Öğrencilik dönemimizde Ankara’da rahmetli Vedat Dalokay’ın Gençlik Parkı girişine astırdığı pankart beni hep etkilemiştir. “Atatürkçülük demek Atatürk yolunda ondan daha ileri gitmektir.”
Kuruluş karar alır. Uygulamaya koyar. Belki iyi niyetlidir. Hemen peşin fikirli yargılamalar başlar. Özellikle sosyal medyada… İyi güzel de zamanında bunları yapmamıştı. Şimdi popüler politika uygulayarak prim yapmaya çalışıyor. Size ne kardeşim? Sevginin ölçü belirleyicisi misiniz?
Bunu neden mi yazdım? 10 Kasım Atatürk’ü anma törenleri yüzünden. Bu kutlamayı ilk biz yaptık… Bu yöntemi ilk biz seçtik… Atatürk öyle değil böyle anılır… Bir sahiplenme gayreti almış başını gidiyor. Hala onun ilke ve inkılapları ile değil şekil şartları ile anılması gündemde… Anma konusunda daha önceki dönemlerde pek adı geçmeyen kuruluş, birden bire M. Kemal Atatürk hayranı oluverince yargısız infaz ve değerlendirmeler derhal başlıyor. Aklı neredeydi? Neden daha önce yapmadılar?
Atatürk’ün sevdiği şarkılar, her toplantıda, her kanalda… Kısacık hayatında cepheden cepheye koşan, yüzlerce kitap okuyan, araştıran ve de yazan Atatürk, dinlediği şarkılarla anılmaktansa, fikir ve görüşlerinin özellikle gençlere anlatıldığı paneller ve sempozyumlarda anılsa fena mı olur? Elbette gençlere yönelik hiçbir çalışmanız yoksa, örgütlenemediyseniz, doğru düzgün anlatacak ve yorum yapacak kadrolar da yoksa, boş salon korkusu başlar değil mi? Gelsin o zaman Atatürk’ün sevdiği şarkılar…
Nasıl ki inanç konusunda herkes özgür olmalı. İnancı ve yöntemi kimseyi ilgilendirmez diyorsak, anma konusunda da görüşlerim aynı. Anmaya katılanların özellikle cadde ve sokaklarda sayısının artması, değişik yöntemlerle anılması bence olumlu bir gidiştir. Hele bugünün atmosferi ve yaşam biçimi dayatmaları karşısında…
Sayın Erdoğan kendisi ve partisi ile ilgili olumsuz konuşan ve bazen sert çıkışlarda bulunanlar için derhal dava açma yolunu seçiyor. Saygıyla karşılarım. Kendisi açısından doğru bir yaklaşımdır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yakışıksız bir dil kullanarak, hakaret içeren ifadelerle saldıranlara karşı Sayın Erdoğan ve Bakanlar Kurulu neden savcılığa suç duyurusunda bulunup, konunun akıbetini takip etmez. Kendilerine karşı söylenen ve yazılanlara karşı derhal takip başlatanların, çok hassas davrananların, konu Atatürk olunca neden sessiz kaldıklarını anlamakta zorluk çekiyorum. Ortada kanun var. Savcılar resen harekete geçebilir demek, işin kolayına kaçmaktır. Siz yapılan hakaretleri görüp, göreve davet ediniz de bizler takdir edelim. İşte bu durumda gerçek Atatürk sevgi ve saygısını sorgulama durumunda kalıyorum…
Göstermelik davranışlardan nefret ediyorum. Maskeli balo benzeri anma törenleri içimi acıtıyor. Tek tesellim içlerindeki Atatürk sevgisi ile yapmacıksız davranışlarla, içleri kan ağlayarak, gözlerindeki yaşları akıtan binlerce yurttaşımız…