Uyurgezerlik, nedeni bir türlü açıklanamayan bir uyku bozukluğu hali olarak tanımlanmaktadır.
Bu durumdaki kişiler aslında uyanmak isterlermiş fakat bunu bir türlü başaramazlarmış...
Çünkü derin uykuda oldukları için, uyandırmaya çalışmak da oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabiliyormuş.
Yani bir insanın uyurgezerlik hali istem dışı olarak gerçekleşiyormuş…
Oysa bilme hali, insanın onu yapma isteği sonucunda sağladığı bir kazanımdır.
Böylece bilgi sahibi olmak, bizlerde bir farkındalık ve sorumluluk bilinci meydana getirmektedir.
Elbette bilgisi olmayan bir kişi, bilgi sahibi olmadığı konular hakkında sorumlu tutulamaz.
Bu hem dünyevi konularda hem de dini inançlar konusunda, böyle yorumlanmaktadır.
Ama
bilmenin de bir
sorumluluğu yok mudur? Eğer bu
sorumluluk yerine getirilemiyorsa bu ne anlama gelmektedir?
Elbette vardır… Bu her şeyi bilip ama bilmiyormuş gibi yaparak, sorumluluktan kaçmayı tercih etmek anlamına geliyor.
Edebiyat sanatında
tecahül-ü arif olarak adlandırılarak makbul sayılan bu yönteme, toplumsal argoda “
safa yatmak” denilmektedir.
Biraz daha kibar olsun diye “
bilirgezerlik” olarak tanımlıyorum, ben bu durumu…
Buna
farkındalık eşiğini aşağıya çekme sanatı da diyebilirsiniz…
Yani
uyurgezerlerin uyanmak istemelerinin aksine, her şeyi bilecek kadar uyanık olan
bilirgezerlerin uyuyormuş gibi yapma hali…
Uyurgezerlerin ani şekilde uyandırılması nasıl ki tehlikeli sonuçlar doğurabiliyorsa,
bilirgezerlerin de uyuyormuş gibi yapmaları, kendileri ve toplum için tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir, kanımca…