Türkiye Spor Yazarları Derneği Bursa Şubesi’nin Genel Kurul toplantısı nedeniyle iki gün Bursa’da idim. Anadolu Gazetesi ile yaygın basının internet sitelerine baktığımda Eskişehirspor Kulübü Başkan adayı Mesut Hoşcan’ın adına Bekir Sıtkı Saraç adındaki bir ismin basın toplantısı yaptığını öğrendim.
Haberin içeriğini bırakın Mesut Hoşcan dururken Bekir Sıtkı Saraç’ın neden böyle bir görevi üstlendiğine anlam veremedim. Mesut Hoşcan sağır ve dilsiz değil. Veya basın toplantısında önündeki metni okuyamayacak cahil de değil.
Mesut Hoşcan’ın kendisi hazırladı ise bu metni o zaman kendisi okumaktan neden imtina etti? Mesut Hoşcan’ın bu metni okumaya cesareti yoksa neden birilerinin eline verilip okutuldu?
Mesut Hoşcan Eskişehirspor Kulübüne başkan adayı olduğunu resmen açıkladı. Başkan adayı dururken şu anda kulüp üyeliğinden başka hiçbir sıfatı olmayan Bekir Sıtkı Saraç’ın basın toplantısı yapması veya yapılan basın toplantısında yazılan metni okuması ne kadar doğru?
‘ÖNCE GÜVEN GURUBU’NUN BAŞKAN
ADAYININ KENDİSİNE GÜVENİ YOK MU?
Gazetelerde haberin girişi şöyle idi:
“Önce Güven grubu son dönemde mevcut Eskişehirspor yönetiminin kontrolünle cereyan eden bir takım hadiseler ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda söz alan Bekir Sıtkı Saraç” diye devam ediyor.
İlk defa böyle bir şey duyuyorum. Başkan adayının katılmadığı, sözde yapılacak olan Eskişehirspor genel kurulunda yönetim kurulu adayı olacak isimler basın toplantısı düzenliyor, basın toplantısına katılan Bekir Sıtkı Saraç’ta sözde söz alıyor ama hazırlanan basın metnini okuyor.
Ben böyle bir şey ne duydum ne de gördüm. Görenler veya bilenler varsa söylesinler de bende öğreneyim!
Bekir Sıtkı Saraç Eskişehirspor’da bir yönetim kurulu krizi yaşandığını, bu krize taraftarında basın da sessiz kaldığını, bu sessizliğin krizi artık bugünkü noktasına getirdiğini söylemiş. Şöyle devam etmiş:
“Şu an mevcut yönetim kurulunda bulunan arkadaşlarımızdan duyduklarımız bizleri hayrete düşürecek kadar kötüdür. Kaldı ki ortada bir yönetim kurulu olduğu da şüphelidir. Eskişehirspor’un Yönetim Kurulu Toplantıları ancak 6-7 kişinin katılımı ile gerçekleştirilebilmektedir. Biz Eskişehirpor’un menfaatlerini düşünerek hareket ediyoruz, mevcut yönetimden bu saygıyı ve duruşu bekliyoruz."
ALPER’İN GİTMESİNİ İSTEMİYORSANIZ
GALATASARAY’IN VERDİĞİ PARAYI VERİN
Bekir Bey’in böyle bir şüphesi vardı da bugüne kadar Eskişehirspor’u çok sevdiği için mi sustu? Neden Dernekler Masasına giderek bu durumu bildirmedi? Olayın araştırılmasını istemedi? Kendisi de yöneticilik yaptı. Kendisinin yönetiminde olduğu günler de kaç kişi ile yönetim kurulu toplantısı yapıyorlardı? Alper Potuk iki sezondan beri İstanbul takımlarına girmeyi kafayı koymuş. Büyük kulüplerin verdiği rakamı Eskişehirspor’un vermesi mümkün değil. Böyle bir gerçek varken Alper Eskişehirspor’da nasıl oynar? Kafasına gitmeyi koymuş. ‘Gitme’ diyorsanız özellikle Galatasaray’ın verdiği rakamı vermelisiniz. Eskişehirspor Kulübü o rakamı Alper’e verebilir mi?
YÖNETİM GİDERAYAK ENKAZ BIRAKMA PEŞİNDEYMİŞ
Bekir Sıtkı Saraç, düne kadar Halil Ünal’la oturup kalktığını unutmuş olacak ki,”gidecekleri de belli olmuştur ve giderayak bir enkaz bırakma peşindedirler" diye hem mevcut yönetime çamur atıyor hem de kongrenin sonucunu bugünden ilan etmiş. Kendisini en iyi tahmin yapan bugünden ileriyi gören bir kişi olduğu için kutluyorum!
