesi bünyesinde mücadele etmek yetmez takımın eskilerinden Sezer, Eskişehir 1. Amatör Lig ekiplerinden Tunaspor’da bir önceki sezon forma giymiştir. Bir kez daha Barış Hocasını ikna etmeyi başaran Sezer’in de ısrarlarıyla Eğitim Fakültesi, aynı zamanda Tunaspor forması altında da mücadele etmeye başlar. Amatör Lig’in zorlukları çok başkadır. Rakipler çok farklı, lig çok sert ve tabii ki hakemler çok yetersizdir.
Tunaspor formasıyla geçirilen yıllarda takımın antrenörlüğünü yine bir Eğitim Fakültesi mezunu A. Çağlar Durna yapar. Disiplini, çalışma azmi, bitmek bilmeyen enerjisiyle takımın ihtiyaç duyduğu itici güçtür Çağlar Hoca. Tunaspor bünyesinde 2 sezon Amatör Lig’de mücadele eder Eğitim Fakültesi ailesi. İlk sezon Tepebaşı Belediyesi ile Süper Amatör Lig’e yükselmek için play- off maçı oynanır. Takım, önce penaltı kaçırır sonra dünyaları kaçırır. O gün sahada olan bütün taraftarlar, gazeteciler olanlara inanamaz. Son dakikalarda takım, art arda 4-5 net pozisyonu kaçırır ve 1-0 yenilerek sezonu kapatır.
Tunaspor ile play-off finali
Takımın Tunaspor olarak mücadele ettiği 2. sezon ise duygusal bir sona sahne olur. Takım bu sefer Baranselspor ile Eskişehirspor Atatürk Stadyumunda play-off maçına çıkar. Maçı Eskişehir’in üst klasman hakemleri Suat Arslanboğa ile İsmail Şencan’ın yönetmesi, maçın ne kadar önemli olduğunu tüm Eskişehir’e ispatlar niteliktedir. Maçın ilk dakikalarında Uğur ile gelen gol ile öne geçmesine rağmen üst üste 3 gol yer. İkinci yarının ortalarında Ferhat’ın muhteşem frikik golü gelir ama devamı gelmez. Takım Süper Amatör Lig’e 2. yılında da çıkamaz. Büyük bir tecrübe elde edilmiştir. Camia, rakibin asla sadece rakipler olmadığını fark eder, Eskişehir hakemliğinin yaşadığı niteliksel problemi iyiden iyiye hissedilir.
Amatör Lig’e 1 yıl ara verir Eğitim Fakültesi camiası ama Anadolu Üniversitesinin kendi ligi içerisindeki mücadele devam eder. 5 yıldan fazla bir süredir üniversite liginin içinde olan ve 2 sezon boyunca da amatör lig deneyimi yaşayan ekip, artık kendi takımlarını kurup Eskişehir Amatör Liginde mücadele etmeye hazır olduklarına karar verir. Bu büyük ailenin kendi takımı kurulacaktır: Eğitimspor. Maddi anlamda hiç azımsanmayacak boyutta da bütçe gerekmektedir. Çözüm bulunur; takımdan mezun olan oyunculardan destek istenecektir. Bir bütçe oluşturulur. Herkes aylık olarak aidatını göndermeye başlar ülkenin her bir tarafından. Devlete atanmış olanlar da özel sektörde çalışanlar da herkes kendilerinden sonra gelen bu öğrenci kardeşlerine destek vermeye gönüllü olmuştur. Bu da bir başka şampiyonluk değil midir? Yeni çağın en çok eleştirilen özelliklerinden aşırı bireyselleşme eğilimine karşı kaldırılan bir kupa… Hazırlıklar tamamlanır ve takım kurulur.
Takım kuruluş amaçlarına dair fikrini aldığım Kemal İrfan Özdemir Hoca’nın sözlerini aynen aktarıyorum:
“Öteden beri akademili kesimin hep eleştirilen yönlerinden biri, kurulmuş olduğu şehir ve o şehrin insanlarından kopuk bir düzlemde yaşıyor olduğuna dairdir. Çok da haksız olmayan bu eleştiriden hareketle, ülkemizin geleceğini şekillendirecek olan bugün Eğitim Fakültesi öğrencisi yarın öğretmen olacak çocuklarımızın Eskişehir halkıyla daha yakından ilişkiler kurmasını, mezun olduğunda çalışma ortamında belki de veliler olarak karşılaşacağı insanları tanımasını, veliler ve öğretmenler arasında görünmez bir perde gibi duran ‘biz-siz’ algısının yıkılmasına ve aynı tarafta olduğumuzun anlaşılmasına hizmet edeceğini umduk. Ayrıca, Eskişehir yerel halkıyla bir etkileşim yaşamadan, ‘Eskişehir’de okudum, Eskişehir’i bilirim’ gibi lafların boş olduğuna inandığımızdan çocuklarımıza gerçekten Eskişehir’i ve buranın güzel insanlarını tanıma şansı vermek istedik. Eskişehir Amatör Futbol camiasına yakışır tavır ve tutumlarımızla, herkese iyi bir rakip olmak hedefiyle yola çıktık.”
