Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve tutukluluk süresinin 5 yıla indiren yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle Ergenekon ve Balyoz Davaları ile KCK yapılanması ve diğer davalardan tutuklu bulunanların geçtiğimiz hafta sonundan itibaren cezaevlerinden tahliyeleri kimilerini sevindirdi, kimilerini ise üzdü.
İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin hak ve hürriyet ihlali olduğu yönündeki kararı çerçevesinde eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tahliyesine karar vermesinin ardından bugün tahliyeler peş peşe gelmeye başladı.
Ben tahliyelerin doğru veya yanlış olduğunu eleştirmeyeceğim. Sonuçta kişiler anayasal haklarını kullanarak 5 yılın üzerinde tutuklu olduklarını gerekçe göstererek, yeni çıkan kanundan yararlanmak için mahkemelere başvurularını yaptılar. Mahkemelerde yasa gereği 5 yıl ve üzeri süre içerisinde tutuklu bulunanların tahliyelerine karar verdi.
Tahliyeler seçim döneminde olunca da, propaganda amaçlı kullanmaya elverişli bir konu olduğu da tartışılıyor. Ancak Hiçbir hukuk devletinde bu kadar uzun süren yargılamalar olmaz.
Bakın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ne diyor:
“10 yıl suçun ne iddianamede belli, suç şu, peki mahkeme karar vermiş mi suçun olduğuna dair, karar vermemiş ve o kişi içeride 10 senedir tutuklu duruyor. Böyle bir hukuk devleti olur mu, olmaz. 5 sene, 10 sene suçunun hala mahkeme kararıyla sabit olmayan kişilerin içeride tutuklu kalması hukuken doğru değildir.“
Yukarıda da bahsettim. Uzun süre tutuklu bulunan, yargılanmaları devam eden hüküm giymemiş kişilerin mahkemelerce serbest bırakılmaları kimilerini memnun etti, kimileri ise tepki gösterdi.
İşte bunlardan birisi de Alican Türk.
Alican Türk, bana göndermiş olduğu mailinde Ergenekon ve Balyoz tutuklularının serbest kalmasına tepki göstermiş ve ’sırada Apo var!’ ifadesini kullanmış.
Alican Türk’ün maili şöyle:
“Bakın göreceksiniz ki 21 Mart'tan (Nevruz) sonra Öcalan'a da özgürlük talepleri yoğunlaşacak. Seçimlerden sonra da "eğer Apo çıkarılmazsa ülke cehenneme döner" tehditleri yükselecek (ki Çok Sayın Başbakanımız sayesinde örgütün tehditlerini gerçekleştirecek gücü de kudreti de var artık). Apo'nun doğum günü olan 4 Nisan'ın da düğmeye basış tarihi olacağı kanısındayım.
Yani işte o gün gelip çattığında hazırlıklı olmak lazım...
Yani "Ergenekon terör örgütünün elemanları çıktı, PKK terör örgütününki de çıkıversin, n'olcak!" anlayışına ve algısına şimdiden zemin hazırlamak lazım, değil mi?...
Evet, korkarım Apo'nun çıkmasına (da) az kaldı.”
Alican Türk’e katılıyorum. Geçtiğimiz Salı günü gecesi BDP milletvekili ve BDP Diyarbakır Belediye Başkan Adayı Gültan Kışanak’ı CNN Türk’de izledim.
O da Alican Türk’ün söylediği gibi bebek katili Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması gerektiğini söyledi.
‘Ülkede barışın sürekli olması, demokratikleşmenin tam olarak oturması için Kürtlerin Lider olarak kabul ettiğimiz Abdullah Öcalan yeniden yargılanmalı ve özgür kalmalı. Bugün ülkede barış havası varsa bu onun sayesinde. Bakın analar ağlamıyor, ocaklara ateş düşmüyor’ diyerek bebek katilini masum birisi olarak göstermeye çalıştı.
Abdullah Öcalan gerçekten serbest bırakılacak olunursa işte o zaman Türkiye karışır. Şehit anaları, babaları, kardeşleri, yakınlarının başlatacakları tepkilere kimse karşı koyamaz.
KİM ANKET YAPTIRIYOR?
Son üç gün içerisinde şehrin değişik semtlerinde oturan arkadaşlarım telefon ettiler. Hepsinin de sorduğu soru aynı.
‘Sadi Eskişehir’de hangi parti anket yaptırıyor. Apartmandaki komşuların tek tek kapıları çalınarak anket sorularına cevap istemişler.’
Eskişehir’de herhangi bir siyasi partinin anket yaptırdığını bilmiyorum. Ama seçime bir ay kala başlatılan anket çalışması kime yarar sağlar ki?
Bugün Mart’ın 13’ü. Seçime 16 gün kaldı. Hala birileri anket yaptırıyorsa aklına şaşarım.
Anketi yapan genç kız şu soruları soruyormuş:
“Geçtiğimiz yerel ve genel seçimlerde hangi partiye oy verdiniz? Belediyelerin hizmetlerinden memnun musunuz? Eğer mahsuru yoksa 30 Mart seçiminde hangi partinin adayına veya adaylarına oy vermeyi düşünüyorsunuz?.’
Bu soruların hepsi kişilerin özelidir. Geçtiğimiz seçimlerde hangi partiye, hangi adaylara oy verip vermedikleri kimseyi ilgilendirmez.
Eğer kişiler hangi partilere veya adaylara oy vereceklerini gizlememiş olsalardı sandıkta oylarını açık olarak kullanırlardı.
Bu saatten sonra yapılacak anket kimseye yarar sağlamaz. Zaten seçmenlerin büyük çoğunluğu kime oy verecekleri konusunda karar vermişler.