Görüşler
"Sung"da yaşayan bir maymun bakıcısı, ülkede başgösteren kıtlık ya da felaketten dolayı, bakımını üstlendiği maymunların yiyeceğini azaltmak zorunda kalır...
Maymunları toplayıp gerçeği anlatır.
Çözüm yolunu da açıklar:
"Bundan sonra sabahları üç, akşamları beş fındık yiyeceksiniz...”
Tüm maymunlar isyan eder!
Bakıcı da..
"Peki o zaman" der:
"Sabahları dört, akşamları üç fındık, var mısınız?”
Bu kararı duyan tüm maymunlar havaya fırlar:
"Hurraaaaal.."
…….
AKP iktidarının "vergi barışı" sloganı ile çıktığı günleri anımsayın...
Bir anlamda, alınamayacak paranın en azından aslını almıştı.
Vergi dairelerinde izdihamlar yaşanmıştı.
Demek bu millet..
"Borcunu ödemesini de biliyordu..."
Ama nasıl?
"Adaletli ve haklı yanıyla!..”
…….
Bu vergi barışından sonraki günleri de anımsayın… Bırakın simitlik zamları, yalancı intibakları!
Hükümet, hiç beklenmedik vergileri yüklemeye başladı...
Hani neredeyse..
"Soluk vergisi bile olacaktı!"
İşte oluyor!
Yolda..
"Aile Vergisi…”
Prof. Dr. "Şükrü Kızılot açıkladı:
"Maliye Bakanlığı, eşe, çocuğa, anneye, babaya, kardeşe, sevgiliye verilen her türlü paradan ve gayrimenkulden yüzde 35’e varan oranlarda gelir vergisi kesmek için tasarı hazırladı..."
Tasarı yasalaşırsa..
"Söz konusu vergi, gayrimenkulu, parayı veya otomobili alan kişi tarafından ödenecek..."
…….
"Vergi Barışı" uygulamasında AKP Hükümeti'ni kutlamıştık...
"Çünkü, halkı maymun gibi görmediler!.."
Ama bu yasa çıkarsa "Hurrraaaa" demek o kadar zor değil!
"Hele sandık başında güzel olur!.."
Özdeyiş
Güven duygusunun yokluğu, güvencenin yokluğuna bağlanırsa yaşam çekilmez olur…
Yekta Güngör Özden
Cuk
Hâlâ dinleniyorum..
"Ama nedense yorgun değilim!"
Ahmet Önen
Zengin madenci aranıyor!
Madenci ölümlerinin nedeni "Borçlarından dolayı kafası dalgın olan madenciler" olduğu için icraya verilen madencilerin işine son verilecekmiş.
Yeni iş ilanı:
"Asgari ücret alıp hobi için madende çalışacak zenginler aranıyor..."
"Neyzen'den fasulye benzetmesi
İkinci Meşruiyet döneminde nazırlığa getirilen bir zat, çok geçmeden yeğeninin vali olarak atanmasını sağlar…
Bir gün karşılaştıkları "Neyzen", takılır:
"Maşallah, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor..."
Nazır şaşırır:
"Genç yaşta vali oldu, neden fasulyeye benzesin?"
"Ben de onun için benzetiyorum" demiş Neyzen:
"Fasulye de sırığa sarılarak büyür!.."
Günün Olayı
Basında haber:
Taraf gazetesinde dümenin başına "Oral Çalışlar" geçti...
Taraf’ta dümen çoktur!
Hangisinin başına geçti acaba!
Fahrettin Fidan
Günün Biberi
Son TÜİK raporuna göre "İşsizlik oranı"nda iyileşme yokmuş.
Ne günlere kaldık!
İşsizliği artık TÜİK de iyileştiremiyor demek ki!”
Günün Balı
Martılara baktıkça Nazım’ın sesini duyuyorum...
Artık o ses Nazım'ın mı yoksa Genco Erkal’ın mı bilemiyorum.. İkisi öyle bütünleşmiş ki!
Dinlemeye ve okumaya doyamıyorsunuz!..
Zeynep Oral
Günün İncisi
"Büyük olmak iyidir ama, insan olmak daha iyidir.