Saraç’tan sonra söz alan Av. Adnan Gül, Mevcut yönetimdeki yeni üye kayıtlarında yapılan usulsüzlüklerle ilgili bir açıklama yapmış ve son söz olarak şunu söylemiş:
"Genel Kurul’un iptaline kadar gidebilecek durumların söz konusu olabileceği bu tutumlardan mevcut yönetimin uzaklaşması gerekir”.
Bende diyorum ki? O zaman bugün niye uğraşıyorsunuz. Bırakın Halil Ünal yeniden seçilsin. Sizde yargıya müracaat ederek genel kurulu iptal ettirin. O zaman karşınıza başka bir rakip de çıkamaz. Göbeğinizi kaşıya kaşıya seçim kazanmış olursunuz! Bugün neden telaş yapıyorsunuz?
STADYUMUN ÖNÜNDE AÇLIK GREVİ YAPSINLAR
Dün bir hukukçu arkadaşımın bürosuna ziyarete gittim. Bir konu hakkında görüşünü alacaktım. Büroya gittiğinde üç hukukçunun daha olduğunu gördüm. Bir konu üzerinde hararetli bir tartışma yapıyorlardı.
Konu ‘mevcut stadyum ve yenisi yapıldıktan sonra stadyumun yerinin ne olacağı?’ idi.
Şu görüş daha ağır bastı.
‘Eskişehirliler, sivil toplum kuruluşları tek tek bağırıyor o nedenle sesleri cılız çıkıyor. Daha güçlü çıkması için birlikte olmalılar. Tek tek bağırdıkları için seslerini duyan da olmuyor. Oysaki tüm sivil toplum kuruluşları birlikte hareket etseler seslerini Türkiye, başbakan hatta cumhurbaşkanı duyar’.
Bende katılıyorum.
Ancak Eskişehir’de bunu yapmak çok zor.
Sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmek veya bir araya gelmeleri de zor.
Ben bunu söylerken bir hukukçu arkadaş şu öneride bulundu:
‘Mevcut stadyumun yerinin yeşil alan, kent meydanı kalmasını hepimiz istemiyor muyuz? O zaman sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yönetim kurulu üyeleri Atatürk dış sahada çadırlar kurarak bir günlük sembolik açlık grevi yapsınlar. O zaman bırakın Eskişehir’i tüm Türkiye hatta dünya haberdar olur. Sadece Eskişehir’den değil Türkiye’den başla illerden hatta dış ülkelerden bile destek gelir. İşte o zaman bu stadyumun yerine yıkıldıktan sonra Eskişehir halkı ne istiyor ise o yapılır. Tek tek bağıracak olursak sesimizi Eskişehir halkı bile duymuyor.’
Evet, bu da farklı bir düşünce.
Ama Eskişehir bunu da beceremez.
KISSADAN HİSSE
YALAN YARIŞMASI
Bir zamanlar padişahın biri bir yalan yarışması düzenlenmesini emretti. Ülkenin her yerinden yalan yarışmasına katılanlar; padişahın huzuruna çıkıp inanılması güç, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir yalan söyleyeceklerdi. Padişah kimin yalanının gerçekleşmesinin mümkün olmadığına kanaat getirirse onu bir kese altınla ödüllendirecekti.
Ülkenin en usta yalancıları, en usta dolandırıcıları birer birer padişahın huzuruna çıkıp yalan söylemeye başladılar. İçlerinden biri çıkıp:
- Padişahım ben ta gökyüzüne uzanan bir merdiven kurdum! dedi.
Padişah; "Olabilir. Mümkündür" yanıtını verdi. Bir diğeri gelip:
- Padişahım ben okyanusu geçebilecek bir köprü kurdum! dedi.
Padişah buna da; "Olabilir. Mümkündür" diye karşılık verdi. Daha birçok yalancı gelip sırayla yalanlar söylediler. Ancak padişah hepsine biraz düşünüp olabilir mümkündür yanıtını veriyordu. Ama yarışmaya katılan bir kişi vardı ki; bir tek o farketmişti bu yarışın yalan yarışından ziyade bir akıl yarışı olduğunu... Ve sıra ona geldiğinde öyle bir yalan söyledi ki; padişah, bunun olup olamayacağını düşünme ihtiyacı bile hissetmedi. Bu akıllı adam, yalan yarışmasını şu yalanla kazandı:
- Padişahım sizin merhum muhterem pederinizin, benim merhum muhterem pederime bir kese altın borcu vardı!...