Görüşler
"Anneler Günü”nde de dile getirmiştik...
Ana ile baba olgusu dilimize öyle güzel yerleşmiş ki, mantıkla çözmek mümkün değil!
Daha doğarken "anadili" öğrenerek başlıyoruz...
Alfabenin azizliği "B" sonradan geliyor..
"Anayasa var"
"Babayasa yoki"
Denizin "anası" oluyor..
"İskelenin babası!.."
Her kapıyı..
"Ana"htar açıyor!
………
Peki, "analık" iyi de babalığın hiç mi güzel yanı yok?
Olmaz mı?
"Askerde kıyakçı komutan babadır!"
Ananın altını bile olmaz ama..
"Baha'nın inci'si vardır!"
Romalılar zamanında kölelerin babası "Spartacus" olmuştur...
Fransızların zenginden çalıp fakire dağıtan ünlü' "Pardayan"ı da bizim dilimizde tipik bir "baba" örneğidir…
………
Canımız en küçük bir biçimde yansa, ağzımızdan çıkan ilk sözcük içgüdüyle gelir:
"Yandım anam!”
Ne "Yandım babam" deriz, ne de "Ağlarsa babam ağlar!"
Kendi anamız için bu kadar yanarken, kızdığımız birine düşünmeden sallarız:
"Yay anasını sattığımın!"
Hiç duydunuz mu?
"Babaya sallandığını!"
Tabii, kaideler bozulmaz..
"Babayı alırsın!" bir istisnadır...
………
Anasından kurtulmak için babadan imdat istenir mi?
Ama yakın tarihimizde meydanlarda bağırıyorduk :
"Kurtar bizi baba!"
Bu da dilimize özgü bir olgu mu yoksa?
"Babayı görmeden paçaları sıvadık!.."
Ne olursa olsun..
"Yarın babanızın elini öpün..."
Hadi tatile
Dün gece arka bahçemde zifiri karanlıkta siyahlar giymiş, kar maskeli, el fenerli bir adam gürdüm.. "Ne yapıyorsun kardeş?" diye seslendim..
"Siz yazlığa gitmediniz mi?" diye sordu...
"Hayır" dedim:
Yarın akşam gidiyoruz..
Adam çitin üzerinden atlayıp hızla uzaklaşırken "Tamam” dedi:
"İyi tatiller, tadını çıkarın..."
Ben de "Merak etme" dedim gülümseyerek..
Yahu bu dünyada hala ne kadar nazik ve iyi insanlar var...
Ağlama hanım
Sokrates’i yasalara karşı geldiği iddiasıyla hapishaneye götürüyorlardı. Karısı ağlayarak tepki verdi: "Seni haksız yere götürüyorlar…”
Sokrates, "Ağlama hanım" dedi:
"Haklı yere götürüyor olsalardı daha mı iyiydi?"
Günün Şiiri
Yanlış
Ne varsa gözlerinden bileceğim
Yeşil mi duman duman bebekleri
Uzanır mı bir eski yalnızlığa
Gözlerin boş
Ne varsa ellerin söyleyecek
Duyar mı damar damar dokunduğumu
Taşır mı akşam anılarını avuçlarında
Ellerin soğuk
Ne varsa dudaklarından duyacağım
Titrer mi alaca karanlıkta
Büyür mü öpülesi sarhoşluğunda gecelerin
Dudakların ıslak
Ne varsa sen anlatacaksın
Neden yaşantılar, bu kadar mutsuz
Yalnızlıklar neden bu kadar güzel
Yüreğin yanlış…
M. Alaeddin Asna (Varlık-1968)
Estram’ın kontrolleri
Atatürk Bulvarı’ndan tramvaya bineceğiz...
Kartı bastırıp turnikeden geçtikten sonra bir genç durdurdu....
Karttaki fotoğrafa baktı ve daha sonra teşekkür edip arkadakilere döndü...
İlk kez böyle bir kontrol gördük ve gerçekten memnun olduk...
Serbest kartların bazı kişilerce nasıl istismar edildiğini duymuştuk…
Kontrollerin tramvayların içinde de sürdüğünü gazetemizin, haberinden öğrendik...
Devam etsin…
Çürükler temizlensin...
Günün Olayı
Türkiye’de iktidar tarafından sevilmeyen kişilere vurulan üç tür damga var... Gazeteci, bürokrat, subay gibi kişiler "örgüt üyesi.." Muhalif belediyeler "çete üyesi..", İktidarla ticari ilişkisi olmayanlar "mafya üyesi..."
Haldun Ertem
Günün Biberi
TÜİK’e göre halkın "gelir memnuniyeti" artmış. Halkı bilmeyiz, ama bu anketten sonra Başbakanın "TÜİK'ten memnuniyeti" kesin artmıştır!
Fahrettin Fidan
Gerilim
Çarşaflı, cübbeli bir grup "Bizi günaha sokuyorsun" dediği eşofmanlı genç kızı otobüse bindirmemiş…
Karşı-devrim muhafızları göreve başlamış bulunuyor...
Gülhan Elmas
Günün Balı
Evet, özel yetkili mahkemeler kaldırılsın…
Çünkü, bu mahkemeler KPSS sorularının çalınması, Arınç 'a suikast ve Deniz Feneri gibi davalarda hiçbir işe yaramadı!
Kıssa-dan
İstanbul Valiliği, THY çalışanlarının havaalanında gösteri ve eylem yapmasını yasaklamış.
İyi o zaman
"Çalışanlar havada eylem yapsın!"
Cuk
Çevresi çok geniş biriydi..
"Tabuta zor sığdı!..”
Cumartesi öyküsü
“Devletlüm, ben fakir biriyim!”
Adamın biri uzun ısrarlardan sonra kendini padişahın huzuruna kabul ettirmiş…
"Devletlüm" demiş:
"Aciz kulunuz Hindistan'a gidecek. Lahor şalları, fildişi tarak ve çekmeceler, kaplan postu gibi az görülmüş eşyalara ihtiyacınız varsa, getirmek üzere fermanınızı almaya geldim."
Padişah:
"Peki getir bakalım" demiş.
Adam devam etmiş:
"Devletlüm, ben fakir biriyim. O kadar param yok. Emretseniz de 15 altın verseler..."
Padişah, ona da "peki" demiş ama mabeyincinin cebinden bir defter çıkarıp bir şeyler yazdığını da fark etmiş!
Adamı sepetledikten sonra sormuş:
"Ne defteri o, ne yazdın?"
Mabeyinci ezilip büzülmüş:
"Söylemeyi edepsizlik sayarım efendim" diye sözü kesmek istemiş ama padişah ısrar edince başlamış anlatmaya:
"Efendimiz, bu benim enayi defterim. Tanımadığınız bir adama 15 altın verdiğiniz için ism-i alinizi yazdım."
Padişah hemen atılmış:
"Ya dediklerini getirirse?"
Mabeyinci gülmüş:
" 0 zaman zatı devletlerininkini siler, onun adını yazarım!.."
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...