Ana gibi yar

Ana gibi yar

11 Mayıs 2013 09:22
A
a
Sütiş Eskişehir
Görüşler
Ana gibi yar
“Neden yıldızlar bu kadar parlak? Neden ağaçlar, kuşlar bu kadar sevimli? Hepsi ölüp gidecek olduktan sonra bu güzellik niye?"
………..
Asırlar önce ölümün yakınlığını doğaya böyle anlatmış Yunus Emre...
Düşünce güzel, duygu güzel..
Ama bu güzellikleri yaşamak da güzel...
Hele insan olarak doğup, insan gibi yaşayabildikten sonra..
"Ölüm bile güzel..."
………….
Bunları düşlerken, "Dokunsan ağlayacak" derler ya..
"Anamız gelince akla, bir başka olur dünya..."
Sevgisini "Analar Günü" denilen bir güne sığdırmaya çalışanlara kızar, yüreğimize inen gözlerine bakar kalırız...
Kötü yazgılı günlerimizde dünyaya geldiğimize üzülür, günahsız analarımızı yargılarız...
En küçük bir acı ise dilimizi çözüverir:
"Yandım anam!.."
………….
Temelimiz hep analar üzerine kurulmuş...
Neler doğurmuş, neler?
"Ana-Dolu, Ana-Yasa, Ana-Vatan, Ana-Dil, Ana-Yurt..." Şaka da olsa "baba" ile karıştırın:
"Ana-Baba günü" olmaz mı!
Bu güzelliklerin yanında, dilimize karışan ve ana ile başlayan tüm kötü sözlere de lanet olsun!..
"Ana-avratı dolaştıranlar.."
Kendilerinin de bir analarının olduğunu, hiç düşünmezler mi?
Yalnız bireysel değil, toplumsal olarak da bazen babaların, anaların elinde yaşam kavgası verebiliriz... "Kimi baba olur devlet, kimi ana!"
Büyümek istemeyen toplumların kaderidir bu...
Tek umudumuz bir büyük sözdür:
"Ağlamayan çocuğa meme vermezler!"
Ama ne yazık ki, yalancı meme..
"Yalancı demokrasi için daha sağlıklıdır!"
Kendi anamızı da rahmetle anarken, tüm annelerin gününü kutlar, ellerinden öperiz...
"Ana gibi yar olur mu!.."
 
 
Cumartesi Öyküsü
Karanfiller müşteri bekliyor, ama!
 
Sinyor "Ubaldo Ciani", 1532 yılının güzel bir bahar günü Venedik’te gondola bindi...
Rialto köprüsünün ayağından rıhtıma çıktı.
Elindeki bozuk paraları gondolcunun şapkasına attıktan sonra, sıra sıra dizilmiş dükkanların önünde yürümeye başladı...
Tanıdık, tanımadık, gelen geçen sinyora selam veriyordu... Herkes kaygılıydı...
Dile getirilemeyen bir dayanışma ortalığı sarmıştı.
"Ciani", herkese soruyordu:
"Ne haber?"
“Çok kötü..."
Bir esnaf atıldı:
"Sinyor, bakın şu karanfillere bir haftadır müşteri bekliyor, solacaklar..."
Diğerinin derdi daha büyüktü:
"Hindistan'dan gelen bütün baharat günlerden beri durduğu yerde duruyor. Kimse başını çevirip bakmıyor. Bu gidişle dükkanın kapısına kilit vuracağım...
…….
Ciani, çarşıdan koyu bir karamsarlıkla ayrıldı. Gece uykusu kaçtı ve kalkıp defterine şunları yazdı:
- Portekiz'e yeni gelişmeleri izlemek için bir uyanık elçi yollamıştık. Çünkü bu gelişmeler, Türklerle yaptığımız savaşlardan daha önemliydi...
-Elçi dedelerimiz, zamanında bilinmeyen yeni deniz yollarının keşfedildiğini yazıyor. Lizbon, alım-satımda öne geçecek. Baharat ticaretinin kesilmesiyle Venedik'te yaşayan emzikteki bebek ana sütünden olacak...
…….
Ciani, gerçekten haklıydı...
"Kristof Kolomb" ile "Macellan"ın keşifleri dünya dengelerini altüst etmişti...
Venedik devleti Türklerle deniz savaşlarını sürdürüyordu ama, Akdeniz önemini yitirmişti...
Sıradan Venedik uyuyordu..
"Rialto pazarındaki karanfiller de , müşteri beklerken soluyordu…”
 
 
Günün Olayı
Bu günlerde ruhsatsız silah ile yakalanırsanız panik yapmayın!
Sizi yakalayan polise "PKK'lı teröristim, çekiliyorum, barış sürecine zarar vermeyin" diyerek topuklayın!
Akif Kökçe
 
