ES TV'nin yeni stüdyosunda konuk olan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, önemli açıklamalarda bulundu. Kazım Kurt, URAYSİM Projesinde son 10 senede hükûmetimizin yalnızca iki bina dikebildiğini söylediğinde, zaten ağır bir bombardıman geleceğini hissetmiştik. Nitekim Kurt ESO Başkanının Alpu OSB'yi istemeyenleri 'Vatan Haini' olarak lanse ettiğini ileri sürdü.
Gerçi biz böyle bir sözü Sayın Celalettin Kesikbaş'ın ağzından duymadığımız gibi, imasını bile hissetmedik. Ancak Kazım Kurt'un diğer iddiaları gerçekten bomba etkisi yarattı.
Alpu'ya bir OSB kurulacağını, bunun ilerideki bir termik santralin mazereti olacağını ileri süren Kazım Kurt, delillerini de masaya koymayı ihmal etmedi. Kurt, "İstanbul’da 3 şirket toplamda 1050 dönüm arazi almış, bir Filistinli şirket 300 dönüm arazi almış, Almanya’da et üretimi yapan bir şirket 80 dönüm arazi almış, yine bir kişi 2 bin 500 dönüm arazi almış, Başakşehirli bir futbolcu 80 dönüm başka bir futbolcu 50 dönüm arazi almış, AKP’li bir eski milletvekiline yakın olan bir şirket 3 bin 500 dönüm arazi almış. Bu araziyi alanlar, buranın organize sanayi bölgesi olacağını bilenler" ifadelerinde bulundu.
Şimdi bu iddialar yenir yutulur cinsten değil. Alpu Ovası ülkemizin cennet parçası yerlerinden. Tarımda ve hayvancılıkta müthiş bir potansiyeli var. Sanayi tesislerini gidip dağın başına da kurabilirsiniz. Ancak tarım çok farklı. Alpu gibi bir cennet parçasını rant hırsımıza kurban etmeyelim.
Kimler kimlere vatan haini der bilemiyorum. Son zamanlarda herkes birbirine böyle suçlamalarda bulunuyor zaten.
Ancak vatanı banka cüzdanları olarak görmemek lazım.
"Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, " der Nazım Hikmet ve
"fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın," diye devam eder ve son noktayı koyar,
"Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nazım Hikmet Vatan hainliğine devam ediyor hâla..."
Bize göre toprağına ve suyuna sahip çıkmak vatanseverliktir. Asıl Alpu Ovası'na ihanet etmek vatana ihanet sayılmalı. Herkesin günahı boynuna...
21 yıldır Kadına Yönelik şiddete karşı dayanışma günü olarak kabul edilen 25 Kasım'ı geride bıraktık. Kadına yönelik şiddeti bir geri kalmışlık sorunu olarak ele almamak lazım. İstatistikler gösteriyor ki kadına şiddet uygulayanlarda çok iyi eğitim alan erkekler de var. Yine çok zengin olan, erkeklerin arasından da kadına şiddette bulunanlar var. Elbette eğitim seviyesinin artması çok güzel bir şey. Ancak eğitim seviyesinin artması, kadına yönelik şiddetin azalmasında pek fayda göstermiyor. Bu sorun bütün dünyada görülen bir sorun. Sanırım biz erkeklerin daha saldırgan bir cinsiyet olmamızdan kaynaklanıyor. Kanımızda bulunan daha çok testosteron bizi vahşi hayvanları avlarken avantajlı kılmıştı. Ancak aynı saldırganlık dürtüsünün de çağdaş yaşamda kontrol altına alınması gerekiyor. Bunun yolu da eğitim değil, cezalardır. Kadına yönelik şiddette caydırıcı ve ibret oluşturucu cezalar olmazsa olmaz. Boşuna kürek çekmiş oluruz.