Albert Schweitzer
"Ben de sana iyilik edeyim!"
Adam yerde yazılı bir kağıt bulmuş, çiğnenmemesi için kıvırıp duvar deliğine sokmuş.
Gece rüyasına şeytan girmiş:
"O kağıtta benim adım yazılıydı. Kağıdı ayak altında bırakmadın. Ben de sana bir iyilik edeyim..."
Birlikte gitmişler, bir kuyunun başında durmuşlar. Şeytan bir ip çıkarmış:
"Al bunu beline dola. Seni aşağı sarkıtacağım. Kuyunun dibi altın dolu, al alabildiğin kadar. Haber ver seni çekerim..."
Kuyunun dibi gerçekten altın doluymuş. Doldurabildiği kadar doldurmuş, yukarıya işaret vermiş... Şeytan çekiyor ama, biri ayaklarına yapışmış bırakmıyor, şeytan bağırmış:
"Kafasına işe, seni bırakır!"
Denileni yapmış adam ama, aynı anda da karısı bağırmış:
"Herif, herif yatağı hatırdın!"
Adam anında uyanmış:
"Kusura bakma hanım, şeytanın dostluğu böyle işte!.."
Sakıncalı karne
İstanbul’da okuyan Temel’in dersleri kötüdür ve sınıfta kalır. Hemen kardeşine mail geçer:
"Cemal, sınıfta kaldım sen babamı hazırla..."
Bir süre sonra Cemal’den yanıt gelir:
"Abicim, ben babamı hazırladım, sen de kendini hazırla!.."
Cumartesi Öyküsü
Dünya durdukça, Kadı’lar bitmez!
Zamanın birinde genç bir "Kadı" varmış...
Kendine güvenen, doğruya doğru diyebilen bir kasaba Kadı’sı… Ama dediği de dedik biri…
Bir gün yolu şehre düşmüş Kadı’nın…
Atlamış at arabasına çoluk-çocuk gelmişler.
Kılından taviz vermezmiş Kadı…
Arabasını şehrin tam ortasındaki bir çarşı kenarına park etmiş. Çarşı esnafından önce, devletin görevlileri kendisini uyarmışlar:
"Aman efendim, burası park yeri değil..."
Kadı ya..
"Bana ne değilse, nereye istersem oraya park ederim..."
Görevli tekrar uyarmış:
"Aman Kadı efendi, madem Kadı'sınız sizin daha duyarlı olmanız gerekmez mi?"
Kadı ya..
"Sana ne! İstediğim yere koyarım atımı da, arabamı da..."
Bu kez çevredeki esnaf toplanmış, Kadı’nın üzerine yürümüşler ama, tam o anda zabitler gelmiş.
"Olay nedir?" diye sormuşlar, herkes anlatmış.
Zabitler, hemen devletin görevlisini alıp karakola götürmüşler. Kadı da davacı olmuş.
Devletin görevlisi ne yapsın?
Çaresiz! Tepesine binmişler...
Öteki Kadı ya, adamcağız "Kadı’lar Üstü Kurul”dan izin almadan karşı dava açamıyormuş... "
Çekmiş yıllarca çileyi..."
Galiba..
"Osmanlı Devleti de böyle yıkılıp gitmiş..."
…….
Dünya durdukça Kadı’lar bitmiyor...
Ama merak etmeyin..
"Artık Devlet yıkılmaz!"
Kimin yıkılacağını da..
"Zaman herkese gösterecektir..."
Günün Şiiri
Resim
Eriyen biten şey ne
Çoban köpeğinin gözlerinde
Hele o Çin denizlerinde
Yosunlara da benzemez şey ne
Gamın arkasında duran güneş
Cezayir’in sıcak göklerinde
Seni tutup da assalar ya boşluğa
Ne akşam ne sabah ne
Yani o bilinmez şey ne
Duruyorsa işte iç içe çizgilerle
O resim değil bekli şey
Ellerin vakti geldimi solar çiçeklerle
Ama o güzel şey
O gerçeğe özenmez şey ne…
Ali Püsküllüoğlu (Varlık-1958)
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...