Sokağa çıkın, etrafa dikkatlice bakın
Gülümseyen, morali yerinde görünen kaç insana rastlayacaksınız acaba?
Eminim, bir elin parmaklarını geçmeyecek bu sayı.
Herkesin topyekun mutsuz olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Maddi, manevi kaygılar bir yana, genel etkenler diğer yana
Ne çalışmaya gücümüz var, ne umutlu sözler etmeye ne de doya doya gülmeye.
Başkalarını bırakın kendinize birkaç soru sorun
En son ne zaman kocaman kahkahalar attınız?
En son ne zaman mutlu ve istekli bir güne uyandınız?
En son ne zaman sevdiklerinizle doya doya zaman geçirdiniz?
Cevaplardan da anlayacağınız üzere, kendimizi unuttuğumuz bir zamandayız.
Sevdiklerimizle geçirebildiğimiz zamanlarımız azaldı.
Para kaygısı duymadığımız zamanlar azaldı.
İşimizden memnun olduğumuz zamanlar azaldı.
Ülkemizle gurur duyduğumuz, toplumca barış içinde yaşadığımız zamanlar azaldı.
Büyük bir kutuplaşma, gereksiz bir nefret ve amacından sapmış bir siyasete esir olduk.
Makamlar, konumlar, güç dengeleri, çıkarlar, menfaatler üzerine kurulmuş savaşların figüranı gibiyiz.
Selamünaleyküm diyene sağcı, merhaba diyene solcu diye önyargıyla bakıyor.
Her sağcıyı Müslüman, her sosyal demokratı dinsiz zannediyoruz.
Kırmızılar, yeşiller, maviler, griler kayboldu
Ya siyah olmak zorundayız, ya beyaz arası yok
Genel Başkanların, liderlerin peşine o kadar boşa takılıyoruz ki
Bugün onun söylediğini savunacağım diye çevresini kırıp dökenler var.
Üstelik Genel Başkanı o söylemden dönse bile onu savunuyorlar ki, bu daha tehlikeli.
O yüzden, Bence devrim yapmak için birilerini değil önce kendi tabularımızı yıkalım, kendi yargılarımızı yıkalım, kendimizi temize çıkaralım.
Sonra gerisi gelecektir zaten….