Bülent Arınç'ın istifa etmesinin AK Parti açısından hem iyi hem de kötü yanı olduğunu düşünüyorum. Kimse Bülent Arınç'ı 'sıradan' bir politikacı olarak görme hatasına düşmesin. Başbakan Yardımcılığı ve TBMM Başkanlığı yapan Arınç, AK Parti'nin ağır toplarındandı. Tabii bir zamanların AK Parti'sinden bahsediyorum, o çok sesli olan AK Parti...
Sayın Arınç'ın son çıkışı, alenen yeni bir açılım sürecini işaret ediyordu. İstifa etmek zorunda kalması hükûmetimizin bu yola sapmayacağını gösteriyor. An azından bir müddet. Açıkça ortaya çıktı ki MHP böyle ikinci açılım sürecine izin vermiyor. Ülkemiz için hayırlısı oldu. MHP'lilerin hakkını teslim edelim. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu en son şey yeni bir açılım süreciydi. İhtimali bile tüylerimizi diken diken ediyordu.
Gelelim Arınç'ın istifa etmesinin kötü yanına.
Bugün AK Parti'yi AK Parti yapan herkes bir köşeye itildi. Geriye bir tek Erdoğan kaldı. Sayın Erdoğan daha önce binlerce padişahın başına gelen sorunla karşı karşıya. O da sarayının çok büyümesi. Bir ülkede saray duvarları yükselirse, içerideki Sultan, dışarıdaki halkın gerçeklerinden uzaklaşır.
Sayın Arınç, Recep Tayyip Erdoğan'a adıyla hitap edebilen ve duymak istemediği gerçekleri de söyleyebilen az sayıdaki kişiden biriydi. Açılım sürecinden ben de hiç hoşlanmadım. Hatta ihtimalinden bile tiksindim. Ancak aykırı fikirlere tahammül edemezsek, geriye sadece sarayın soytarıları kalır.
Seyitgazi Halk Eğitim Müdürü Altan Özkan, tedavi gördüğü şehir Hastanesinde son nefesini verdi. Allah rahmetini esirgemesin ve sevenlerine sabır versin. Rahmetli Özkan'ın korona tedavisi gördüğünü ve hayatını da bu salgından dolayı kaybettiğini hatırlatalım. Hani bazıları, "İlaç şirketlerinin palavrası bunlar. Hastalık iki hupşurukla geçiyormuş. Basit bir nezle işte..." diyor ya; işte onların kulaklarını çınlatalım. Tam da 24 Kasım Öğretmenler Gününde aramızdan ayrılan Altan Özkan'ı kişisel olarak tanımazdık. Ancak son derece özverili bir eğitimci olduğu kulağımıza gelmişti. Hayatının en verimli döneminde aramızdan ayrıldı. Lütfen sizler de bu hastalığı ciddiye alın artık...
Rant eleştirilerini beyenmeyen arkadaşlar kaç dönüm kapattı merak ediyorum. Öyleyse helal olsun, haklılar, yabancıya da gitmemilş olur bir kısmı.
KAZIM KURT GÜNDEME GETİRMESE BÜTÜN ESKİŞEHİR UYKUDAYMIŞ.CUMHUR İTTİFAKI BİLEŞENLERİ BARLAR SOKAĞI TANTANASIYLA UĞRAŞIRKEN TAVŞANA KAÇ TAZIYA TUT DEMİŞLER.ALPU OVASI İSTANBUL ZENGİNLERİNE PEŞKEŞ ÇEKİLMİŞ.
Aylardır yaygara koparan KESİKBAŞ şimdi çıksın açıklasın öğrenelim çok önceden Alpu Ovası rantının paylaşılıp paylaşılmadığını? Biraz daha bar pavyon provakasyonu köpürtülebilseydi bu meselenin üstü örtülecekti demekki. Bu da bizim Kanal İstanbul’umuz oldu.
AKP lilerden MHP lilerden Sendikacılardan,imza kampanyası bekliyoruz.Alpuda toplanıp pankartları açsınlar.Alpuya Barlar sokağı istemiyoruz diye.