Görüşler
Beyaz saçlı biri
"Anadolu"nun eski yazarlarından "Adem Eryürük", bir gün köşesinde dert yanmıştı:
"Okunuyor muyum? Okunuyorsam kimler tarafından okunuyorum?"
Ve de gördüğü bir düşü anlatmıştı:
-Bir gözü kördü adamın. Bir bacağı da topaldı. Sağ elindeki bastonla omzuma vurarak, sol elindeki, üzerinde "Ayı kanı" yazan şarap şişesinden büyük bir yudup içip, "Heeeyy evlat, yazılarını okuyorum" dedi:
"Yazmaya devam et..."
Adamla aramızda , şehir mezarlığında geçen bu konuşmaya iki kulağı da duymayan bir sarhoş tanık oldu...
……..
Biz de moral vermeye çalışmıştık Adem'e :
-Sevgili Eryürük...
Hiç merak etme, bilsen de bilmesen de yazdıkların okunur...
Belleklerin bir köşesinde filizlenir. Gün gelir, üretilir, meyveleri çok daha tatlı olur...
Ne güzel düşlemişsin mezarlık örneğini..
"Bu düşün bile yankıları olur!"
Evinin yolu mezarlıktan geçtiği için korkan adama şarkı söyleyerek gitmesini önermişler…
O da gece yarısı mezarlıktan geçerken başlamış:
"Ay akşamdan ışıktır..."
Tüm mezarlıktan topluca yanıt gelmiş:
"Yaylalar, yaylalar'.."
………
Noktayı da şöyle koymuştuk:
"O sarhoş tanık da ben olabilirim.."
Yeter ki..
"Sen güzel yazılarına devam et kardeşim..."
……..
Geçtiğimiz Salı günü Sanayi Odası Başkanlığı’na adaylığını koyan "Nebi Hatipoğlu"da yemekte, "Anadolu’da yazan biri var, yazdıklarını anlamıyorum" demiş...
Tarifimizi de yapmış:
"Beyaz saçlı biri..."
Gördün mü Adem?
"Bizimki okunuyor da ne oluyor!"
Anlaşılmıyor ki!..
ESO Başkanı olursa..
"Ayı kanı çekerek yazarız!..”
Rakı, ağır geliyor demek…
Günün Olayı
Ekonomi durmadan, büyüyormuş. işçinin, memurun ve emeklinin bu duruma cevabını duyar gibiyiz :
"Biz de büyüyoruz ama sadece yaş olarak!"
Gani Yıldız
Günün Biberi
Sinema dünyasının aranan ilçesi "Odunpazarı" olmuş..
Dileriz, filmlerin senaryoları da "Odunpazarı"na yakışır...
Biraz "kavgacı" yani!..
Gerilim
Eğer dünya delikanlı olsaydı..
“Yuvarlık olmazdı!”
Tepebaşı Belediyesi'nden muhtarlara
Tepebaşı Belediyesi, muhtarları gerçekten sevindirecek bir karara imzasını attı...
Meclis'ten geçen karara göre,elektrik, doğalgaz ve su faturasını getiren muhtarlara 200 lira yardım yapılacak ...
Başkan "Ahmet Ataç"ı ve Meclis üyelerini kutluyoruz...
Kimbilir ne makbule geçmiştir...
Hele hele, muhtarları tarihe karıştırmak için çaba gösterilen günlerde...
Duruldu gibi ama dileriz hiç gerçekleşmez...
Mahalledeki fakiri, ihtiyaç sahibini, yalnız yaşayanları sadece muhtarlar bilir...
……
Muhtar denilince hemen ikisi gelir aklımıza...
Birincisi "Nevzat Yıldız..."
Kırmızıtoprak Mahallesi’nin uzun yıllar muhtar¬lığını yaptı...
"Sevmeyeni yoktu" desek yeridir...
-Kırmızıtoprakspor'un da başkanıydı...
Adı bir parka verilmişti..
"Baktık, tabelası yok olmuş!"
İkincisi "İsmail Güçsüz..."
