Meslektaşımız ve ustamız Hakkı Sağlam herkesin merakla beklediği "Yılmaz Hoca tekrar aday olacak mı?" sorusunu, doğrudan doğruya bu sorunun muhatabına sormuş. Yılmaz Büyükerşen ise, "Geleceğin ne olacağı belli olmaz" diye yanıt vermiş.
Eğer ki Yılmaz Büyükerşen'in yerinde ben olsam, ben de böyle cevap verirdim.
Şimdi diyelim ki ben Yılmaz Büyükerşen'im... Ortada üç ihtimal var. Birincisi gerçekten aday olmak istiyorum. İkincisi bir daha aday olmayı aklımın ucuna bile getirmiyorum. Üçüncü ihtimal de aday olup olmamak konusunda kararsızım.
Diyelim ki gerçekten bir kere daha aday olmak istiyorum; işte o zaman, "Kesinlikle aday olacağım" demez, bu suretle de rakiplerimin adımı yıpratmasına olanak vermezdim. Ayrıca siyasette âdettir, herhangi bir makam istenilse bile istenilmiyormuş gibi davranılır.
Gelelim ikinci ihtimale... Diyelim ki bir kere daha aday olmak istemiyorum. Ancak bu durumda da, "Bir dana aday olmak mı? Allah yazdıysa bozsun" demezdim. Çünkü bu durumda da Amerikalıların deyimiyle, "Topal ördek" muamelesi görürdüm. Yani benim talimatlarımı dinlemeyen kişiler ortaya çıkmaya başlardı. Pek çok kişi, "nasıl olsa bir dönem sonra Hoca gidecek" demeye başlardı. Dahası belediyenin içinde, yeni gelecek belediye başkanına göre konum almak isteyen bürokratlar da canımı sıkabilirdi. Özetlemek gerekirse, bir kere adaylığımı koymayacağıma kesin karar vermiş olsam bile, bunun dışarıdan belli olmasını istemezdim.
Son olarak kararsız olduğumu varsayalım. Bu durumda da zaten, "Geleceğin ne olacağı belli olmaz" derdim.
Özetlemek gerekirse ben Büyükerşen'in yerinde olsaydım karşıma geçip, "Aday olacak mısınız Hocam?" diyen gazeteciye, "Geleceğin ne olacağı belli olmaz" derdim. Gerçekten aday olmayı düşünsem de, kesinkes aday olmamayı kafama koysam da aday olup olmamak hususunda kararsız olsam da...
Her şekilde aynı cevabı verirdim.
Diyelim ki ben Büyükerşen değilim ve azılı Büyükerşen düşmanıyım. Bu durumda nasıl tepki verirdim?
Öncelikle kendime gelebilmek için bir sigara yakmaya teşebbüs eder, titreyen ellerimle bir türlü yakamadığım çakmağı da, sigarayı da sinirle duvara fırlatır, "Yine karşımıza çıktı. Bitmiyor çilemiz, bitmiyor derdimiz..." diyerek masaları yumruklardım... Çünkü adım gibi bilirdim ki Yılmaz Büyükerşen bir kere daha karşımıza çıkarsa, ne yapar eder yine seçimi kazanır diye düşünürdüm.
Büyükerşen'in açıklamaları bir dönem sonrası için hesap – kitap yapanları da etkilemiştir. Diyelim ki ben, "Büyükerşen gidince, yerine Ali veya Veli gelir. Ben en iyisi Veli'nin yanında konumlanayım" diye düşünüyorum...
Yani Büyükerşen ve arkadaşlarının belediyeden gitmesini bekleyen bir kişi olduğumu düşünelim. Bu durumda bir önceki örnekte olduğu gibi masaları yumruklayıp, hayatı kendime kahretmezdim elbette. Ancak yine de "Erkek arslan daha uzun süre sürünün başında" diye düşünür, geleceğe ilişkin planlarımı ona göre yapardım.
Salgın hastalık nedeniyle bir süredir faaliyetlerini yürütemeyen ETO TÜYAP fuarı 9 ve 12 Haziran tarihleri arasında kapılarını ziyaretçilere açmaya çalışıyor. Fuar Savunma Sanayinin dev isimlerini bir araya getirecek.
Eskişehir'in savunma sanayi konusunda, özellikle de havacılık ve uzay sanayi konusunda çok önemli bir yerde olduğunu biliyoruz. Ancak JSF projesinden dışlanmamız neticesinde F – 35 uçakları için yedek parça üretme planları yapan kurumlarımız zarar gördü.
Ancak sevinerek görüyoruz ki Eskişehirli savunma sanayi kuruluşları yaralarını kısa süre içerisinde sarmış.
Son zamanlarda İnsansız Hava araçlarımızla pek bir gurur duyuyoruz. Sanırım memyekette düzgün giden başka bir şey olmadığı için bu konuyu sürekli gündeme getiriyoruz. Ancak Güney Kore menşeli K – 2 tankı gibi veya Hürjet gibi projelerin vereceği katma değerin yeri bir başka... Eskişehir olarak gelecekteki bu projelerde yer alabiliriz ve kentimize ciddi katma değerler kazandırabiliriz.
Aslında bu fuarın Eskişehirli ticaret erbabından çok sanayicilere yarayacağı ortada. ETO Başkanı Metin Güler ve EOSB Başkanı Nadir Küpeli'yi tebrik ederiz.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...