Çalışan Gazeteci, Televizyoncu, Radyocu, Tasarımcı bir başka deyişle medya hizmet sağlayıcıların çeşitli bölümlerinde emek sarf eden tüm meslektaşlarımın gününü kutluyorum.
Dışarıdan bakanların oldukça eğlenceli, renkli ve kazançlı bir meslek olarak gördükleri mesleğimiz aslında dışı seni, içi beni yakar mesleklerden birisi.
Bu mesleğin mesai kavramı yok. Gecenin bir yarısı da, sabahın bir körü de koşturmak zorunda kalabilirsiniz, bir fotoğraf çekebilmek, bir röportaj alabilmek, birkaç saniyelik görüntü alabilmek için saatlerce ayakta bekleyebilirsiniz. Kar tatili, Yılbaşı, Bayramı, Resmi tatili yoktur. Hatta o günler diğer günlerden daha fazla mesai harcayıp, gazeteyi, tv’yi doldurmak için beyninizin tüm hücrelerini kullanmak zorunda kalırsınız.
Bu mesleğin mevsimi yoktur. Sıcak güneşin altında denize girenleri de çeker haber yapar, dize kadar karda kayanları da çeker haber yaparsınız. Ne sıcakta serinleyen siz olursunuz, ne soğukta eğlenen. Bu mesleğin insafı yoktur. Cayır cayır yanan arabanın içindeki 4 insanı görür ama üzülmek yerine en iyi fotoğrafı, görüntüyü almak için uğraşırsınız. Gariptir ki, eğer o anı yakalayan tek sizseniz yanan 4 gence üzülmek yerine, haberi tek ben yakaladım diye sevinirsiniz çoğu zaman. Sonra nasıl bir insanım diye vicdani bir sıkıntı yaşarsınız.
Bu mesleğin adaleti yoktur. Yaptığınız güzel haberlerin altına imza atan müdürleriniz, sizin fikrinizi alıp haberleştiren ve sizin adınızı anmayan arkadaşlarınız, sizin verdiğiniz emeğin ondan birini vermeden değer gören meslektaşlarınız ve ufacık bir makam değişikliğinde size tepeden bakan dostlarınız vardır.
Bu mesleğin kazancı yoktur. Hele ki idealist olup bir duruşum olsun derseniz tuzu kuru olmanız gereklidir. Sanılanın aksine az kazanır, minnet etmez, duruşunuzu bozmamak için başka iş tekliflerini bile reddeder ama fakirliğe mahkûm olursunuz. Emekli olduğunuzda tazminat alamaz, aldığınız emekli maaşı en alt seviyede ve hayatı boyunca kendi arabanıza binmeden, kendi evinizde oturmadan geçer ömrünüz.
Yaygın basında bu işe yapan meslektaşlarınıza imrenir, onların imkânlarına kızar, söver ama başını kaldırıp hiçbir zaman oraya gitme hayalini kurmazsınız.
Bu iş vefasızdır, sizin en zor zamanlarda yanında durduklarınız, sizin en zor zamanlarınızda karşınızda durur. Halinizi umursayan, yokluğunuzu soran yoktur. Hele ki uzak olun, hasta olun, bir süre ortalıklarda gözükmeyin önce yüzler unutulur, sonra telefonlar susar, sonra tanıyanlar bile yolunu değiştirir.
Bu meslek hastalıktır. Tüm yokluklarına, vurgunlarına, stresine, vefasızlığına, zorlu koşullarına rağmen yaparsınız. Hep bugünün üzerine bir şeyler koyarak daha iyi işler yapmaya, çıtayı daha üste taşımaya, başardım demek isteyeceğiniz yeni hedeflere koşarsınız.
Dün geçerken yüzünüze bakmayan ukala suretlerin yanından bir daha geçerken gözlerine daha dikkatli ve dik dik bakmak için. Oturdukları yerden memleket kurtaranları sahaya dökmek için, ayakları suya değmeden zor koşullardan bahsedenleri utandırmak için yaparsınız bu mesleği.
Ya da yapamaz çeker gidersiniz. Duruşunuzu bozmadan, efendiliğiniz harcanmadan, sövmeden, kırmadan, incitmeden geldiğiniz gibi sessiz ve sevgiyle alıp başınızı gidersiniz.
10 Ocak kutlu olsun, sadece Çalışan gazetecilerin değil, Televizyoncuların, Radyocuların, Muhabirlerin, Kameramanların, Reji personelinin, Tasarımcının, Yazanın, Çizenin ve hatta en hacısından, en sarhoşunun hepsinin günü kutlu olsun..
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...