İktidarın toplumu kucaklayacak yeni bir demokrasi açılımı yapacağına inananlar neye uğradıklarını şaşırdı. Son olarak aile içi şiddete karşı 45 ülkenin ortaklaşa oluşturduğu İstanbul Sözleşmesi'nden ayrıldık. AK Parti iktidarının övünerek söylediği ve sonuna kadar övünmeyi hak ettikleri çağdaş bir uygulamadan geri dönüyoruz.
Şunu hemen belirteyim; kadına yönelik şiddet, yalnızca Türkiye'nin sorunu değil. Rakıyı içip karısını döven adam haberleri Türkiye'ye mahsus değil. Aynı şey Amerika'dan Çin'e kadar bütün dünyada görülüyor. Bu tarz şiddete karşı bazı yaptırımlar uygulamaktan başka da çözüm yok. Ancak mevcut yaptırımların yetmediği de ortada. Bu yüzden yaptırımların dozunu arttırmak gerekiyor.
İşte Avrupa ülkeleri bu konuda deneyimlerini birbirleriyle paylaşarak, ortak bir yol haritası belirledi. Türkiye'nin ev sahipliğinde İstanbul'da bir araya gelen 45 ülke bir sözleşme hazırladı. Amaç kadına veya çocuğa yönelik şiddet konusunda daha sert yaptırımlar uygulamaktı. Hepimiz Türk'üz; annemizin uçan terliğinden kaçma manevralarını biliriz. Ancak burada "Çocuğa yönelik şiddet" derken, çocuğun üzerinde sigara söndürmeyi veya elektrik vermeyi kast ediyoruz. Bu arada belirteyim; ender olarak erkeğe yönelik şiddet vakaları da görülüyor. Elden ayaktan düşen ihtiyar bir babaya – dedeye şiddet uygulanması – maalesef – ender görülen bir şey değil. İstanbul Sözleşmesi bu tarz şiddete karşı sert tedbirler alınmasını istiyordu.
Söz konusu sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ve oy birliğiyle onaylandı. İşte o sözleşmeden bir kişinin, sabah tersinden kalkıp ve öyle uygun görmesiyle birlikte ayrılıyoruz. Hani "Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletin" idi?..
Şimdi "Aslında sözleşme eşcinselliği teşvik ediyor" gibi veya "Biz sözleşmenin İngilizcesini yanlış anlamışız" gibi veya "Fark ettik ki Anayasamıza aykırıymışmış" gibi saçma sapan iddialarla yapılanları haklı çıkartmaya çalışanlar var.
Uzaktan böyle saçmalıklara inanacak kadar saf mı gözüküyoruz size?
Söz konusu karar, "Şöyle ağız tadıyla ve eşşek sudan gelinceye kadar avradımızı da dövemeyecek miyiz?" diyen Atatürk düşmanı tarikatleri sevindirmek için alınmıştır.
Nokta!..
Bilgisayarımda bir program izliyorum... ES TV ekranlarına konuk olan AK Parti'nin kadın Milletvekili Emine Nur Günay, Açıkça programında gündemi değerlendiriyor. Meslektaşlarım Ali Baş ve Meltem Karakaş Kaya'nın sorularını yanıtlayan Günay'a "İstanbul Sözleşmesi" soruluyor.
Takvim yaprakları 9 Şubat 2021'i gösteriyor...
Milletvekili Günay 6.284 sayılı kanunun yetersiz kaldığını, uygulamadaki hataların giderilmesi gerektiğini söylüyor ve açıkça, "İstanbul Sözleşmesi'ni destekliyorum" ifadelerinde bulunuyor. Buyrun programın linkini de vereyim; https://www.youtube.com/watch?v=SiXX_mdNAVA
Sayın Milletvekili İstanbul Sözleşmesine taraf olduğunu, "Çatır çatır" ifade ediyor. Bana inanmayanlar programın 23'üncü dakikasından itibaren Sayın Günay'ın konu hakkında yaptığı açık ve kesin açıklamaları görebilir...
Öte yandan AK Parti'nin çok beğendiğim kadın Milletvekili Emine Nur Günay'ın son gelişmeler karşısında suskun kalmayı tercih ettiğini görüyorum. Keşke suskun kalmasa ve "Ne olacaksa olsun!" diyebilse... Çok merak ediyorum; Emine Nur Günay hâlen İstanbul Sözleşmesini taraf mı, yoksa aradan geçen 1 buçuk ay içerisinde fikirleri değişti mi?
6 -12 Mart tarihlerinde vaka sayısı 100 bin kişide 74,59'a olan Eskişehir’de, vaka sayısı 13-19 Mart tarihleri arasında 100 bin kişide 116,56’ya yükseldi. Çok iyi hatırlıyorum Şubat ayının ortalarında bu rakam 30,99 idi. Yani bir buçuk ayda vaka sayımızı yaklaşık 4 katı artırmışız.
Benzer artışları – maalesef – Türkiye'nin her yerinde görebiliyoruz. Bu vaka sayılarındaki artışı hükûmete bağlamak büyük haksızlık. Toplum olarak hükûmete bir yalvarmadığımız kaldı, "Artık biraz normalleşelim" dedik. Ancak yine toplum olarak kendimizi disipline edemedik. Bu noktadan sonra yasaklar yeniden hayatımıza girebilir. Ve bunun en önemli sorumlusu da yine biz oluruz...
İstanbul sözleşmesinin içeriği nedir? Keşke Onu da yazmış olsa idiniz.