Fenerbahçe, Sivas, Galatasaray’da rakibimizdi. Şimdi Eskişehirspor da oynuyor.. Adı Servet ve ilk sezonda kaptan oldu, garipsemiyoruz.
Necati Ateş; Hem Antalya hem Galatasaray formasıyla bize rakip oldu, şimdi sevgilimiz.
Boffin, Akaminko, Dede, Diego, Tello, Malecki, Kamara, Nihui, babasının hayrına değil, aldıkları ücret için bu takımda top koşturuyor ve bir gol attığında hepsini hararetle kucaklamaktan büyük keyif alıyoruz değil mi?
Bu takımda bu şehrin çocuğu olan Alper Potuk daha düne kadar Fenerbahçe’ye satılmadı mı?
Para konusunda anlaşsa bugün bize rakip olmayacak mıydı?
Tüm bunların hiç biri garipsenmez, biz taraftar olarak son yıllarda en çok İstanbul takımlarının maçlarını tıka basa doldurur hale gelmişken neyle uğraşıyoruz?
“Altın Ayaklar” ile.
Kim yapmış bu Altın Ayakları?
Tepebaşı Belediyesi…
Hani şu Eskişehirspor’un efsane yapan ve düne kadar vefasızlık yaptığımız adamlar bir kenarda dururken onlara bir halı saha yapıp işletmesini tahsis eden yani bizim mahcupluğumuzu gideren kurum.
Eskişehirspor’un geçmiş dönemlerine çok emek vermiş ve sevgisi birçok taraftarım diyenden daha çok olan Başkanı olan.
Deplasmana birçok kurum nazlanırken seve seve otobüs yollayan kurum aynı zamanda.
Taraftarlarımızın bazıları eylem yapıyor, 65 ruhuna zarar veriliyor diyor. Haklılar diyelim ve bir iki soru soralım onlara
Eskişehir ve Eskişehirspor ruhu birbirinden ayrı mı?
Adamın teki Eskişehir’in namusuna dil uzatmış burayı fuhuş merkezi yapmışken yükselmesi gereken sesler nerede. Bu proje kötü ve zarar verici diyelim, diğer gelişmeler olumlu katkı mı yapıyor bu ruha?
Elbette takıma ve ruha sahip çıkmak çok önemli ama öfkeyle kalkmadan bir düşünmek ve ona göre hareket etmek, sağduyulu yaklaşmak lazım bazı olaylara.
Eskişehir de, bu takım da hepimizin, hiçbir zaman bir kurumun ya da oluşumun olmadığı gibi bundan sonra da hepimizin olmaya devam edecek unutmayalım.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...