Sosyal medya aslında iyi bir iletişim mecrası olmasına rağmen, illegal söylemler ve propagandalar içinde son derece müsait bir zemin.
Kişisel profillerden tutunda, farklı platformlara kadar binlerce akımın, misyonun, fikir ve düşüncenin ev sahipliğini yapanları ortak bir alanda buluşturup, ciddi tartışmalar içine sokabiliyor. İşin ilginç yanı kimileri günlük hayatındaki istikrarını korumak adına dikkatli adımlar atarken, kimileri günlük hayatta dile getiremediklerini deli fişek gibi kullanma özgürlüğü yaşıyor. Bunlara klavye delikanlısı diyende var, maskeli eşkıya diyende.. sonuç olarak bu durumları ciddiye alıp, söylenen sözlere aldırış etmezseniz pek bir etkisi yok, ancak sözü edilen şey ciddiye almanız gereken bir husus ise sinirlenmemek tepkisiz kalmak da bir o kadar zorlaşıyor.
“Özgürlük her fikre buyur gel demek olmamalı”
Düşünce özgürlüğüne karşı değilim ama bazı düşüncelerinde zarar verici boyutlara ulaşmasını özgürlük olarak nitelendiremem. Sosyal medya dediğimiz ortam maalesef bu zarar verici düşünceleri sık sık karşıma çıkardığı için, pek çok kez sağ elime aldığım Mouse’tan çatırtılar geliyor. Kimileri pervasızca Atatürk’e saldırıyor. Olmadık hakaretler, yakıştırmalar, fotomontajla yapılan iğrenç benzetmeler. Kimileri din konularında sınırlarını bir hayli aşıyor. Oruç tutanları, namaz kılanları, başörtüsü takanları öyle sıfatlarla niteliyor ki.. Kimileri de Türkiye topraklarındaki terörün son derece haklı bir kavga olduğunu söyleyerek kayışı kopartıyor.
Gelelim aydınlık meselesine…
Mesele şu ki, popüler ve entelektüel birçok insan gibi aydın rolü yapamayacağım. Karadeniz de yaşananları tasnif edecek ve iyi ki olmuş diyecek değilim elbette, ancak… Ancak yaşananları durduk yere BDP heyetine saldıran bir avuç insan gibi tukaka ilan edenlere de papuç bırakacak değilim. “Aydın olmak, diri diri yakılan sivil insanlar varken, askerimiz her dakika kahpe pusulura düşürülürken, terör ve uzantıları bölge halkına oy verirseniz, ölürsünüz diye tehditler savururken susmak, ses çıkartmamak ve sonrasında Karadeniz de yaşananlara tepki göstermek, bize yakışmıyor, süreci baltalıyor nidaları atmaksa, ben aydın değilim, olamam da arkadaş. Hele içimden geçenleri onlar kadar özgürce yazsam, emin olun çok karanlık çıkar içimden.Tabi sözüm sürecin her iki noktasında da emek harcayan ve her durumda vazifesini ifa eden insanları tenzih ederek, dillenmiş bir söz.. Meclisten içeri söylüyorum ama üzerine alma konusunda herkes özgürdür..
Velhasıl, aslında ülke gündemindeki bu konuyu yazmamın sebebi, son günlerde sosyal medya denilen mecrada, tepkisiz kalamayıp, önce Atatürk, sonra Müslümanlık ve sonra Türkiye savaşı vermemin garipliği…
Çünkü burası Türkiye Cumhuriyeti, kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk ve dini inancımız İslamiyet….Ve bir Türk olarak mücadele verdiğim, karşılıklı atıştığım insanlarında Türk olması… sorarım size bu garip değil mi? Bu ilginç değil mi? Bu yazılmaz mı?
Söylenirde, yazılırda, tepki de gösterilir…
Eğer adı faşistlikse, eğer adı bağnazlıkla kabulümdür… Ne Mutlu Türküm Diyene