Aklımız yeni başımıza gelmiş

Uzun süredir salgın hastalığa yakalananların ciddi bir kısmı aramızda dolaşıyordu. Elbette ki hastalığa yakalanan ve belirti göstemeyen veya çok hafif belirtiler gösterenleri hastanelerde izole edemezdik. Böyle bir yükü dünyanın hiçbir sağlık sistemi kaldıramaz çünkü. Yani hastaların çoğunun evlerine gönderilmesi ve orada karantinaya alınması en doğrusuydu. Ancak karantinada olması gereken herkesin toplumsal bilinç içinde hareket ettiğini söylemek güç. Pek çok hasta, hasta olduğunu bile bile topluma karıştı, AVM'ye gitti veya lokantaya gidip sipariş verdi. Bu sorumsuzların hastalığın yayılmasında ciddi bir payı olduğu gerçek.

Ancak şimdi İçişleri Bakanlığı'nın bir genelgesi işleri değiştirecegek gibi gözüküyor. Buna göre vatandaşların HES kodu almadan devlet dairelerine girme hakkı bulunmayacak. Ayrıca toplu taşıma araçlarına da HES yani Hayat Eve Sığar kodu almadan binilmeyecek. HES kodu almak ise hiç de zor bir şey değil; SMS veya e – devlet sistemine girerek HES kodu alınabiliyor.

Basit ama faydaları büyük bir önlem. İyi ama bu önlem şimdiye kadar neden uygulanmadı? Neden bizi yönetenlerin aklına böyle bir şey gelmedi? Şimdiye kadar hastalığın bu kadar yaygınlaşması niçin engellenemedi. Hani sıklıkla vatandaşı maske – mesafe – hijyen kurallarına uymadığı için eleştiriyoruz. Ancak hükûmetimiz suçu vatandaşa yükleyip, kendi sorumluluklarından kaçamaz. Birilerinin Mart ayından beri geçen 7 ay içerisinde böyle basit bir önlemin neden alınmadığının hesabını vermesi gerekiyor.

Erdoğan sahalara indi

19 yıllık AK Parti tarihinde ilk defa anketler yüzde 30'ların dibini göstermeye başladı. Şimdi bazıları "Anket şirketleri de ne oluyormuş? Bunlar illumunati üyesi. Osmanlı yeniden kuruluyormuş ya; işte o yüzden CeHaPe'ye destek veren uzaylılar, Haçlı şovalyeleriyle birleşerek ve Çin Gomünis Partisi ile İYİP zihniyetini de arkasına alarak..." gibi açıklamalar yapabilir. Her yoruma saygımız var elbette. Ancak şimdiye kadar aynı anket şirketleri AK Parti'nin kazanacağı seçimlerin tamamını bildi ve oy oranlarını tahmin ettiyse, anket neticelerini yabana atmamak gerekir.

Muhtemelen Sayın Erdoğan da aynı fikirde olacak ki, yeniden sahalara indi. Partisinin ilçe ve İl Kongreleri bütün hızıyla ilerliyor. Akabinde de büyük Kurultay gerçekleşecek. Erdoğan büyük ihtimalle teşkilatların fotoğrafını çekecek ve olası bir erken seçimde partisinin şansını masaya yatıracaktır.

Her zaman söylerim; kışın seçim olmaz. Ancak ilkbahar aylarıyla birlikte Türkiye hiç olmadığı kadar erken seçim meselesini konuşacak...

Şampiyon Eskişehir

Muğla'da düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Kupası Milli Takım seçmelerinde Eskişehirli iki sporcumuz göğsümüzü kabarttı. Büyük erkeklerde Türkiye Şampiyonu olan Mehmet Ali Duman ve Bayanlarda gümüş madalya alan Sara Derakthi'yi tebrik ederiz. Elbette bu başarının gerçekleşmesinde arslan payı olan Büyükşehir Belediyesi'ni de unutmayalım. Kurtuluş Savaşı'nda yabancı gazetecilerin "Eskişehir Çölü" diye bahsettikleri bölgenin yemyeşil olduğunu, su sporları yapıldığını görünce, insanın Cumhuriyet'e olan sevgi ve hayranlığı bir kere daha artıyor. Cumhuriyet'e yakışan Büyükşehir Belediyesi yetkililerini, bir de bu açıdan tebrik etmek gerekiyor sanırım.

Sazak da yakalandı

Milletvekili Metin Nurullah Sazak'ın da kovid – 19'a yakalandığını üzülerek öğrendik. Hepinizin fark ettiği gibi hastalık son zamanlarda iyice yayıldı. Neyse ki hastalığın ölüm oranı Türkiye'de yüzde 2,4 seviyelerinde. Yani hastalığı hafif belirtilerle atlatanların sayısı çok. MHP'li Sazak'ın da bu grupta olduğunu öğrendik. Sayın Sazak'ı yakından tanıyanlar öyle bir hastalığa papuç bırakmayacak bir kişi olduğunu bilir. Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletelim. Yine de siz siz olun ve hastalığı ciddiye alın. Maske – mesafe ve hijyen kurallarına sonuna kadar uyun.

Al onu vur öbürüne

Bu satırları yazarken Amerikan seçimleri son hızıyla ilerliyordu. Amerika'da kimin seçileceğini merak etmek doğal bir şey elbette. Dünyanın mühim bir ülkesinde seçim oluyorsa, meraklıları da takip eder. Ancak aynı seçimlerin Türkiye'nin kaderini belirleyeceğine inananların aklını peynir – ekmekle yemiş olması lazım. Bizim havuz medyasında Rasim Ozan gibi veya Metin Özkan gibi AK – Gazeteciler televizyonlara çıkıp, Cumhuriyetçilerin mi yoksa Demokratların mı kazananmasının iyi olduğunu tartışır, işi bir şekilde 'hain' muhalefete bağlamayı da ihmal etmezler. 1989 George Bush – Michael Dukakis seçimlerinden beri Amerikan seçimlerini yakından takip etmişimdir. Size şunu söyleyebilirim, "Al Cumhuriyetçileri, vur Demokratlara..." Türkiye için hiç bir şey değişmez. Rahat olun...