Eğitimspor aynı yılda iki defa şampiyon olur
Eğitimspor, faal ve mezun Eğitim Fakültesi öğrencilerinden oluşan takımıyla 2. Amatör’de 2019 yılında mücadele etmeye başlar. Takım ilk sezonunda şampiyon olmayı başarır ve Eğitim Fakültesi camiası, amatör liglerde süren şanssızlık zincirini kırar. Bir üst lig de 2019 yılı içerisinde başlar ve tamamlanır. Dolayısıyla, aynı yıl 2. Amatör lig şampiyonluğunun ardından 1. Amatör Lig’de mücadele başlar. 1. Amatör ligde ilk çıktığı 8 karşılaşmanın tamamını kazanan Eğitimspor, ligi rahat bir şampiyonlukla tamamlar ve 2020 olmadan aynı yıl içinde iki şampiyonluk kupası kaldırmayı başarır. Geçen yılların emeği ve elde edilen tecrübesiyle artık daha iyi bir takım vardır sahada. Topa daha çok sahip olan ve daha pozitif bir futbol oynayan takım, artık Süper Amatör Lig’de mücadele edecektir.
Geride kalan yılların sportif bilançosuna bakıldığında, bu 8 yıllık süreçte Eğitim Fakültesi, Anadolu Üniversitesi bünyesinde lig ve Anadolu Kupası organizasyonları olmak üzere düzenlenen 2 farklı organizasyonda toplam 7 şampiyonluk, 1 ikincilik, 2 üçüncülük elde eder. İlk 2 sezonun ardından her sezon en az 1 şampiyonluk kupası gelmiştir. Uzun zamandır İ.İ.B.F ve AÖF sessizdir…
Ya eğitsel bilanço? Takımda sol bek mevkiinde oynayanlardan biri mezun olunca Şırnak’a atanmıştır İngilizce öğretmeni olarak… Sosyoekonomik ve kültürel altyapı anlamında ülkemizin pek de ideal bir yerinde olmayan atandığı o köyde amatör bir futbol takımı kurulmasını sağlamıştır… Nereden baksanız haftanın 3 günü en az 3’er, 4’er saat 15-20 gencimiz, geleceğimiz, bir araya gelerek spor yapma şansına kavuşmuştur… Baştan Şampiyon başlayan bir öykü… Öğretmen olmak son kertede insana yardımcı olmak, katkı sağlamak, yön göstermek değil midir? Hem fakültenin öğrencisi hem de takımın oyuncusu oldukları yıllarda tüm öğrenciler gibi maddi sorunlar yaşayan gençler arasından mezuniyet sonrası iş hayatına başlayabilenler takımın top, kahvaltı, servis ücreti gibi sorunlarının çözülmesine yardımcı olurken ayda en az iki kere de idmanlara tatlı göndermeyi ihmal etmezler… Doğubeyazıt, Şırnak, Van, Urfa, Muş, Antep, İskenderun, Adana, Batman, Ereğli, Ankara, Konya, Mersin, Eskişehir, İstanbul… kısa keseyim, yurdun tam anlamıyla dört bir yanında yaşayan mezunlar, bugün takımda oynayanları kendilerine kardeş bilip ihtiyaçlarını gidermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Hem de karşılığında hiçbir şey almadan… Zamanın ruhuna inat…
Bir diğeri yine bir köy okulunun bahçesinde sokak hayvanlarına bakıyor… Aralarında her yöreden her kimlikten yurttaşımız var… Akademisyen çocuğu da var inşaat işçisi çocuğu da… Aslında beş benzemezden ibaret de denilebilecek bu aile, Eskişehir’den, Anadolu Üniversitesi’nden, Eğitim Fakültesi’nden ve Eğitimspordan öğrendikleriyle dünyanın daha yaşanılır bir yer olabilmesi için karınca kararınca çalışıyorlar…
Bu arada şu noktada Barış Hoca’nın mesajlarını iletmek zorunda olduğumu düşünerek dediklerini aktarıyorum. Bakın Barış Dinçer ne diyor?
“Böylesi özveriye dayalı bir çabanın desteksiz bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Eğitim fakültesi hocalarının bu öyküye kayıtsız kalmamaları bir anlamda yaptıkları işin bir parçasıdır. Öğretmen yetiştirenlerin, yetiştirilecek öğretmen adaylarının gelişimlerine destek olan hiçbir etkinliğe katılmaktan çekineceklerini sanmıyorum. Düzenli spor yapmanın ruh ve beden sağlığı açısından yararlarını en iyi bilen kişiler, yarın kendi çocuklarının ya da torunlarının öğretmenleri olacak bugünkü öğretmen adaylarının gelişimleri için üzerlerine düşen sorumluluğu yapmak isteyeceklerdir. Eğitimspor’un fakülte bünyesinde ya da güçlü bir sponsorla kurumsallaşması, salgın sonrası başlayacak ligde Demirspor, Odunpazarı Belediye Spor, Osmangazi Üniversitesi gibi kurumsal rakiplere karşı vereceği mücadelede ihtiyaç duydukları desteği sağlayacaktır. Böylelikle, bu öykünün devam etmesine omuz verilebilir.”
