Önceki gün Şirintepe Mahallesi'nde yaşayan vatandaşlarımıza 8 ton patates ve iki ton kadar soğan dağıtıldı. Bedava soğan ve patates alma fırsatı için sonu gelmez kuyruklar oluşturan vatandaşlarımızı görünce, üzüntüden gözlerim doldu. Meslektaşım Meltem Karakaş Kaya'yı bu silah gibi tehlikeli fotoğraflarından dolayı tebrik ederim.
Hani fotoğraflarıın altına, "İsrail zulmündan kaçan zavallı Filistinliler" diye yazsak inanan olurdu. O kadar çaresiz, o kadar zavallı duruma düşmüş insanlarımız.
Şimdi birileri muhalefet partilerine "terörist" suçlaması yapmasından arta kalan zamanlarda, kendi vatandaşlarını tepeden tırnağa azarlamakla meşgul. Efendim neymiş? "Bre fakirler! Adam gibi sıraya girsenize! Sizin için Çin'den aşı getirtiyoruz. Siz sıraya girmesini bile beceremiyorsunuz" tarzında aşağılamalar, son zamanlarda iyice sıklaştı.
İktidarın iyice şımarttığı bu trollere bir gün "Vatandaş gibi yaşama çcezası" vermek lazım. Belki o zaman kurdukları imparatorluğun bedelinin ne olduğunu görürler. Belki o zaman "Öleceksek virüsten ölelim, açlıktan değil" diyen vatandaşımızın neler çektiğini anlayabilirler...
AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Hakan Çizmelioğlu, polis kardeşlerimizle iftar yapmış. Bunun görüntülerinin sosyal medyada paylaşılması beraberinde tartışmaları da getirdi. Bilindiği gibi yayınlanan bir genelgeyle toplu iftarların yapılması yasaklandı. Bu kararın yerinde olduğunu hemen belirteyim. Ancak aynı kurala AK Partili Çizmelioğlu'nun uymadığını görüncr, İYİ Partili mevkidaşı İsmail Türk de kendisini eleştirmiş. Türk yaptığı açıklamada, "Çizmelioğlu’nun birkaç partiliyle birlikte yasaklanmış saatlerde sokağa çıkarak bazı kamu görevlilerine toplu iftar düzenlemesi şaşkınlık yaratmıştır" ifadelerinde bulunmuş. Hakan Çizmelioğlu'nun kötü niyetli olmadığını düşünüyorum. Ancak yine de bu durum hata ettiği gerçeğini değiştirmez. Kanunlar bu memleketin bütün vatandaşları için eşit derecede geçerlidir. AK Parti İlçe başkanı olmak, kanunlardar âzade olmak demek değildir.
Bizim memleketteki bütün keserler kendine yontar. Mesela vatandaşa mikrofon uzattığınız zaman, "Kimse sokağa çıkma yasağına uymuyor. Büyük sorumsuzluk..." diye verip veriştirmeye başlar. Ancak bu röportajı veren vatandaşın o esnada kendisi de sokaktadır...
Durum siyasette de böyledir.
Muhalefette misiniz? AK Partili bir milletvekili partisinden istifa ettiği zaman, "Doğru yolu gördü" dersiniz. Ancak Gaye Usluer istifa edince ne hainliği kalır, ne satılmışlığı... Dolayısıyla "Gaye Hoca böyle bir karar almış, kararına saygı duymak zorundayız" diyen Recep Taşel gibi politikacıları daha bir saygıyla karşılıyoruz. Onlar demokrasiyi özümsemiş az sayıda kişiden biridirler...
Çünkü bizim memlekette demokrasi özümsenmiş bir şey değil. Demokrasi aşkı, iktidara gelinceye kadar söylenen bir yalan. Yani demokrasi, "Özgürlük yanlısıymış" gibi taklit yapmanın aracı. Ki iktidara geldiğiniz zaman da ilk kaldırdığınız bu demokrasi oluyor. Yıllarca CHP'nin baskısı altında kalıp, iktidara gelir gelmez, "Nasıl oluyormuş gör bakalım" diyerek CHP'ye daha büyük baskı yapan Demokratları mı ararsınız? Yoksa, "Şiir okudum diye hapse attılar" diye ağlayanların, "Ellerini arkadan bağladı" diye rakiplerinin ellerini arkadan kelepçelemeye çalıştığını mı ararsınız?
Bizim memleket böyledir. Muhalefetteyken demokrat, iktidarı gelince otokrat; işte size Türk aydınının ve Türk siyasetçisinin özeti...
Bre fakirler falan valla nasıl iftira atacağınızı şaşırdınız
Kafayı çalıştırırlarsa sermaye bile yaparlar kumpir yapıp satsınlar elin oğlu 2500 e kitabı nasıl sattıysa
Bizim mahalleye yokmu patates soğan :))