Uluönder Mahallesi'nin yıllarca muhtarlığını yaptı...
Tepebaşı sKolej Spor'un da başkanıydı...
Bu iki unutulmaz muhtar artık aramızda yok...
İkisinin de karşısına hiç aday çıkmamıştı...
Özellikle yaşamını yakından tanıdığımız ve muhtaç insanı kolay kolay boş göndermeyen "Nevzat abi" yaşasaydı, nasıl mutlu olurdu bu karara…
“Yardım mı?”
Ona da ayrı bir “yardım fonu” açılmıştı çünkü…
“Rahmetle anıyoruz…”
Günün Şiiri
Bulutlu havada
Tepemde duran güzel bulut
Kavgacı çocuklara benziyorsun
Bana sataşma sakın
Sataşma ne olursun
Git öteki bulutlara git
Belki birini bulursun
Gökyüzünü bana bırak yalnız
Rüzgarlar senin olsun
Gül gibi geçinmeliyim herkesle
Yeni bir aşka başladığım vakit
İyisi mi ben bu yoldan gideyim
Sen bu yoldan git...
İlhan Demiraslan (Varlık-1951)
Günün Şiiri
Bulutlu havada
Tepemde duran güzel bulut
Kavgacı çocuklara benziyorsun
Bana sataşma sakın
Sataşma ne olursun
Git öteki bulutlara git
Belki birini bulursun
Gökyüzünü bana bırak yalnız
Rüzgarlar senin olsun
Gül gibi geçinmeliyim herkesle
Yeni bir aşka başladığım vakit
İyisi mi ben bu yoldan gideyim
Sen bu yoldan git...
İlhan Demiraslan (Varlık-1951)
Baba kurnazdır ama!
Adam, haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı eline gazetesini alır, dinlenmek ister. Aynı anda oğlu yanına gelir:
"Hani söz yermiştin, sinemaya gidecektik?"
Sözünü unutan baba bir kurnazlık düşünür!
Gazetenin verdiği dünya haritasını küçük parçalara böler ve oğluna döner:
"Eğer bu haritayı tekrar yaparsan, sinemaya gideriz…"
Artık rahattır ve oğlunun bunu başaracağına inanmaz bile!.. Çocuk da gazete parçalarını alıp odasına gider.. On dakika sonra döner :
"Buyur baba, harita önünde..."
Adam şaşırır, "Nasıl becerdin?"
Çocuk, "Çok kolay oldu baba" der:
"Verdiğin parçaların arkasında bir insan fotoğrafı vardı!..”
Şike teklifi
Şike görüşmesinden dönen yöneticiye, teknik direktör sorar:
"Nasıl, iş bitti mi?"
"Sorma kardeşim" der yönetici:
"Parada anlaştık ama gollerde anlaşamadık! Adamlar bir golden fazla yemeyiz diye tutturdu!”
Behçet Necatigil’den...
Bence her şair, şiir hayatı boyunca üç burçtan, "gurbet-hasret ve hikmet" burçlarından
geçiyor.
İlki "gurbet” burcudur...
Şair bir süre gurbeti yaşar, Tam bilincinde değildir. Bu dönemde yazdıklarında, "rastlantı”nın payı büyüktür...
Sonra ikinci döneme "hasret" burcuna gelir. Yazdıklarında ne kadar kendisi, ne oranda
başkaları olduğunu görür... Şikayetleri, tedirginlikleri kişisel biçimlere girer.
O zaman “hikmet” burcuna girer. Hikmet, çapraşıktır ve çok az değildir. Geçmişin büyük şairlerini o zaman anlar…
Cuk
Türkiye AB'nin metresiymiş...
Yok canım..
"İmam nikahı kıymışlardır!”
Kıssa-dan
"Herkesin üç kimliği var:
Gösterdiği kimliği, gerçek kimliği ve sahip olduğunu sandığı kimliği...
Alphonse Karr
Günün Sözü
Güzellik tekildir..
Çirkinlik çoğul..
D'Aurevilly