Günün Biberi
Sonuçta...
Hiçbir konuda anlaşamayan dört parti, milletvekillerine avantada uzlaştılar...
Böyle seçmene böyle vekil...
"Geçirdiler..."
Bekir Coşkun
 
 
Gerilim
Ortadoğu kaynıyor, kardeş kardeşi boğazlıyor...
Olan yoksullara oluyor, varsıllara değil!
"Bu kan ateşi beni çok düşündürüyor!.."
Hikmet Çetinkaya
 
Günün Sorusu
Sizce Türkiye'de de giderek otoriterleşen siyasi iktidara meydan okuyan, kıstırılmış medyadan
yakınıp durmak yerine, sosyal medyayı kullanan ve yeni politikalar üreten, genç muhalefetin vakti gelmedi mi?
Can Dürdar
 
Kıssa-dan
Türk siyaset tarihi böyle bir muktedir görmedi. Bu öyle bir "muktedir" ki, bir dediği, diğerini tutmuyor, bugün "ak "dediğine yarın “kara” diyebiliyor!
Uğur Dündar
 
Günün Sözü
Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır.
Walter Scott
 
Günün incisi
Dalga yüzeyde olur...
"Huzur ve sükun istiyorsan, derine dal..."
 
 
Cuk
Yaşam, ders almak içindir… üzülmek için değil…
Ahmed Hulusi
 
 
“Maalesef dökemem doktor!”
Ünlü akıl hastalıkları uzmanı "Mazhar Osman"ın , Neyzen Tevfik'in doktoru olmanın yanında onunla sıkı bir dostluğu da vardı...
Her fırsatta içkinin sağlığı için bir tehlike oluşturduğunu, fazla içmemesini öğütler, ama pek başarılı olamazdı...
Bir gün Neyzen’e, elinde kiloluk bir rakı ve yanında çeşitli mezeler bulunan bir file ile rastlayınca sorar:
"Eskiden yarım içerdin, şimdi kiloluk mu içmeye başladın?"
"Hayır efendim" der Neyzen:
"Yine yarım içiyorum. Bunun yarısı Çallı İbrahim'in, birlikte içeceğiz..."
Mazhar Osman uyarır:
"Öyleyse senin payını dök, Çallı'nınkini birlikte içersiniz!"
"Malesef dökemem" der Neyzen:
"Çünkü, benim payım şişenin altında!"
 
 
Ayran, nasıl milli olur?
"Milli ayran" muhabbetine bir vatandaş şöyle katılmış:
-Uygulanan tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda "milli ineği, milli samanı" kalmamış bir ülkede, ithal samanla beslenen ithal ineklerin sütüyle veya ithal süt tozuyla yapılan ayrana nasıl "milli" denilebilir?
 
Sadece ve sadece uzun bacaklar!..
Adam karısı ile kaldırımda yürürken karşı yönden gelen güzel bir kızla karşılaşmışlar.
Kız geçer geçmez, "Kadınları anlayamıyorum" demiş karısı:
"Gümüş gerdanlık, iki bilezik, telkari küpeler takmış, tırnaklarına Jutex oje sürmüş, kulaklarına Chanel 5 sıkmış..."
Kocası , "Bunların hepsine nasıl dikkat ettin?" diye sorunca da, "Sen bakmadın sanki" yanıtını vermiş. "Yoooo!" demiş adam:
"Sadece uzun bacakları, küçücük poposu ve dolgun göğüsleri vardı. Yüzüğü de yoktu!.."
 
Göz bandı yeter
23 numaradaki hastanın nabzını ne zaman ölçsem çok yüksek çıkıyor. Acaba sakinleştirici bir iğne mi yapsam?" dedi güzel hemşire...
"Hayır" dedi doktor:
"Gerek yok. Nabzını ölçmek için eğildiğinde hastanın gözlerine bir bant tak yeter!"
 
Günün Şiiri
Yorgun adımlar
Yitiklerin yüzü ganıydınsız bir sabah
Bir hiç gibi Tanrısal sunuları
Bu ağırlıksız, bu ölü düzen bu
Büyülü bir sonbahardır daha çok
O deprem yerlerinin yıkımları
Uğultulu bir değişimdir bu süresiz
Boş gözlerle evrene bakmak niye
Uzak çağlardan arta kalmış sonsuz ağıtlar
Kızgın deniz kumlarından bu yana
Kaçak tutkuların
Büyümesiyle çocuk ellerde
Aydınlıklardan süzülen öteye doğru
Ulu mağaralar boyunca ağaçlar görkemli
O şehirde yangın yerleri
Volkan lavları o şehirde
Gözlerimizi kaçırdılar soluksuz ülkelerden
Şimdi yenik düşleri arar gibiyiz bir yerde
 
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi