Alevi değilim ama Alevilere karşı ezelden beri ekstra bir sevgi ve güven duyarım. Gerek çocukluğumdan beri etrafımda olan arkadaşlarımdan, gerek askerlik yaptığım bölgenin alevi vatandaşların yoğun olduğu bir bölgede olması ve kurduğumuz ilişkiler, gerekse ezelden beri toplumsal yaşam içinde kendilerini, örf ve adetlerini koruyarak yaşamlarını sürdürmeleri bende farklı bir saygı uyandırır.
Benim bugüne kadar bildiğim ve tanıdığım aleviler güler yüzlü, misafir seven, farklı düşüncelere saygılı, sözünün eri insanlar. Herhangi bir kavgayı hep yatıştıran, sakinleştiren ve barış ortamını seven bir ortak profilleri var.
Ancak son günlerde Malatya’da yaşanan olay sonrası yaşanan gelişmeler ve son olarak Başbakan’ın bir cem evine “ucube” gibi bir benzetmede bulunması, herkesi fazlasıyla üzmüş.
Açıkçası çok talihsiz bir benzetme olmuş. Bırakın Cem evini bir kilise, sinagog bile olsa bir insanın buna bir kötü yorumda bulunması talihsizliktir. İnançlar ve ibadethaneler kutsal ve özgür adreslerdir ve öyle olmalıdır. Bu tür yorumlar insanları ayrıştırır, kutuplaştırır ve bir zaman sonra toplumdaki bazı dengeleri bozar hale gelir. O yüzden bin düşünüp, bir konuşmalı.
Zaten her gün şehit haberlerinin geldiği bir dönem içersinde hele ki Malatya’da asla tasvip edilmeyecek bir saldırı gerçekleşmiş ve ona tepkiler dinmemişken, bu tür benzetmelerin yaratacağı tepki her zamankinden daha fazla olur. Yani zaman olarak da çok doğru bir zaman değil.
Eskişehir Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür ve Dayanışma Vakfını kuran ve yıllardır başarıyla yöneten İrfan Çetinkaya’yı ziyaret ettik geçtiğimiz günlerde, biraz da onunla konuştuk bu konuları. O da temsil ettiği binlerce alevi vatandaş gibi oldukça üzgün ama en önemli ve doğru mesajı net bir şekilde veriyor. “Aleviler provokasyonlara karşı dirençlidir diyor”. Biliyoruz ki her şehirde olduğu gibi ya da her zümrede olduğu gibi Eskişehir’de de bu tür olayları provoke edecek ve ortaya çıkacak kavga ortamından faydalanacak kişiler muhakkak vardır. Ama Çetinkaya ve öncülüğünü yaptığı alevi vatandaşlar buna fırsat vermemeye kararlı ve bugüne kadar başarılıda oldular.
Bu konuda herkese özellikle kamuoyu nezdinde yönlendirici olan bizlere de görevler düşüyor. Alevilerden bahsederken “onlar” diye bir ayrıştırma cümlesi kullanmak bile yanlış aslında. Bizler dememiz lazım. Hepimiz aynı yaradana inanıyor ve Müslüman bir ülkede aynı ezan sesiyle, bugüne kadar en ufak bir sıkıntı meydana gelmeden gayet barışçıl ve paylaşımcı olarak yaşayıp gidiyoruz. Bundan sonra da böyle olması için kendi içimizde bizi bölmek isteyenlere daha sıkı sarılarak cevap verelim.