Meslektaşım Barış Dinçer şunları da ekledi.
“Her ne kadar İç Anadolu bölgesi amatör futbol takımları Akdeniz, Ege ve Marmara’dakiler kadar şanslı olmasalar da Eskişehir’in amatör spor kulüplerimiz için yapabileceği şeyler olduğuna inanıyorum. 3 üniversitesi, 3 belediyesi, organize sanayi bölgesi, ticaret odası, sanayi odası olan bir şehirde bu ve benzeri hikayelerin desteklenmesinin çocuklarımızın geleceğine dolaylı olarak değil doğrudan katkı sağlayacağını düşünüyorum. Futbol özelinde ve ayrıca genel olarak spor bağlamında şehrimizdeki idman ve maç sahalarının iyileştirilmesi ya da yenilerinin yapılması bu şehrin insanlarının altından kalkamayacağı bir şey değil bence. Amatör spor kulüplerine sponsorluk sözleşmesi çerçevesinde yapılan tüm maddi yardımların yüzde yüzünün vergiden düşülebildiğini hatırlatmak isterim.”
Peki başka söyleyeceklerinde var mı diyorum ekliyor Barış Dinçer…
“Söylediklerim fena halde romantik gelecek biliyorum ama kaybedeceğini bile bile devam eden bir romantiğe yakışır şekilde şunları söylemek isterim. Bugün toplumumuzda beğenmediğimiz, kızdığımız ya da üzüldüğümüz olayların sıklıkla yaşanıyor olması genel olarak iyi öğretmenler tarafından yetiştirilmemiş olmamızdandır. Yarının dünyasında yaşanacak toplumsal sorunların niteliğini ve niceliğini belirleyecek olan bugünün öğretmen adaylarıdır. Bireysel yeterliklerinin farkında, kendilerine benzemeyenleri samimi bir ilgiyle merak eden, onlardan öğrenmeye ve onlarla yaşamaya meyilli, bilimin aydınlattığı yoldan ayrılmayan, tek başına değil bir takım olarak toplumca başarılı olabileceğimize inanan, yaşayan her canlıya saygı duyan, bağımsızlığın vazgeçilmez birincil değerlerden olduğunu savunan, demokrasiyi önceleyen, tanış olursak her işin kolay olacağını içselleştirmiş öğretmenlere emanet etmek istiyorsak geleceğimizi, bugün bu mesleğin adayları için elimizden geleni yapmalıyız.”
* * *
Bir eğitim yönetimi alanı akademisyeni olarak da benimde ekleyeceklerim var…
Öncelikle bir büyük teşekkür! Şöyle ki böylesi bir anlayışın ve takımın gelişmesinde önderlikleri olan Eğitim Fakültesi’nin dünden bugüne dekanları Yüksel Kocadoru, Gül Durmuşoğlu, Coşkun Bayrak ve Ferhan Odabaşı’nın önderlikleri ve destekleri yadsınamaz. Onlara ayrı ayrı teşekkür etmek bir borçtur. Sürece destek veren akademisyenlerinden idari ve genel hizmet işgörenlerinin tümünün yardım ve destekleri unutulmazdır.
Bir futbol takımı öyküsünden alacağımız dersler var!
Türkiye’de öğretmen yetiştirme A’dan Z’ye yeniden yapılandırılmalıdır.
* Eğitim fakültelerinde eğitsel kol çalışmaları ile öğrenci kulüpleri, topluma hizmet uygulamaları farklı kredili dersler olarak ve disiplinli işlenmelidir. Bu tür etkinlikler meslek ahlakı, iş disiplini, etkili çalışma ve verimlilik boyutlarıyla ciddi tutulmalıdır.
* Öğretmen yetiştiren kurum akademik ve idari personel istihdam, yükseltme ve disiplin süreçleri diğer yükseköğretim kurumlarından ayrı tutulmalıdır.
* Eğitim fakülteleri bina, işlik, derslik ve benzeri donanımları öncelikli olarak tamamlanması bir gerekliliktir.
Bu süreci sürekli izleyen bir kişi olarak şunu içtenlikli olarak belirtmeliyim ki Barış Dinçer, Kemal İrfan Özdemir, Sezer Kızılateş ve Selim Göktürk ile birlikte bu güzelim gençler bir efsane doğurmuşlar.
Gelin el ele verelim onlara destek verelim…
Onlara maddi manevi destek olmak bir borçtur.
Başarılar gençler yolunuz açık olsun!
İbrahim Gerede Öğretmenim’den öğrendiğim dizelerle bitirelim
Saklamak değil, paylaşmak olsun özün.
Eleştirmek değil, çözüm bulmak olsun sözün.
Yıkmakta değil, yapmakta olsun gözün
Saldırmak değil, sarılmaktır çözüm…